Oyu Batı'da artan, Doğu'da azalan HDP 'Türkiyelileşti' mi?

Oyu Batı'da artan, Doğu'da azalan HDP 'Türkiyelileşti' mi?

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 24 Haziran seçimlerinde resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 11,6 oy alarak 67 milletvekili çıkardı ve AKP ile CHP'den sonra 3. parti oldu.

HDP, 1 Kasım 2015'teki genel seçimlere göre oyunu yaklaşık 627 bin artırdı ancak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde oy kaybetti. Toplam oyunun yüzde 30'unu ise Türkiye'nin en büyük üç kenti İstanbul, Ankara ve İzmir'de aldı.

Partinin Batı'daki oylarını artırmasında ise "stratejik oyların" etkili olduğu konuşuluyor.

Zira HDP yüzde 10 barajını geçememiş olsaydı, Meclis'teki 67 milletvekilinin önemli bir kısmı Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) geçecek, iktidar partisi TBMM'de çoğunluğu sağlayacaktı.

BBC Türkçe'ye konuşan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, bu tabloda "HDP'nin barajı geçmesinin önemine dair inancın" oldukça etkili olduğunu söylüyor.

Partinin oyununun kendileri için sürpriz olmadığını söyleyen Bilgen, sonuca dair detaylı incelemelerin sürdüğünü belirtiyor:

"Barajı geçeceğimizi biliyorduk ama baskı ve engellemeler de şüphesiz oranı belirleyecekti. Yüzde 13 bandında olacağımızı tahmin ediyorduk ancak barajı geçmenin kendisi de bizim için son derece önemli."

HDP bölgedeki oyunu kaybederken, MHP oyunu artırdı. Bilgen, bölgede kaybedilen oylar için net bir açıklamanın henüz yapılamayacağını söylese de tahminlerini şöyle sıralıyor:

"Bölgede katılımın düşük olduğu, geçersiz oyların yüksek olduğu şehirler var. Örneğin Kars'taki kaymakamlar tamamen hizmet tehdidiyle seçim çalışması yürüttüler. Elimizde bunun çok sayıda somut delili var. Tek tek her köye gidip, 'Hizmet almak istiyorsanız oyunuzu bize kullanın' baskısı kurdular."

"MHP'nin bölgede kimden oy aldığını analiz etmek gerekiyor. HDP seçmeninden doğrudan MHP'ye oy gittiğini düşünmüyoruz ama bir zincirleme kayış da olabilir. AKP'den MHP'ye bir kayış, AKP'ye ise başka bir toplumsal kesimden kayış gerçekleşmiş olabilir."

Gazeteci Hayri Demir ise özellikle son 3 yılda Doğu ve Güneydoğu'da sayısı artırılan ve bölgede seçmen olan kolluk güçlerini işaret ediyor:

"Özellikle 15 Temmuz'dan bu yana saldırıların hedefinde olan, AKP-MHP ablukasına alınmış bir partiden söz ediyoruz. Suruç'ta yaşananlar bölgede HDP'nin karşı karşıya kaldığı seçim atmosferinin özetidir. Bu açıdan düşüş değil, bölgede kısmi başarısından dahi söz edebiliriz."

"Kaldı ki bölgede 120 bin seçmenin sandığı taşındı ve bir kısmı birbiriyle kan davalı olan köylerde birleştirildi. Bunu göz ardı edemeyiz. Bölgedeki MHP yükselişini de son üç yılda bölgeye dönük politikaların bir yansıması olarak okuyabiliriz."

HDP, Batı'daki milletvekili adayı tercihlerini Kürt siyaseti temsilcilerinin yanı sıra toplumsal muhalefette öne çıkan sol kesimden isimlerden tercih etti.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Batı'da artan oyların nedenlerini; "kampanyanın dili, milletvekili adayların profilleri ve il örgütlerinin Batı'daki çalışma tarzı" olarak açıklıyor.

Gazeteci Hayri Demir ise HDP'nin oyunun, partinin cumhurbaşkanı Selahattin Demirtaş'ınkinden yaklaşık 1 milyon 600 bin oy fazla olduğunu hatırlatıyor ve "stratejik oya" dikkat çekiyor:

"HDP seçmeninden İnce'ye kayış olduğunu; kısmi bir CHP kitlesinin de HDP-İnce şeklinde oy kullandığını söyleyebiliriz. Bu durum, HDP'nin Meclis'te olmasının seçmen açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

"HDP'siz bir Meclis olamayacağı artık Türkiye toplumu tarafından kabul gördü ve HDP'nin sadece bir bölge partisi olmadığını da gösterdi. Partinin Batı'daki oy oranları ve aday profilleri açısından bunu rahatça söyleyebiliriz."

Cumhur İttifakı resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 53,66 oy oranıyla 344 milletvekili çıkardı.

Cumhurbaşkanı adayı, parti yöneticileri ve üyelerinin bir kısmı cezaevinde olan; seçimle kazandığı belediyelerine kayyum atanan HDP için bu tablo, "Partiye karşı siyasi baskılar artar mı?" sorusunu da beraberinde getiriyor.

