Türkiye bir yandan yaklaşan 7 Haziran seçimi nedeniyle siyasette gerilim dolu günlerden geçerken, diğer yandan ise ekonominin motoru konumundaki otomotiv sektöründeki grevlerle sarsılıyor.
Yıllık 22 milyar dolarlık ihracatla Türkiye ihracatının en büyük parçasını oluşturan otomotiv sektörünün merkezi konumundaki Bursa'da, otomotiv işçilerinin 'ücret zammı' talebiyle başlattıkları iş bırakma eylemi giderek büyüyor. Bugün itibariyle 4 otomotiv şirketinde 15 bin 600 işçi greve katılmış durumda.
İşçiler, hem işvereni hem de sendika yönetimini aynı işe farklı ücret politikası uygulamakla suçluyor. Otomotiv şirketleri ise sektörde bir günlük üretim kaybının ekonomide 175 milyon TL'lik zarara yol açtığını öne sürüyor. Otomotivdeki üretim kaybının yılda 3,5 milyar dolarla en fazla ihracat yapılan Almanya pazarını da etkileyebileceği belirtiliyor.
Uzmanlar, Türkiye’de işçilerin sendikasız bir şekilde bu büyüklükte eylem yapmalarının dikkat çekici olduğuna işaret ederek, hem işverenlerin hem de sendikacıların işçilerin bu mesajını iyi okuması gerektiğini dile getiriyor.
Binlerce işçi ‘sendikasız’ örgütlendi
Bursa'da üretim yapan Renault fabrikasında 15 Mayıs’ta başlayan iş bırakma eylemi, bölgedeki en büyük üreticilerden TOFAŞ ve yan sanayii şirketleri Coşkunöz ve MAKO'ya da sıçradı. TOFAŞ’tan bugün Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan yazılı açıklamada, sorunlar çözülene kadar üretime ara verildiği bildirildi. Böylelikle, Türkiye'nin otomotiv merkezinde iki büyük üretici firmanın üretimi durmuş bulunuyor. 15 bini aşkın işçinin destek verdiği eylemlerde, öncelikle Türk Metal Sendikası'nın fabrikalardan çıkarılması ve ücret dengesizliğinin giderilmesi talep ediliyor. Aileleri de fabrikalarda kalan işçilere dışarıdan destek veriyor.
İşçilerin üretimi durdurmasının nedeni, 8 ay önce Türk Metal Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında yapılan sözleşmenin koşullarının, Türk Metal'in örgütlü olduğu Bosch Fren Sistemleri işçileri için Aralık sonunda yapılan sözleşmenin koşullarından daha kötü olması olarak gösteriliyor. İşçiler, sendikanın aynı iş için farklı işverenle farklı pazarlık yaptığını belirterek, ücretlerin düzeltilmesini istiyor. İşçilerin eylemine destek vermeyen Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak ise, yaptığı açıklamada, işçilere eyleme son verme çağrısında bulundu ve eylemin devam etmesi halinde işverenin “tazminatsız işten atma hakkı”nın doğduğu uyarısını yaptı.
MESS: Günlük zarar 175 milyon TL
Türkiye'de otomotiv ana sanayisinde 50 bin, tedarik sanayisinde 250 bin çalışan bulunuyor. Bağlı iş kolları da düşünüldüğünde yaklaşık 1 milyon kişi geçimini otomotiv sanayisinden sağlıyor. MESS’den yapılan açıklamada, işçilerin eylemi “yasadışı” olarak tanımlandı ve üretimdeki bir günlük gecikmenin ana sanayiye maliyetinin 175 milyon TL olduğu tahmini yapıldı.
Açıklamada, “Üretimin durmasıyla birlikte otomotiv sektörünün ilişkide olduğu diğer sanayi ve sektörlerdeki zararın ülke ekonomisine daha da fazla yük getireceği açıktır” denilerek işçilerin greve son vermesi istendi. Grevin başladığı Oyak Renault’nun Bursa'daki üretim merkezi, Renault'nun Batı Avrupa dışında en yüksek kapasiteye sahip endüstriyel tesisi konumunda. Şirket ayrıca Türkiye'de en yüksek pazar payına sahip ilk üç otomobil markasından biri.
‘Türkiye’nin alışık olmadığı bir eylem'
Bursa’da giderek yayılan işçi eylemleri, son dönemde tekleme sinyalleri veren ekonomide şimdilik ciddi bir olumsuzluğa yol açmasa da otomotiv üretimindeki yavaşlamanın ihracatta kan kaybeden Türkiye’yi zorlayacağı belirtiliyor. Öte yandan işçilerin ücret taleplerine olumlu yanıt alamamaları hâlinde eylemlerin genişleyebileceği ve diğer şirketlere de sıçrayabileceği ifade ediliyor.
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik, Deutsche Welle’ye yaptığı açıklamada söz konusu iş bırakma eyleminin Türkiye’nin alışık olmadığı türden bir işçi eylemi olduğuna dikkat çekiyor. Binlerce işçinin sendika olmadan bu çapta bir iş bırakma eylemine girişmesinin önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Çelik, “Sendikasız bir şekilde ve sendikaya karşı ayaklanan işçilerin rahatsızlığını görmek gerekiyor. Bu grevden hem işverenlerin hem sendikacıların çıkaracağı çok ders var” diyor.
‘Eylem, ILO sözleşmelerine uygun'
Eylemin “yasadışı” olduğu iddiasının doğru olmadığının altını çizen Aziz Çelik, “Türkiye’nin toplu iş hukuku sisteminde bağıtlanmış toplu iş sözleşmelerinin yürürlük süreleri hariç içeriğinin taraflarca değiştirilebilmesi mümkündür. İşçilerin talebi yasaya ve uygulamaya uygundur” diye konuşuyor.
Çelik, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) sözleşmelerine göre grev hakkının yalnızca toplu iş sözleşmelerini kapsamadığına işaret ediyor. İşçilerin taleplerinin karşılanmaması halinde iş bırakma eyleminin daha da yaygınlaşabileceğini ifade eden Aziz Çelik, “Bu eylem sendikal yaşamda ‘toplu eylem’ olarak adlandırdığımız ve kendi kendine gelişen bir süreci ifade ediyor. İşçilerin talepleri karşılanmazsa büyüyerek devam edecektir” değerlendirmesinde bulunuyor.