Özgür Gündem'de nöbetçi yayın yönetmenliği yapan Hasan Cemal ve 5 kişiye daha soruşturma!

Özgür Gündem'de nöbetçi yayın yönetmenliği yapan Hasan Cemal ve 5 kişiye daha soruşturma!

Özgür Gündem gazetesinde nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan T24 yazarı ve  Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı Hasan Cemal ile Haberdar.com Genel Yayın Yönetmeni Said Sefa, oyuncu Deniz Türkali, Alevi Piri Hasan Hayri Şanlı, HDP MYK üyesi Çilem Küçükkeleş ve Dicle Anter hakkında "örgüt propagandası" iddiası ile soruşturma açıldı. 

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde başlatılan "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği" kampanyasına şimdiye kadar 55 kişi destek verdi.

Açılan soruşturmaların 6'sı takipsizlik ile sonuçlanırken, 6 soruşturma davaya dönüştü ve son olarak da kampanya katıldıkları için Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, yazar Ahmet Nesin ve gazeteci Erol Önderoğlu tutuklandı. 

Kampanyaya katılan gazeteciler Nadire Mater, Tuğrul Eryılmaz, Yıldırım Türker, Faruk Balıkçı ve Veysi Altay bugün Çağlayan Adliyesi’ne ifade vermeye gitti, ifadelerin Emniyet’te alınacağı söylendi, savcı da makamında bulunamadı.

Haklarında soruşturma başlatılan son isimler de T24 yazarı ve   Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün  kurucu başkanı Hasan Cemal ile Haberdar.com Genel Yayın Yönetmeni Said Sefa, oyuncu Deniz Türkali, Alevi Piri Hasan Hayri Şanlı, HDP MYK üyesi Çilem Küçükkeleş ve Dicle Anter oldu. 6 isim hakkında da "terör örgüt propagandası" iddiası ile soruşturma açıldı. 

                                                                                            

Hasan Cemal'e 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davası açılmıştı

 

Hasan Cemal hakkında 4 Ekim 2015’te yazdığı “Sen cumhurbaşkanı ol, hem de…” başlıklı yazısı nedeniyle de "Cumhurbaşkanı’na hakaret" suçlamasıyla dava açılmıştı. Bu davanın iddianamesinde de, Hasan Cemal’in hangi ifadesinin "hakaret" içerdiği belirtilmemişti. Cemal 20 Mayıs 2016’da yapılan duruşmada “Yazımda Cumhurbaşkanı’na hakaret ve iftira yoktur. İfade özgürlüğü çerçevesine oturan sert bir yazıdır. ktidar sahiplerinin de eleştiri karşısında daha tahammüllü olması gerektiği kanaatindeyim" demişti.  Hasan Cemal’e ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ iddiasıyla açılan ilk davanın duruşması da, 28 Eylül’de Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 09:55’te yapılacak.

 

İki ‘hakaret’ soruşturmasına takipsizlik

 

Hasan Cemal’in, T24’te yayımlanan 12 Ağustos 2015 tarihli "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" ve 7 Eylül 2015 tarihli “Heyy sen!” başlıklı yazılarına dair de "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla soruşturma açılmıştı. Savcılar Umut Tepe ve Emin Aydinç, bu soruşturmalarda takipsizlik kararı vererek dava yoluna gidilmesine yer olmadığına hükmetmişlerdi.

Savcı Umut Tepe, "Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray'daki Sultan'dır, nokta!" başlıklı yazıya ilişkin verdiği takipsizlik kararının gerekçesinde "mağdurun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeni ile eleştirilere diğer insanlara göre daha fazla katlanması gerektiğini belirterek, "siyasetçileri ve toplum önünde bulunan tanınmış kişileri eleştiri sınırlarının normal bireye göre daha geniş olduğu" görüşünü dile getirmişti.

İkinci soruşturmayı yürüten savcı Emin Aydinç de, şu ifadelerle takipsizlik kararını gerekçelendirmişti:

"Eleştirinin ağır ve keskin bir eleştiri olmasına karşın ifade özgürlüğünden yararlanabilen açıklama mahiyetinde olduğu, yazının bir bütün olarak eleştirel nitelik arz ettiği, yazıdan ayrı olarak başlı başına hakaret suçunu oluşturacak mahiyette herhangi bir ibarenin de yazıda yer almadığı, bu itibarla şikayet konusu yazının hakaret suçunu oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.”

