ÖZİNCE: "DEMEK Kİ BANKA KURTARMAK DEVLET ELİYLE GEÇERLİ BİR YÖNTEMMİŞ'' İSTANBUL (A.A)

-ÖZİNCE: "DEMEK Kİ BANKA KURTARMAK DEVLET ELİYLE GEÇERLİ BİR YÖNTEMMİŞ'' İSTANBUL (A.A) - 09.11.2010 - İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ''Avrupa, bizim yapmadığımız şekilde özel bankaları devletleştirerek vergi mükellefi cebinden kurtarmaya kalkışacaksa biz o zaman bu kadar bankayı niye batırdık? Bu kadar ağır bir bilançoyu neden ödedik ve halkımıza ödettik? tartışılır'' dedi. Özince, ''Demek ki banka kurtarmak devlet eliyle geçerli bir yöntemmiş'' görüşünü bildirdi. ''10 Adımda Kapalıçarşı Sergisi''nin açılışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, Kazakistan'ın ilgilendikleri ülkelerden biri olduğunu, ancak en büyüklerden birini teşkil etmediğini söyledi. Şu anda Rusya ile ilgili operasyonlarının bitmek üzere olduğunu, imzaların atıldığını ve devir bilançosunun çıkarıldığını ifade eden Özince, ondan sonra her iki ülkenin otoritelerinden nihai sonucun alınacağını belirtti. Bunun yanı sıra Irak'a çok büyük önem verdiklerinin altını çizen Özince, ''En önde olan çabalarımız Irak ile ilgili... Bunlar şube açma şeklinde olacak. Birden fazla şube açılacağı için, Türkiye ile ticareti çok yoğun ve Irak'ın da nüfusu çok yüksek olduğu için Irak için çok daha ümitliyim. Kazakistan'ın gerek nüfus, gerek ticari bankacılık aktivitelerinin potansiyeli bakımından en önde olmadığını düşünüyorum'' şeklinde konuştu. -''AVRUPA'DA BİRÇOK BANKA KAPATILMALIDIR''- Dünyada bankacılığın halen çok büyük kriz yaşamaya devam ettiğini, özellikle Avrupa'da sermaye rasyolarına bakıldığında sorunun ne kadar büyük olduğunun görülebildiğini kaydeden Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu rasyoların limitlere yakın seviyelerde olduğunu, sırada da Basel 3'ün olduğunu, üstelik bizim 2001’de yaşadığımız gibi gelişen bir piyasa potansiyelinin de olmadığını görüyoruz. Bizim 2001 krizini aşmadaki en büyük şansımız, bankacılık sektöründeki bütün zayıf unsurları çok ağır bir faturayı ödemek suretiyle kapatmamız, dolayısıyla geri kalanların büyümeden pay alma şansını artırmamız büyük rol oynamıştır. Halbuki bugünün Avrupası'nda büyüyecek bir pazar olmadığı da çok net olarak görülüyor. Onun için Avrupa'da çok önemli banka konsolidasyonlarına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu konsolidasyonları kimin hangi parayı vererek yapacağını da düşünemiyorum. Dolayısıyla Avrupa'da da birçok banka, bizim ülkemizde yapıldığı gibi kapatılmalıdır. Öyle olursa belki geride kalanların şansı daha fazla olur. Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara da mutlaka bu bankaların 'büyüyeceğiz, gelişeceğiz' diye ilgi göstermeleri zorunlu diye düşünüyorum. Aslında bugün uluslararası reyting notlarının da tam tepetaklak olması gerekir. Notu yüksek olanların düşük, düşük olanların da yüksek olması lazım. Çünkü büyüme ve gelişme potansiyeli neredeyse, ilerde bankacılık yatırımları da buraya yoğunlaşacaktır.'' -''BİZ BANKACILARIN DA MEMNUN OLDUĞU BİRŞEY DEĞİL''- KKDF oranındaki artışın geriye dönük tüketici kredilerinde de uygulanması konusuyla