Özgür Mumcu: Ertuğrul Özkök'ün gazetecilik modeli

Özgür Mumcu: Ertuğrul Özkök'ün gazetecilik modeli

T24 - Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici'nin kendi gazetesini eleştirmesini yerinde bularak Ertuğrul Özkök'ün Uğur Mumcu eleştirisine tepki verdi. Mumcu, "Bildirici'nin Türkiye 'önyargılar cehennemi'ne dönüşmesin yazısı ne denli umut vericiyse Özkök'ün yazısı da o derece anlaşılmaz" dedi.

Faruk Bildirici: Dink cinayeti ve HürriyetÖzgür Mumcu'nun Radikal'de "Ertuğrul Özkök'ün gazetecilik modeli" başlığıyla yayımlanan (2 Şubat 2012) yazısı şöyle:
Ertuğrul Özkök'ün gazetecilik modeli

Ertuğrul Özkök, bu salı Hürriyet gazetesinde ‘Uğur Mumcu’yu kim öldürttü’ başlığını attığı bir yazı yayımladı. Haliyle yazıyı merakla okudum. Merakım, yazının hemen başında yerini şaşkınlığa bıraktı zira Özkök bu başlığı Dink cinayeti hakkında Hürriyet gazetesine getirilen eleştirilere karşı kullanmıştı. Bilindiği ve Hrant Dink’in de belirttiği üzere, Dink hakkındaki karalama kampanyası Hürriyet gazetesinin Agos gazetesinden alıntıladığı Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğuna ilişkin bir haberden sonra başlamıştı. Bu haber Agos’tan on beş gün sonra Hürriyet’te yayımlanınca büyük bir tartışma yaratmış, Dink’e İstanbul Valiliği’nde gözdağı verilmesi ve o tuhaf 301 linciyle devam eden sürecin kaynağı olmuştu.

