15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığının ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin 69 sanığın yargılandığı davada, sanıklardan Bekir Kurt, "15 Temmuz'a kadar Fethullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğunu" söyledi.
Darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığının (ÖKK) ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen eski Kurmay Albay Ümit Bak ve Kurmay Yarbay Mehmet Ali Çelik'in de aralarında bulunduğu 69 sanıklı davanın ikinci duruşmasında, sanıkların savunmaları alınmaya devam ediliyor.
Duruşmaya, ÖKK'yı ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir, kardeşleri Soner ve Savaş Halisdemir, ÖKK'da darbecilerce vurularak yaralanan Astsubay İsmail Oğuz "müşteki" sıralarında katıldı.
Duruşmada savunma yapan sanık teknisyen eski başçavuş Bekir Kurt, ÖKK Lojistik Destek Bakım bölümünde görev yaptığını söyledi. Terör örgütü ile irtibatlı olduğunu itiraf eden Kurt, "Gülen cemaati veya hizmet hareketi olarak bilenen ve 15 Temmuz'dan sonra terör örgütü olduğunu anladığım FETÖ ile irtibatlıydım. Çocuk yaşta tanıştım. Ortaokul sürecinde, meslek hayatımda kendileriyle görüştüm. 12 Temmuz'da en son görüştüm. 15 Temmuz'a kadar bu hain yapılanma olduğunu bilmiyordum. Görüştüğüm kişilerden hiçbirinde kötülük, art niyet sezmedim. Hiçbir şeklide de benden kanunsuz, beni zora sokacak istekleri olmadı." diye konuştu.
Türkiye'de bu yapının faaliyetlerinin 2013'e kadar takdir edildiğini, yapının bu tarihten sonra terör örgütü ilan edildiğini kaydeden Bekir Kurt, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Biz en alt kademesiyle görüştüğümüz için bunların kötü bir yapılanma olduğunu fark edemedik. Yapılan haberlerden falan gördüm ama kendileri, 'Bizim alakamız yok 17-25 Aralık süreciyle' dediler. 'Hükümeti devirmeye çalışıyoruz, rahatsızız, operasyonları biz düzenliyoruz' deselerdi ben de terör örgütü olduğuna inanırdım. Ama bize 'polisin operasyonu, bizim dahlimiz yok' dediler. Ben de görüşmeye devam ettim. Çünkü kötülük görmedim. Tamamen dini ve milli duygularla, dinim adına bilgiler öğrendim. Dini vecibeleri yapmam adına teşviklerde bulundular. Ülkemizin, milletimizin adına yaptıkları faaliyetlere şahit olduk. Bir kişiye gönlünüzü kaptırırsınız, ayıbını görmezsiniz. Küçük yaşta tanıştık, ayıpları, kusurları gözümüze batmadı ta ki ihanet ettiklerini görene kadar. Bunların bu şekilde bir ihanet şebekesi olduğunu bilmiyordum aldatıldık, kandırıldım."
Sanık Kurt, daha önce verdiği ifadelerinde de bu yapının çökertilmesi için bildiklerini anlattığını belirterek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyledi.
ÖKK'de kursiyer olan Piyade Teğmen Bilal Tosun, 2015 yılında ÖKK'nin kursuna katıldığını, 15 Temmuz 2016 tarihinde mezun olması gerekirken, bilmediği bir nedenden dolayı törenin 14 Temmuz'a alındığını söyledi. 15 Temmuz'da Sezgin Üsteğmen tarafından mesai bitmeye yakın bir tatbikatın olacağının haber verildiğini anlatan Tosun, "Sezgin Üsteğmenin evine gittik. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında tatbikat yapacağımızı söyledi. Akşam Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittik. Bu tatbikatın normal bir tatbikat olduğunu düşündüm. Silah ve teçhizatı aldıktan sonra Sezgin Üsteğmen, bir terör saldırısının olduğunu ve Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmemiz yönünde emrin geldiğini söyledi. Özel Kuvvetler Komutanlığına gittik ve buraya girerken helikopter saldırısına uğradık" diye konuştu.
