Özkök: '411 el kaosa kalktı' sözü için pişman değilim

Özkök: '411 el kaosa kalktı' sözü için pişman değilim

T24- Hürriyet Yazarı ve eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, çok eleştirildiği “411 el kaos’a kalktı” manşetini attığı için pişman olmadığını söyledi. Hüseyin Çelik’in  “O zihniyeti ayaklar altına alacağız” sözünden yola çıkarak AKP’yi “28 Şubat’la ilgili manşet suçları yaratma çabasında olmakla” eleştiren Özkök, “Peki neden 12 Eylül için yapmıyorsunuz. Çünkü 12 Eylül'de bugün yanınızda olan bazı insanlar da mı gürültüye gidecek diye korkuyorsunuz” diye sordu.  28 Şubat süreci ile bugünün manşetlerini bir örnekle kıyaslayan Özkök şunları söyledi:  “28 şubatta intihar eden insan yok. Bugün  7 kişi intihar etti. Yarbay sıktı kafasına gitti. 3 başlık attılar onun için; 'uyuşturucu bağımlısı', 'Islak imza onun', 'Eşinin bilmem başkasıyla ilişkisi var' diye… Öldükten 3 gün sonra bunların hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıktı. Sonuç olarak manşet suçu yaratmaya başladığınız zaman her dönemin manşetleri bir dönem sonra suç haline gelir.”

 

 

Ertuğrul Özkök, dün (3 Mayıs 2011) Ahaber’de Selin Ongun’un hazırlayıp sunduğu “Bi Sormak Lazım” adlı programa konuk oldu. Selin Ongun’un soruları ve Özkök’ün yanıtları şöyle:

 

 

GAZETECİLER KİMİN MALI?

 

Gazeteler bizim babamızın mali değil gazetecilerin babasının malı değil ama gazeteler gazetelerin sahiplerinin malı dünyanın her yerinde bu böyle yani eğer bir parti gazetesi değilse bir partinin yayın organı değilse bir sendikanın yayın organı değilse gazeteler o gazetelerin sahiplerinin yani New York Times Suzy  Becker ailesinin gazetesidir Wow Seal Journal’ı  Murder aldı onun gazetesidir bu bence gazeteciler gazeteler gazetecilerindir lafı bana göre 20. Yüzyılda kaldı öyle bişey yok artık yani bunu anlayabiliyorum anlaşılabilir bir bakış fakat keli melendirme önemli bir şey nihayetinde gazetecilik nüyans üzerinden ve keli melendirme üzerinden anlaşılan bir şey karaca ailesinin de tarihini düşünseniz bu keli melendirme sizin içinize sindi mi bir gazeteci olarak soruyorum hangisi yani evet babamın malıdır söylemi yani ben olsam onu öyle söylemezdim o başka bir şey yani her şeyi  daha nazik daha zarif söyleme yolları vardır yani ama şurası da bir gerçek milyonlarca dolar parayı topladılar koydular riskini aldılar onların malı yani buna başka türlü ne diyeceksiniz ki yani hukuken onların malı sorumluluğunu onlar taşıyorlar yani dolayısıyla bence bu termonaji’leri başka türlü konuşmak lazım  yani babamızın malı mı değil mi terminolojisinin dışında başka türlü konuşmak lazım yani gazeteciliğin temel ilkelerini konuşmak lazım bizim şunun malı, malı şeklinde değil  sonunda gazeteler kimindir biliyor musunuz gazeteler aslına bakarsanız gazetelerin iki tane sahibi vardır bir tanesi o gazetelerin kurumsal olarak sahipleri aydın doğan Ahmet çalık o bu başkası bide her gün gazeteyi satın alanlar ben her gün şu kadar para verip o gazeteyi alıyorsam o gazete satın aldığım gazete benim gazetem aynı zamanda bir anlamda onun hissedarısınız çünkü sizler almasanız o gazeteyi  o gazete yürümez dolayısıyla bence burada okurların söz sahibi olması fiilen çok daha fazladır direk onu yapan gazetecilerden yani bence gazetecilerin katkısını küçümsemiyorum bende gazeteciyim yani bende hayatımı gazetecilikle kazanıyorum  şöyle söyleyeyim hasan cemilin orda burukluğu şunun üzerindendi yani bu satış gerçekleşirken bir haber çalışanların bir haber sizliği mesela hürriyet gazetesinin başındasınız siz pat diye hürriyet satılsa hoşunuza gider mi öyle oldu öyle oldu sabah ben sabah öğrendim aydın beye olduğunu hiç aklımın ucundan geçmedi yani kalkıp bana sormadan nasıl satarsınız diye gelmedi aklımda ki ben genel yayın yönetmeniyim genel yayın yönetmedi olduğunuz zaman sizin sahip olduğunuz  risk genel bir köşe yazarından veya bir muhabirden daha fazladır çünkü yeni gelen insan genel yayın yönetmeniyle çalışmayacak diyebilir

