'Özgürlük, hak, adalet gibi cilalı kavramların arkasında siper alarak demokrasiye kurşun sıkıyorlar'

'Özgürlük, hak, adalet gibi cilalı kavramların arkasında siper alarak demokrasiye kurşun sıkıyorlar'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır'da yaptığı konuşmada, "Özgürlük, hak, adalet gibi cilalı kavramların arkasına siper alarak demokrasiye kurşun sıkıyorlar" diye konuştu.

Diyarbakır'da sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle biraraya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarının satır başları şöyle: 

"Rabbim muhabbetimizi, yol arkadaşlığımızı daim eylesin. Bizleri bir muhabbet sofrasında buluşturan sayın valimize ve ekibine teşekkür ediyorum. İçinden ve dışından programımıza iştirak eden misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. 

Ben bir kez daha bugün açılışını yaptığımız Diyarbakır Havaalanı Yeni Terminal Binası'nın hayırlı olmasını diliyorum. Terör örgütünün tehditlerine rağmen çalışmaya devam eden arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Türkiye'de üretmek, taş üstüne taş koymak için bürokrasiden imkansızlığa kadar büyük bir çaba gerektirir. Ama Güneydoğu'da bu daha da zordur. Terör örgütü ve uzantılarının çıkardığı engelleri de aşmak zorundasınızdır. Havaalanı açmak istersiniz terör örgütü, müteahhiti, mimarı, mühendisi tehdit eder. Yeni fabrika kurarak işsizliğe çare olmak istersiniz, yatırımcıyı tehdit eder. Hastane açmak istersiniz terör örgütü görevliyi kaçırır. Doğu ve Güneydoğu'ya yaptığımız 280 katrilyon, bu çabanın eseridir. Bütün bu zorlukları bilen birisi olarak yılmadan hizmet eden, bugün bu eserleri Diyarbakır'a kazandıran arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Öğretmen sağlık görevlisine, güvenlik güçlerinden din adamlarına kadar herkes özveri ile çalışıyor. Bu ülke ve millet için canlarını feda eden tüm kamu görevlileri için Allah'tan rahmet diliyorum.

 

"Bunlar Zerdüştlük inancı mensubudur, bütün belgeler elimizde"

 

Temmuz ayından beri çok yoğun bir şekilde terör örgütünün kalleş saldırılarına maruz kalıyoruz. Hendekle, çukurla, bombalı barikatla sabrımızı taşırmaya çalıştılar. Büyük bir fedakarlıkla sürdürdüğümüz çözüm sürecini, dış güçlerin kulaklarına fısıldadıkları safsatalara kurban ettiler. Kan, göz yaşı ve acıdan başka bir şey vermediler. Bu terör örgütünün, bizi yaradan Rabbimizle işi var mı? Kula kulluk diye bir şey var mı? Var. Ama Allah'a kulluk yok. Bunlar Zerdüştlük diye bir inancın mensubudurlar, bütün belgeler elimizde. Bunu söylemekten benim dindar Kürt kardeşimize anlatmaktan niye çekiniyoruz? Anlatacağız ki benim inançlı Kürt kardeşim bunların karşısında safını belirlesin.

Kardeşlerim, eğer bu mücadelede dindar, namuslu, inançlı benim Kürt kardeşlerim sonuna kadar yerini almazsa bu mücadeledeki süreç zor olur. Şu anda biz ne diyoruz, "Sonuna kadar bu mücadeleyi yılmadan vereceğiz"

 

"Silahlarını gömsünler,  üstüne beton döksünler, koordinatlarını bildirsinler"

 

Soruyorum, Dürümlü mezrasında olan olay, 15 ton bombayla oraya gelmek suretiyle bunu orada patlatan ve 16 kardeşimizi şehit edenlerin dinle, imanla, kitapla ne ilgisi alakası olabilir? Bunlar insanlıktan nasibini almak, vicdan diye bir şey yok. Paramparça olan o bedenlerin hesabını sormamız lazım. Her şey devletten beklenmez, el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz ve bunun hesabını soracağız. Özgürlük, hak, adalet gibi cilalı kavramların arkasına siper alarak demokrasiye kurşun sıkıyorlar. 

Ah, silahlarını bombalarını gömsünler, üstüne beton döksünler, koordinatlarını bildirsinler. Heh, işte o zaman Meclis'e gelip özgürlükleri savunsunlar.

 

"Öz yönetim ifadelerini bile öz katliama çevirdiler"

 

Şimdi görüyoruz, hala safını belirlememiş olanlar var, ama olacak. Olacak, bu Hz. Adem'den bu yana hep oldu. Kıyamete kadar yine olacak. Biz de safımızı belirleyeceğiz. Eğer biz safımızı belirlersek o zaman bilirsiniz ki er veya geç Hak Batıl'a galip gelecektir. Bunun önünde kimse duramaz. 30 yıl boyunca tam gözü dönmüşlükle sadece yaktılar, yıktılar. Kürt kardeşime de hayatı zindan ettiler. Dünyanın başka yerinde kendi halkına bu kadar zulüm eden bir yapıyı bulamazsınız. 

Bakınız biz terör örgütünün bir başı olduğunu, Türkiye'yi bölmek isteyen güçlerin taşeronu olduğunu yıllardır söylüyoruz. Son bir yıldır yaşadıklarımız da bunun ispatı konumundadır. Hak ve özgürlükler için bu kadar çalışma yapılırken tekrar silaha sarılmanın ne anlamı olabilir? Öz yönetim ifadelerini bile öz katliama çevirdiler. Rızkının peşindeki garsonun, şifa dağıtan doktoru, namaz kıldıran imamı öldürmenin kime faydası var? Okulları, camileri, kütüphanelere, hasta taşıyan ambulansa saldırmanın ne gibi bir izahı olabilir? Çocuk sesleriyle şenlenen sokakları kana bulamanın bir mazereti olabilir mi? Mardin, Şırnak ve Hakkari'nin değil, tüm Türkiye'nin gönlü yaralandı. Yıkılan evlerin acısı, bizim de acımızdır. Terör örgütünün kandırarak ölüme gönderdiği gençlere biz de üzülüyoruz. O dağlara kaçırılan kızların hesabını kim verecek? O taciz edilen kızlarımızın hesabını kim verecek? O gençlerin hesabını kim verecek? Bu terör örgütü özgürlük diyebilir mi ya, bu terör örgütü insanlık mücadelesi veriyorum diyebilir mi ya? Kürt kardeşlerime sesleniyorum, gelin el ele verelim. Türk'ü, Kürt'ü böyle bir ayrım yapmayalım. Bizim dinimizde böyle bir ayrıcalık, ayrılık yok. Rabbim bizim kavimlere ayırmış, birbirimizle iyi tanışalım, kaynaşalım diye. Birbirimizden kopalım diye değil. Ancak inananlar kardeştir diye buyurmuş. Kardeşliğimizi kıskandılar ve parçalamak istiyorlar. Bizi parçalamak isteyenlere Diyarbakır'dan gür bir sada ile "Bizi parçalayamacaksınız" dememiz lazım. Bu hükmün gereğini yerine getirmemiz lazım