 

Davaya konu edilen yazı

 

Hasan Cemal’in ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ iddiasıyla dava açılan 4 Ekim 2015 tarihli yazısı şöyle:

 

Sen cumhurbaşkanı ol. Ama Türkiye’nin en büyük gazetesi taşlı sopalı saldırıya uğrasın. Sesini çıkarma. Bir değil iki kere saldırıya uğrasın. Yine tek kelime etme. Hiç kınama. Sen cumhurbaşkanı ol. Gazeteci evinin önünde dayak yesin. Yine sessiz kal. Saldırganlar senin partiden çıksın. Yine dut yemiş bülbülü oyna. Sen cumhurbaşkanı ol. Gazete basan güruhun başında senin partinden bir milletvekili çıksın. Ve o saldırgan, parti kongresinde divana da seçilsin. Üstüne üstlük bir de, gazete basan o saldırgan milletvekili, gazeteciyi evinin önünde dövmekten söz etsin. Yine çıtını çıkarma. Sen cumhurbaşkanı ol. Danışman yaptığın, milletvekili yaptığın biri, Türkiye’nin en büyük medya grubunun başındaki patronun dişlerini sökmekten, tırnaklarını sökmekten söz etsin. Sesini çıkarma. Senin eserin olan ‘havuz medyası’nın tetikçilerinden biri, gazeteciye, “Seni sinek gibi ezeceğiz!” desin. Hiç ses etme. Sen cumhurbaşkanı ol. Eleştiriye tahammülsüzlüğünden hakkında hakaret davası açtığın gazeteciye, avukatın aracılığıyla ‘aşağılık’ diyebil. Sen cumhurbaşkanı ol. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı ‘hainlik’la suçla.; Merkez Bankası Başkanı’nı ‘satılmışlık’la suçla. TÜSİAD Başkanı’nı ‘vatan hainliği’yle suçla. Hoşlanmadığın kararlarından dolayı yüksek mahkeme yargıçlarını ‘hainlik’le suçla. Sen başbakan ol. Nefret ettiğin bir büyük iş adamının hakkındaki beraat kararını bozdurmak için Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sok. Danıştay Başkanlığı seçimine karış. Herkesin gözleri önünde, büyük bir devlet ihalesini bir iş adamından alıp ötekine ver. Sen başbakan ol. “Gerekirse evinin kapısını kırın, alın o gazeteciyi içeri; savcı mı mırın kırın ediyor, onu da atın içeri; mahkeme kararı mı yok, merak etmeyin, gerekirse sonra kanun da çıkartırız” diye İstanbul Valisi’ne talimat verebilen kendi Başbakanlık Müsteşarı’nı  İçişleri Bakanı yap. Hukuku hiçe say. Yargı bağımsızlığını hiçe say. Güçler ayrılığını hiçe say. Yani demokrasiyi demokrasi yapan temel değerlere boş ver. 

Sen cumhurbaşkanı ol. Senin gibi düşünmeyene hain de. Seni eleştirene darbeci de. Seni eleştirene aşağılık de. Terörist de. Satılmış de. Sen cumhurbaşkanı olarak böyle deyince, elinin altındaki gazete ve televizyonlarda köşe başlarını tutmuş tetikçi takımı bin mislini söylesin. Diş söksün. Tırnak söksün. Sinek gibi ezsin. Ve koca ülke gerildikçe gerilsin. Sen cumhurbaşkanı ol. Türkiye’nin önünde bir ‘büyük koalisyon’la birlikte açılabilecek normalleşme ve istikrar kapısını kapat. Bunu 400 milletvekili uğruna yap. Başkan babalık uğruna yap. Ve dağlarda silahlar yine patlasın. Kan akmaya başlasın. Analar gözyaşı döksün.

Sen cumhurbaşkanı ol. Türkiye’yi düşman kamplara bölerek ayakta kalmaya çalış. Türkiye’yi cepheleştirerek, kanlı seçim süreçlerine iterek yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatmaya çalış. Bak, şunu iyi bil Sayın Cumhurbaşkanı: İçte ve dışta Türkiye’yi o hâle getirdin ki, hiç beklenmedik bir anda tek bir kıvılcım koca ülkeyi tam anlamıyla cehenneme çevirebilir. Kardeş kavgasının kanlı çukuruna itebilir. Bunun adı ‘iç savaş’tır, iç savaş... Farkında mısın büyük tehlikenin? Ne yazık ki değilsin. Türkiye’yi senin de altından kalkamayacağın bir yere doğru ittikçe  itiyorsun. Bu millet inşallah 1 Kasım’da sana dur diyerek hem seni, hem partini, hem Türkiye’yi uçurumun kenarından kurtarır. İyi pazarlar!