 

GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİNDEN AYRILIŞ ÖYKÜSÜ

 

 Aydın Doğan Bey’e ben son beş yıldan beri aydın beye ayrılmam gerektiğini söylüyordum neden nerdesiniz burası genç bir ülke artık yorulmuştum çalışmak isteğim yerinde ama hayata dair daha başka şeyler yapmayı düşünüyordum genç bir nüfus olduğu için ardından gelen parlak genç bir nesil var güzel bir akşam yemeği yedik beraber anlattı bana 2 kadeh şarap içtik hayırlı olsun patron dedim sabah toplantısında hatta ben söyledim sen söyle dedi bana sadece bir şey söyledim bunu konuştuğumuzda A ralık 28-29 falan dı Ocağı bekle dedim neden dedi çünkü tam 20 yıl olucak o zaman dedim 19 olmasın 20 yıl olsun istedim.

 

sabah öğrendim samimi söylüyorum size hiçbir şekilde içinde değildim sabah gazetenin o zamanki ceo’su çağırdı beni odasına dedi ki böyle böyle bir şey oldu gazetede aydın beyi aldı dedi iyi hayırlı olsun dedim bende iyi bir sabah mıydı sizin için efendim yani bir travma yaratmıyor mu genel yayın yönetmedi hayır travma yaratmadı çünkü aydın bey gibi birisi geldi yani herhangi bir mafya şefi gelseydi  travma yaratırdı bende ama gelen Aydın Bey’ di yani

 

 HÜSEYİN ÇELİK’İN SÖZLERİNE TEPKİ

 

Türkiye de bütün dünyada bu böyle sadece bizde değil biraz önce giriş yaptınız sadece Hüseyin çelik ‘in sözleriyle ilgili olarak bu size şeyi çağrıştırdı mı Özallı yıllara dönelim Turgut Özal 2,5 gazete kalacak bir akrabalık gördünüz mü bu sözlerde ?

  

yok aynı şey değil Turgut bey kurumsal düzeyde bir şey söyledi sayın Hüseyin Çelik benimle ilgili bir şey söyledi  dolayısıyla ikisi de aynı şey değil bunların ama dünde bir söyleşisi vardı okusunuz mu sorulmuş masa altından sopa mı gösteriyorsunuz Ertuğrul Özkök e diye asla demiş ve 28 şubatı işaret etmiş o söyleşiyi okudunuz mu hayır okumadım yalnız benim anlamadığım bir şey var o zihniyeti ayaklar altına alacağız lafını başka türlü nasıl izah edebilirsiniz bakın size bir şey izah edeyim Anadolu ajansı yaptığı basın toplantısının tam metnini verdi o kadar utanmış ki o cümleyi  çıkarttı ordan haklı çünkü bende olsam koymazdım yakışan bir cümle değil şimdi ben bir şey söyleyeceğim siyasetcilerle politika yapmaktan hoşlanmıyorum ben bi yazı yazdım oda çıktı konuştu ordan netice ihtibariyle tamam ben bir siyası parti liderinin sözcüsünün bir gazateciyle polemik yapmasını doğru bulmuyorum yani o partinin iletişim stratejisi açısından doğru bulmuyorum Türkiye üzerinde basın özgürlükleriyle ilgili bütün dünyanın gözü Türkiye’ nin üzerindeyken  ve dünyanın bütün gazetecilik örgütleri Türkiye de basın özgürlükleri  geriliyor derken sıranız  106 sıradan 118 sıraya düşmüşken  hükümetin iktidarın basın üzerinde çok büyük baskısı var lafları giderek ayyuka çıkarken hükümetin particisinin sözcüsünün çıkıp bir gazeteciyi hedef alarak bu kadar açık ve ağır ifadelerle konuşması benim açımdan bir şey değil nolucak ben alışkınım yani ben 20 yıl o kadar çok dayak yedim ki siyasetcilerden şurdan burdan ben alışığım ama o siyasi partı ve ben türkiyenin görüntüsü açısından yanlış görüyorum o yüzden benim Hüseyin beye bir tavsiyem var hükümet bazında iyi bir basın iletişim sistemleri var fakat parti düzeyinde anlaşılıyor ki basın stratejileri bakımından bir şey var hele hele iktidar partilerinin basın stratejileri   böyle bir öfke belagati üzerine kurulamaz