Tosun, kapıya yanaştıklarında Vural Volkan Bal'ın kapıda beklediğini gördüklerini belirterek, "Sırayla araçları kontrol ederek içeriye aldı. Daha sonra bize nizamiyeye geçip emniyet almamız gerektiğini söyledi. Gecenin ilerleyen saatlerinde silah sesleri duyunca, mevzi alıp beklemeye başladık. Kimseyi yaklaştırmamak için havaya atış etme emri verildi. Daha sonra Mihrali Atmaca timi tarafından derdest edildik" dedi.
Darbe girişimi içinde yer almadığını söyleyen Tosun , şunları söyledi: "Biz sadece emirleri uyguladık. Başka bir çıkış yolu göremedik. Nizamiyenin dışından bir ateş geldi. Karşı taraf karanlık olduğundan kim olduğunu bilmiyorum. Sabah olduğunda karargaha doğru çekiliyoruz denildi ve orada da gözaltına alındık. Mihrali Atmaca'nın timi karargahı emniyete aldı. Bu tim günlerce o bölgenin emniyetini alıp bekledi. Buradaki bir çok kişi o tim tarafından sorgulandı. 12 gün sonra bu timin darbeci olduğu, Ömer Halisdemir'i şehit ettikleri öğreniliyor. Bize '15 Temmuz günü sen bunu neden öğrenmedin' deniliyor. ÖKK, 12 gün sonra bunların Ömer Halisdemir'i şehit ettiğini anlarken, bir kursiyer olarak benden bir taraf seçmemi, neden doğru tarafı seçmediğim gibi bir algı yönetiliyor. Benim kursiyer olarak buna karar vermem imkânsızdı."
Mahkeme başkanının, iki ayrı listede isminin yer aldığını hatırlatması üzerine Tosun, "Tatbikatlar oluyordu. Bu tatbikatlarda yeni timlerin oluşturulmasını normal karşılıyorduk. Bu şekilde bir çok tatbikata katıldık. O isimlerin o amaçla yazıldığını düşünüyorum" dedi. Tosun, terör örgütü üyeliği suçlamasını da kabul etmeyerek, tahliyesini talep etti.
Tosun'un ardından ifade veren Piyade Uzman Çavuş Cem Sinan Yenal da terör örgütü üyeliğini ve darbe girişimine katılma suçlamalarını kabul etmeyerek, şöyle konuştu:
"15 Temmuz sabahı fizik tedavi görmek için GATA'ya gittim. Bu sırada Şükrü Uzman beni aradı 'bölük komutanı seni çağırıyor' dedi. Fizik tedavi gördükten sonra nöbetimi tutmaya gittim ve Bölük Komutanı Gökhan Eskimez'e geldiğimi haber verdim. 21.00 sıralarında kamera odasına geçtim. O saatten sonra araçların nizamiyeye girmeye başladığını gördüm. İlk etapta 3 araç nizamiyeye girdi. Gece saatlerinde 3 araç daha nizamiyeye girmeye çalıştı, ancak kapının kapalı olmasından dolayı giremedi. Nizamiye önünde yaklaşık 40 sivil toplanmıştı. Benim orada tanıdığım Okan Albay ve Veysel Yüzbaşı vardı. Veysel Yüzbaşının elinde uzun namlulu silah vardı. Daha sonra Kobra helikopteri geldi ve sivillerin bulunduğu yere seri şekilde ateş açtı."