Duyarsız tavır Pazartesi günü, Hürriyet gazetesinde Faruk Bildirici ‘Dink cinayeti ve Hürriyet’ başlığıyla yayımladığı bir yazıda Hürriyet’in Sabiha Gökçen haberini Dink’in bilgisi dahilinde ve objektif bir şekilde haberleştirdiğini belirtmişti. Bildirici yazısında iğneyi kendi gazetesine batırmaktan da çekinmemiş ve Dink 301 yargılamaları sırasında siyaseten linç edilirken gazetesinin duyarsız bir tavır sergilediğini saklamamıştı. Bildirici, takdir edilmesi gereken bir tavırla ve açıkça pazartesi günü şu satırları yazdı: “(...) yargı sürecindeki problemli tavır sadece Hürriyet’e özgü değildi. Yaygın medya, duruşmalardaki saldırıları çoğunlukla geçiştirdi. Kimi yazarlar da saldırılara arka çıktı. Dink, kendisini ‘düşman’ haline getirmek isteyenler karşısında savunmasız bırakıldı.” Sadece Hürriyet’in değil medyada yer alan birçok gazetenin de yapması gereken bu özeleştiriyi yapan Bildirici’nin yazısını takip eden Özkök’ün yazısının ise ayrı bir telden çaldığını gözlemlemek mümkün. Özkök’ün yazısının anafikri kendi ifadesiyle şu: “Türk basın hayatı, polemikleriyle bilinir. Bu polemiklerde üslup bazen ağıra da kaçabilir. (...) Bazı kişiler, kendilerini polis ve savcı yerine koyup yazılar üzerinden iddianameler hazırlıyor. Yargılıyor, hüküm veriyor, infaz ediyor...” Özkök’ün unuttuğu Hürriyet de dahil olmak üzere birçok gazetede Dink aleyhine yazılanların eleştiri mi, cinayete tahrik mi olduğu başka bir tartışma konusu. Ama tartışılması hem de çok tartışılması gereken bir konu. Ayrıca unutulmaması gereken, bazı kişiler tarafından yazıları üzerinden iddianame hazırlanan bir kişi varsa onun Hrant Dink olduğu gerçeği. Hem de ta Yargıtay’a kadar. En azından Özkök’ün yazısında bundan bahsetmesi de beklenirdi. Aynı yazıda Özkök, yazısının anafikrini sağlamak için şöyle bir cümle sarf etmiş: “Abdi İpekçi... Sizce onu öldürenlere tahrik lojistiğini kim sağlamıştır? Mesela onun hakkında çok ağır yazılar yazan Uğur Mumcu olabilir mi?” Bu cümle üzerine arşive baktım. Uğur Mumcu’nun Abdi İpekçi’yi eleştirdiği bir, rakamla 1 yazı var. 24 Ocak 1975 tarihinde Yeni Ortam’da yayımlanmış. Ertuğrul Özkök, Paris Cujas Kütüphanesi kayıtlarına göre doktora tezini 1976 senesinde savunduğuna göre muhtemelen o tarihte Paris’te bulunuyordu. ‘Ağır yazılar’ olarak değerlendirilen o tek yazıda, Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet’te yer alan bazı yazı dizilerinin ve haberlerin eleştirildiği görülüyor. Mumcu’nun İpekçi’ye getirdiği ana eleştiri ise iddianamesi gazetede yayımlanan bir davanın beraat kararının, davanın iddianamesi yayımlanırken gösterilen ‘biçim ve özen’ gözetilerek basılmaması. Kaldı ki Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden sonra Uğur Mumcu’nun yazdığı ilk yazıda şu ifade yer alıyor: “Daha geçen cumartesi günü, İstanbul’da düzenlenen bir açıkotu­rum­da iş çevreleri önünde, beraberce düşünce özgürlüğünden söz ediyor; vergi adaletsizliğin­den örnekler veriyorduk.” Demek ki temelsiz ‘ağır yazılar’ iddiası bir yana, o 1975 senesinde yazılmış yazı dahi Abdi İpekçi’nin dikkatini Ertuğrul Özkök’ünkü kadar çekmemiş. Daha sonra Uğur Mumcu, Abdi İpekçi cinayetini aydınlatmak için ‘Ağca Dosyası’ ve ‘Papa, Mafya, Ağca’ kitaplarını yazdı. İpekçi cinayetinin izini sürdüğü onlarca yazı da gazete arşivlerinde bir gazetecilik onur nişanı olarak yerini korumakta. Herhalde Abdi İpekçi’nin ‘Anayasa, Yasalar, Devlet’ kitabının 1982 basımının önsözünü Uğur Mumcu’nun yazması da bu sebepledir.

Çarpık tahlil Özkök, söz konusu yazısını “Önyargılar cehennemine çevrilen ülkemde, küçük bir kenar notu olsun diye yazdım” diye sonlandırmış. Ben de bir eleştirisi yazısını ‘ağır yazılar’ diye değerlendiren ve bunu Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünden bir hafta sonra ve Abdi İpekçi’nin ölüm yıldönümünden bir gün önce yazan birinin çarpık tahlilini ortaya koyan bir kenar notu olarak yazdım. Faruk Bildirici’nin Türkiye ‘önyargılar cehennemi’ne dönüşmesin diye yazdığı yazı ne denli umut vericiyse Ertuğrul Özkök’ün yazısı da o derece anlaşılmaz. Hele bu yazı, zamanında Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu için “Türk gazeteciliğinin yeni kuşakları artık bu iki rol modelini müzelerdeki haklı yerine yerleştirip başka yeni modeller de aramak zorundadırlar” demiş birinden gelince. Yeni modelleri arayıp bulana kadar, keşke kendisi Uğur Mumcu’nun Abdi İpekçi için yaptığı araştırmayı Hrant Dink için yapsaydı. Unutulmasın ki Uğur Mumcu yazdıklarıyla kapanmış İpekçi dosyasının tekrar açılmasını sağlamıştır. Eminim Hürriyet gazetesinde Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi gazetecilik modelini eski genel yayın yönetmenlerine rağmen müzeye kaldırmak istemeyenler mevcuttur.