ilgili olarak da Özince, şunları kaydetti: ''Bu, yıllardır hep böyle uygulanır. Yıllardır kaynak aktarma maliyetlerinden, sürpriz şeklinde mevzuat değişiklikleri yapılmasından şikayet ederken tam bunları anlatmaya çalışıyorduk. Şimdi bazı şeyler daha rahat anlaşılıyor. Yasal düzenlemeler, ancak özel hükümler konularak düzenlenirse böyle durumlar önlenebilir. Yoksa öteden beri KKDF de vergiler de böyle uygulana gelmiştir. Bu sözlerim, bunu savunuyorum anlamına gelmesin. Bu konu, devletimiz tarafından değerlendirilecek. Ama mevzuat öteden beri maalesef böyle. Biz bankacıların da memnun olduğu bir şey değil bu. Mesela geçenlerde munzam karşılıklara faiz ödenmemesi uygulaması, bizim geriye dönük elimizdeki stok mevduatın maliyetini artıracak, ama müşterilerimize uyguladığımız kredilerin faiz oranının artırmamıza imkan tanımayan bir başka uygulama.'' -''HARCAMA DERKEN, KAMUNUN DA AYAK UYDURMASI LAZIM''- Alınan bazı kararlara ilişkin ise Özince, Merkez Bankası'nın çıkış politikasının adımlarını atmaya devam edeceğine dikkati çekerek, ''Bu durumda öncelikle ekonomideki ısınmadan endişe duyulduğu ifade ediliyor. Görüldüğü gibi parasal önlemler sıkılaştırılmaya devam edilecek diye düşünüyorum. Mali kural burada önem kazanıyor. Bir yandan özel sektöre veya bireylere 'harcama' derken, kamunun da mutlaka ayak uydurur bir uygulamada olması lazım ki ekonomide kamu-özel dengesi çok fazla değişmesin. Yani özel sektör büyümezken, küçülürken, kamu harcamalarının da aynı ilkeler doğrultusunda yönetilmesi beklenir. Hükümetimizin de bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceği kanaatindeyim'' görüşünü dile getirdi. -''PROBLEM, SADECE KURALLARDA DEĞİL''- G20 toplantılarında ele alınan konulara ilişkin ise Özince, düzenlemeye karşı olmadıklarını, geçmişten beri özellikle Türk bankacılık sektörü olarak Avrupa kurallarını istediklerini hep dile getirdiklerini belirterek, şöyle devam etti: ''Ama Avrupa, bizim yaptığımız netlikte bir bankacılık yapılanmasını yapmayacaksa, bizim yapmadığımız şekilde özel bankaları devletleştirerek vergi mükellefi cebinden kurtarmaya kalkışacaksa biz o zaman bu kadar bankayı niye batırdık? Bu kadar ağır bir bilançoyu neden ödedik ve halkımıza ödettik? Tartışılır. Demek ki banka kurtarmak devlet eliyle geçerli bir yöntemmiş. Bütün bunların üzerine sermayenin kurallarını sözüm ona sıkılaştırıyormuş anlamında Basel 3, 4,5 ne kadar çıkarsa çıksın netice itibarıyla problem görüldüğü gibi sadece kurallarda değil. Bir, o kuralların uygulanmasında, ikinci ve en önemli husus da büyüme iştahında, büyüme potansiyelinde. Büyüme potansiyeli yoksa, onun finans kapitalle ilgili getireceği kurallar ne olursa olsun pek bir işe yaramayacaktır. Çünkü bizim gibi ülkelerde amaç ne? İnsan refahının yükseltilmesi... Avrupa, bu açıdan doygun bir ortam. Dolayısıyla ben bankacılığın bir sorumlu bir iş olduğunu, çok sağlıklı yapılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'nin kurallarının daha ziyade gelişen ülkelerle bağdaşık olması ve dolayısıyla Türkiye'nin Avrupa'ya yapışık giderken bir rekabet gücü kaybetmemesi gerektiğini düşünüyorum.''