Özge Mumcu Aybars'tan Nuray Mert yorumu: Fikir özgürlüğü olmalı ama bildiğimiz değerleri savunma günlerinden geçiyoruz

Özge Mumcu Aybars'tan Nuray Mert yorumu: Fikir özgürlüğü olmalı ama bildiğimiz değerleri savunma günlerinden geçiyoruz

1993 yılında suikast sonucu yaşamını kaybeden gazeteci Uğur Mumcu'nun kızı ve Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAK) Yönetim Kurulu Üyesi Özge Mumcu Aybars, Nuray Mert'in Cumhuriyet Gazetesinden kovulmasını değerlendirdi.

"Toplumun değiştiğini ve muhalefetinde ezber bozmaya devam ettiğine" vurgu yapan Özge Mumcu Aybars, Nuray Mert için “Bir 'misyon gazetesi' olarak bilinen Cumhuriyet'in, 'eski Türkiye'nin iyi yönlerine sahip çıkması beklenirken o sesi gür bir şekilde duyamadığı'" yorumunu yaptı.

Özge Mumcu Aybars, “Fikir özgürlüğü ve çok seslilik elbette olmalı velakin gel gör ki, bildiğimiz temel değerleri savunma günlerinden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.

Özge Mumcu Aybars'ın kişisel Facebook sayfasından paylaştığı mesaj şöyle: 

"Hem twitter'da hem facebook'ta, zaman akışım ikiye ayrıldı. Nuray Mert'ın Cumhuriyet'ten kovulmasıyla ilgili. Yıllardır Cumhuriyet'in öyle ya da böyle içinde olduğum için şunları söyleme hakkını da kendimde görüyorum.

Cumhuriyet, Cumhuriyet kurulurken, Atatürk'ün Yunus Nadi'den ricasıyla bir misyon gazetesi olarak kurulmuştu ve o yolda da devam etti. Temelde laiklik çizgisini korudu. Hep mali sıkıntıları oldu, hiç düze de çıkamadı. Tüm tartışmalar esasen laiklik temelinden çıkıyor. Laik kimlikli yazarları -babam dahil- suikast sonucu öldürüldü. Bunları unutmak ve yadsımak bu kadar kolay mı?

Cumhuriyet, Can Dündar öncesinden de başlayarak - 2014 yılında bana da teklif ettikleri için biliyorum uzun uzun İbrahim Yıldız ile konuşmuştuk, ben köşe yazısı yerine röportaj yapmayı önermiştim ama o süreçte akademiye yoğunlaşma sürecine girdim ve başlamadım - yaşlılaşan kitlesini biraz daha genç okuyucuları da çekecek şekilde dönüştürmek istiyordu. Yani, Radikal 2 ile BirGün arasında bir noktaya çekmek. Ama düşünce ile seçilen yol, tarihsel eşikle denk düşmedi. Cumhuriyet'in ilk mizanpajı değişince biri twitter'da 'atanamamış Milliyet' yazmıştı. Biraz da galiba kaderi öyle oldu.

Nuray Mert konusuna gelince: çoğunlukla yazılarını okurum, üslubunu biraz üsten bakar bulurum ama 'Merkez Sağın Kısa Tarihi' kitabı misal dönem özeti için başvurabilecek kitaplar arasındadır. Kaldı ki, Erdoğan tarafından meydanlarda hedef gösterildiği de oldu... Ancak, belki Mert'in tarihsel olarak gözden kaçırdığı, genç kitlenin sandıklara sahip çıkmasından, mizahi dille yakalanan muhalif dile kadar; kendi kimliklerini yeniden tanımlama ihtiyacıydı. Bunu da 'İzmir Marşı' ve tehdit edilen -artık ne kadar kaldıysa- laik hayatın tüm sembolleri üzerinden yürütüyorlar.

Bu durumun yanında, evrim teorisi, bugün ile ahiret, din ile modern hayat arasındaki ayrımı anlatan kısaca modern Türkiye'nin biçimlenmesinde en önemli teorilerden biridir. Bu bilimsel anlatının yerine islami bir cihat öğretisinin yerini alması da, eğitimdeki kalıcı olabilecek değişikliklerden biri. Ben mesela oğlumu hangi okula vereceğimi düşünüyorum ve 5 yıl sonrasını düşününce kaşıntılar basıyor.

Kaldı ki, müftülüklere evlendirme yetkisi verilmesi de seküler hayatın hukuki yolla değiştirilmesi anlamında. İsteyen zaten imam nikahıyla evlenir, buna karışan yoktu ki.

Nuray Mert'e kişi bazında bir öfke kusacak değilim, çok nadir olarak kişilere öfke duyarım çünkü. Bir de, toplumun değişimin odağı Mert değil çünkü. Toplum değişti, muhalefet ise kurulu ezberi bozmaya devam ediyor. Bana kalırsa, kendilerini de epey tanıdığım için, okurlar bir öfke kusuluyorsa; toplumun eğitim ve özel hayat alanındaki kritik değişim adımları atılırken, ve bir misyon gazetesi olarak bilenen gazetenin, 'eski türkiye'nin iyi yönlerine sahip çıkması beklenirken o sesi gür bir şekilde duyamadıkları için olmalı. Fikir özgürlüğü ve çok seslilik elbette olmalı velakin gel gör ki, bildiğimiz temel değerleri savunma günlerinden geçiyoruz. O temel değerler, eğitimin laik, özel hayatın laik olması kadar net.

Yani, bir ses bulmak isteyen, kendini ait hissetmek isteyen bir genç kitle var. Odaklanmak gereken kitle onlar.

Elbette, ben de, buradaki herkes gibi, toplumun tüm kesimlerinin baskısız temsil edildiği, azınlık sayılanların eski öğretilere hapsedilmediği, herkese siyaset ve iş hakkının yeniden sunulduğu bir ülke istiyorum.

Bugün, buralarda yazdıklarımız, beğendiklerimiz, blokladıklarımız ve hatta beğenmediklerimiz veya sildiklerimiz dahi dijital verilerimize işleniyor. Yani sicilimiz buralardan da şekilleniyor. Açıkçası hesap kapatmayı düşünmüyorum ama sürekli endişelenen arkadaşlarım beni de kuruntuya sürüklüyor; doğruya doğru.

Bu arada, bugünün haberi Nuray Mert değildi. Başkanlık İstihbarat Birimi'nin kurulmuş olduğu ve sağlanan istihbaratın mahkemelerce doğru kabul edilmiş olduğuydu.

Uzunca yazdım."