Sayın Bekir Bozdağ, Meclis’te, Cihan Kırmızıgül hakkında konuşmuşsunuz. Kamuoyuna poşu davası olarak yansıyan konuya ilişkin CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün eleştirilerini yanıtlamışsınız. Diyorsunuz ki Kırmızıgül poşu taktığı için değil, PKK adına bir eyleme katılıp molotofkokteyli attığı için tutuklu. Bu eylem hakkında Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesinin de doğal olduğunu belirtiyorsunuz. Poşu davası Açıklamanız vesilesiyle poşu davasını biraz anlatmak isterim. Kırmızıgül davasıyla bu denli ilgilenilmesinin nedeni, duruşmaları takip edenlerde tutuklu yargılanmayı ya da mahkûmiyeti gerektiren bir delil olmadığına dair oluşan kanaattir. Doğrudur. Kırmızıgül, Kâğıthane’de bir market önünde yapılan, molotofkokteyli de atılan bir eylemden sonra yakalanmıştır. Ancak tutuklu öğrenci Kırmızıgül olay esnasında, Kâğıthane’de oturan bir arkadaşının evinde olduğunu ve arkadaşının evinden çıkıp otobüs durağına giderken gözaltına alındığını söylemektedir. Arkadaşı da bunu doğrulamaktadır. Eylem saat 19.50’de sonlanmıştır. Arkadaşı Kırmızıgül’ün saat 20.00 civarında evden ayrıldığını söylemektedir. Neredeyse iki yılı bulan davada, Kırmızıgül’ün eyleme katıldığına dair kolluk kuvvetlerinin hazırladığı yakalama tutanağı ve bir gizli tanığın teşhisi delil olarak gösterilmektedir. Bu iki unsurdan gizli tanık teşhisi, gizli tanığın ilk katıldığı duruşmada teşhis ettiği kişinin Kırmızıgül olmadığını söylemesiyle anlamını yitirmiştir. Geriye polisin yakalama sonrası tuttuğu tutanak kalmıştır. Her ne kadar yakalama tutanağı yedi polis tarafından imzalanmışsa da duruşmalarda yakalamayı sadece bir polisin gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Bir diğer polis ise ekip arabasında beklemiştir. Yakalamayı yapan polis memuru, ifadesinde, 60-70 kişilik bir grubun eylem yaptığını, bu grubun ‘3’er-5’er gruplar halinde ara sokaklara inmeye başladıklarını’ kendisinin de ‘indikleri istikametten aşağıya inip önlerini kesip beklediğini’ ve Kırmızıgül ‘sanki minibüs bekliyormuş imajı vererek’ dururken öğrenciyi yakaladığını anlatmaktadır. Bu ifadeden, yakalamanın kesintisiz bir takip sonucu olmadığı anlaşılmaktadır. Davanın geldiği bu noktada, delil durumuna bakan savcı, Kırmızıgül’ün beraatını istedi. Ancak hâkim tutukluluğun devamına karar verdi. Geçen çarşamba günü yapılan son duruşmaya kadar durum böyleydi. Son duruşmada savcının değiştiğini gördük. Son duruşmanın savcısı, bir önceki savcının mütalaasını reddederek Kırmızıgül’ün cezalandırılmasını istedi. Son duruşmada, yazının başında belirttiğim ekip arabasında bekleyen polis memuru, olaydan yaklaşık iki sene sonra ilk defa duruşmada ifade verdi. Yakalamayı bizzat yapmadığı ve ekip arabasında beklediği halde, Kırmızıgül’ün 5-10 dakika boyunca göz teması kopmadan izlendiğini ileri sürdü. Bu açıklamanın yakalamayı gerçekleştiren polis memurunun verdiği ifade ile çeliştiği de ortadadır. Bizzat yakalayan polis Kırmızıgül’ün önünü kestiğini söylerken, ekip arabasında bekleyen diğer polisin 5-10 dakika boyunca kesintisiz bir takip yapıldığını ileri sürmesi çelişkilidir. Çelişki bir yana, zaten sabit bir noktada bekleyen bir kişinin kış mevsiminde karanlıkta on dakika boyunca süren bir kovalamanın kesintisiz olduğunu iddia etmesi mantıklı ya da gerçekçi de değildir. Son duruşmaya kadar ifade vermeyen bu polis memuru, aynı zamanda yüzü kapalı olan eylemcilerden molotofkokteyli atanlardan birinin Kırmızıgül olduğunu da ileri sürmektedir. Bu iddiasını 21 ay sonra dillendirmektedir. Bunun yanı sıra Kırmızıgül’ün molotofkokteyli attığı, yakalama tutanağında da yer almamaktadır. Karanlıkta, yüzü kapalı olduğu söylenen birinin, birdenbire son duruşmada teşhis edilmesinin garipliğini bir yana bırakalım, bu hususun neden yakalama tutanağında yer almadığına getirilen açıklama ‘olayın sıcaklığıyla tutanağa geçirilmemiş olabilir’den ibarettir. 21 aydır tutuklu Sayın Bozdağ, bir hukukçu olarak bildiğiniz üzere, ceza hukukunun temel ilkelerinden biri “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Gizli tanık teşhis ettiği kişinin Kırmızıgül olmadığını söylüyorsa, yakalamayı yapan polisle ekip arabasında bekleyen polisin ifadeleri çelişkiliyse, elimizde tek delil Kırmızıgül’ün o gün takmakta olduğu poşudur. Kırmızıgül’e polis sorgusunda sorulan üç sorudan birinin poşu hakkında olması da bunu göstermektedir. Zira eyleme katılan grup, yüzünü poşuyla kapatmaktadır. Sayın Bozdağ, davanın kamuoyunda poşu davası olarak tanınması, yukarıda anlattığım sebeplerledir. Kırmızıgül’ün yakalama esnasında aldığı darp izlerinin de Adli Tıp raporuyla sabit olduğunu anımsatarak hukukçu olmanız ve konu hakkında açıklama yapmış olmanız nedeniyle bu mektubu dikkatinize sunuyorum. Cihan Kırmızıgül 21 aydır tutuklu yargılanıyor ve bir sonraki duruşması 9 Aralık’ta.