Bilgen, bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim öncesi vaatlerini hatırlatıyor ve kayyum atanmış belediyelere dair şu açıklamaları yapıyor:

"MHP bundan sonra ittifak içinde nasıl bir pozisyon alacak henüz bilmiyoruz ama seçim öncesinde Erdoğan'ın tersi vaatleri var. OHAL'in kalkması, daha demokratik bir ortamın kurulması gibi… Şüphesiz biz bu vaatlerin takipçisi olacağız ve bunların gerçekleşmesi için güçlü bir muhalefet ortaya koyacağız.

"Bugünden itibaren yerel seçimle ilgili strateji geliştireceğiz. Kayyumlarla gasp edilmiş ve cezaevine atılmış olan belediye başkanlarımızın sonrasında yaşananları daha iyi anlatarak, yerel seçimden de en güçlü bir biçimde çıkmanın planı içinde olacağız."

Anayasa değişikliği referandumu sırasında sıkça tartışılan konular arasında olan "Meclis işlevsizleşecek mi?" tartışması güncelliğini koruyor.

Meclis'in Cumhurbaşkanlığı sisteminde ne denli etkili olabileceği merak konusu.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Doç. Dr. Vahap Coşkun, HDP'nin barajı aşmasıyla Meclis'te temsil gücü artan muhalefetin yeni sistemde de çok önemli olacağını söylüyor:

"Muhalefetin bir şekilde çoğunluğu kurduğu bir yapıda meclisin gücü hiç kuşkusuz hala son derece önemli. Halen yasa yapma yetkisine sahip tek kurum. Cumhurbaşkanı kararnameleri çıkarıldığında, Meclis'in aynı konudaki kararı önemli olacak."

Özelikle 7 Haziran 2015'teki seçimlerinden sonra HDP'ye sıkça yöneltilen "Türkiyelileşememe" eleştirisini hatırlattığımız Coşkun, bu eleştirileri 24 Haziran seçim sonucu üzerinden şöyle değerlendiriyor:

"HDP kurulduğu andan itibaren Türkiyeli bir parti olduğu iddiasına uygun olarak çalışıyor. AK Parti ve CHP'den sonra Türkiye'nin üçüncü büyük partisi. Böyle bir partinin Türkiyeli olmadığını söylemek gerçeklere uygun değil.

"Ancak HDP'nin Türkiyelileşme stratejisini doğru aktörlerle yapıp yapmadığı üzerinden tartışmak daha doğru. Benim öteden beri HDP'ye eleştirim aktör bazında oldu çünkü HDP bu Türkiyelileşmeyi son derece tabanı dar sol gruplarla gerçekleştirmeye çalışıyor.

"O grupların çok ciddi manada bir Türkiyelileşme sorunu olduğunu düşünüyorum. Onlar üzerinden HDP'nin Türkiyelileşmesinin son derece güç olduğu kanaatindeyim."

Yüzde 8,39 oy alan ve tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı eski eş genel başkan Selahattin Demirtaş'ın durumu da şüphesiz belirsizliğini koruyan başlıklardan biri.

Demirtaş destekçileri arasında, "Cumhurbaşkanı adayı olmak yerine milletvekili adayı olsaydı hapisten çıkabilirdi" yorumları öne çıkıyor. Gazeteci Coşkun da HDP'nin Demirtaş stratejisini eleştirenler arasında yer alıyor.

Coşkun, partinin Demirtaş konusundaki kararlarını iki başlıkta eleştiriyor:

"Demirtaş'ın genel başkanlıktan ayrılması da yanlıştı. Her ne kadar bu Demirtaş'ın isteği olarak yansıtılsa da Demirtaş'ın daha sonra cumhurbaşkanı adayı olması halen siyaset içerisinde var olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla çok da Demirtaş'ın isteğiyle meydana gelmiş bir olay değil.

"Ayrıca ben Demirtaş'ın milletvekili adayı olmasının daha doğru olacağını düşünüyordum. Milletvekili olması ve hapishaneden çıkıp parlamentoya girmesinin önünün açılması, kendisinin serbest bırakılması konusunda yoğun bir kampanya ve çalışmanın başlamasına da olanak sağlayacaktı. Kaldı ki Demirtaş bundan önceki süreçte zaten cumhurbaşkanı adayı olmuştu."

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen ise Demirtaş'ın adaylığının "kendi isteği" olduğunu hatırlatıyor:

"Bu konu teknik ve hukuki olarak da tartışmalı bir konu. Demirtaş'ın milletvekili olması tahliye getirir mi getirmez mi tartışması konusunda farklı yaklaşımlar var ama sayın Demirtaş'ın da tercihi ve beklentisi Cumhurbaşkanlığı adaylığı yönündeydi. Bir kişisel beklentiyle değil, sonuç itibariyle bir toplumsal kazanım ve bir demokrasi mücadelesi açısından yaklaşmak gerekir, kendisi de bu şekilde yaklaşmıştır."