Duruşmanın öğlenden sonraki oturumunda söz alan Astsubay Engin Sevinç, savcılıkta verdiği ifadesinde, 'görev yaptığı yerlerde ‘FETÖ’ üyelerinin kendisiyle irtibat kurduklarını 14 Temmuz'da Murat adlı ‘abisinin’ kendisini arayıp görüşmek istediği' yönündeki ifadesini işkence altında verdiğini iddia ederek, "Bu yöndeki ifademi kabul etmiyorum. İfademi işkence altında verdim. İsim isim sordular. 'Tanımıyorum' deyince elektrik verdiler. Bu ifade tamamen işkence altında alınmıştır ve hayalidir. Ben daha önce bu yapıyla hiç ilişki içinde olmadım" dedi. Engin, Albay Ümit Bak'ın listesinde adı olduğu için tutuklandığını belirterek, suçlamaları kabul etmedi ve tahliyesini istedi.
2'si firari 69 sanık arasına TSK'dan ihraç edilmeden önce rütbesi en kıdemli olan Kurmay Albay Ertuğrul Bozçal ifadesinde suçlamaları kabul etmedi. Darbe girişimi döneminde pasif görevde olduğunu ve bir sonraki Yüksek Askeri Şurada terfi beklentisi içindeyken bu olayların yaşandığını söyleyen Bozçal, "15 Temmuz günü normal mesaime geldim. Saat 17.00 sıralarında birlikten ayrıldım. Ertesi gün eşim ve çocuklarımı almak için Uşak'a gitmeyi planlıyordum. Ancak televizyonlarda başbakanın açıklamalarını ve darbe girişimi haberlerini öğrenince erkenden eşimi ve çocuklarımı almak için saat 10.00 sıralarında yola çıktım. Sabah Uşak'a vardım, eşimle durumu değerlendirip Ankara'ya dönme kararı aldık" dedi.
Bu süreçte karargaha hiç gitmediğini, 16 Temmuz'da ÖKK komutanına ulaşıp emirlerini beklediğini ve karargaha gelebileceğini söylediğini belirten Bozçal, "Gerek olmadığı söylendi. Pazartesi günü mesaiye gittiğimde nizamiyede istihbarat şubede sorgulandım ve gözaltına alındım. Üsteğmen Sezgin Güney'in listesinde ismim geçtiği için gözaltına alındığımı öğrendim. Bu listenin neden yazıldığıyla ilgili bir bilgim yok. Sezgin Güney'in tanımıyorum.
İddia edildiği gibi listede adı geçtiği söylenen kişilerle hiç bir şekilde toplantı yapmadım, toplantılara katılmadım. Olay günü bilgi almak dışında kimseyle telefon irtibatı kurmadım, kimseden emir almadım. Bilgi almak için de rütbe olarak binimle aynı olan Ümit Bak'ı aradım. Darbe girişimi içinde bulunmadım ve herhangi bir terör örgütüyle de ilişkim olmadı. Olsaydı zaten dosyada maddi deliller olurdu" diyerek suçlamaları kabul etmedi.
Olay günü nizamiyede nöbetçi olan Uzman Çavuş Fahri Ersoy da, 15 Temmuz saat 22.00'da nöbeti devraldığının belirterek, gözaltına alınana kadar nizamiyede yaşananları ayrıntılı bir şekilde anlattı. Bu süreçte kendilerine İstanbul ve Ankara'da büyük terör saldırıları olacağını, Özel Kuvvetlere de saldırı düzenlenebileceği yönünde bilgi verildiğini söyleyen Ersoy," Görev yerini terk etmeme emri verildi. Ben ve nizamiyede bulunanlar verilen emirleri uyguladık. Kimin dost kimin düşman olduğunu orada o kadar rütbeli subay varken biz nereden bilebilirdik" dedi. Mahkeme başkanının çatışmalar sırasında silah kullanıp kullanmadığı yönündeki soruya Ersoy, "Ateş açtım, ancak uyarı amacıyla 8-9 kez havaya ateş ettim. Hiç kimseyi gözeterek ateş açmadım" dedi.
Duruşma yarın sanık sorgularıyla devam edecek.