  

Siz birazcık şey ya kinayeli bir taraftaki söyleşisinde zannediyorum söyleşiyi yapan kişi  Rasim Ozan Kütahyalı sizi aramış ayakkabı numaranızı sormuşsunuz

  

evet sormak istediğiniz başka bir şey var mı dedi bende ayakkabı numarasızı öğrenmek istiyorum neden dedi e çünkü dedim ayakları altında ezeceğine göre beni ezecek botun kaç numara olduğunu bilmek istiyorum 43 numara mıdır 44 mü 45 mi şaka yaptım yani takibinde bir şeyiniz oldu mu görüşmeniz yok yapmadım yani ben sözümü söyledim oda sözünü söyledi ama o söyleme biçimi bana göre demokratik bir ülkeye yakışan bir söylem değil o 28 şubat yine söz konusu oldu yine onun takibindeki sözlerinde

 

 

'411 EL KAOSA KALKTI' MANŞETİNDEN PİŞMAN DEĞİLİM

 

Bugün bu söyleşi için hazırlanırken işte sizinle yapılan söyleşilere tabiî ki baktım bazı soruları yanıtlarken bıktım artık bu soruyu yanıtlamaktan diyorsunuz yanıtladım artık çünkü bakın ben Türk basın tarihinde yaptığı yanlışı itiraf etme konuşunda şampiyonum açık ara şampiyonum özür dilemeyi biliyorsunuz ben özür dilemeyi bilen bir insanım yaptığım yanlışları da gören bir insanım atmam ama hep söylediğim bir şey var diyorum ki 22 mart 1990 la 2 ocak 2010 tarihleri arasında hürriyetin genel yayın yönetmedi benim bütün ne kadar umman şeyler varsa hepsinin sorumlusu benim tamam ben bunları cevaplarım nerde olsa cevaplarım yani Hüseyin bey ihbar ediyor bizi bilmem Ne yapıyor  28 şubat bilmem ne falan tabi orada da anlamadığım bir şey var peki 28 şubatla ilgili madem manşet suçları yaratma bir manşet suçları kriteri yaratma çabasınız dasınız peki neden 12 Eylül niye yapmıyorsunuz çünkü 12 eylülde bugün yanınızda olan bazı insanlar da mı gürültüye gidecek diye korkuyorsunuz o zaman 27 mayısı niye yapmıyoruz 28 mayıs sabahı Çetin Altan’ın  yazdığı askerlere övgü yazısını bir çıkarın görün bakalım hangimiz yazdık o yazıyı biz bugüne kadar şimdi manşet suçu yaratmak tehlikeli bir şey

 

411 EL KAOSA KALKTI MANŞETİ

 

 Gece saat 23:00 den sonra geldi meclisten gece çıktı o onu ben tek başıma verdim. Gece yazı işleri yoktu, sadece ben vardım yazı işleri masasında. İki üç kişi ben dışarıdaydım o sırada , yani oradan dışarıdan onu verdim. Bakın onu verirken ne düşündüm;

  

 Şu önemli ; acaba yazı işleri masasında tartışılan bir ortamda yani normal bir saatte gelişseydi bu durum size muhalefet edilecek insanlar olur muydu?

 

 O masada bakın ben size sayın yönetmenim bu yanlış olabilir vs elbette olurdu ama ben size bir şey söyleyeyim mi ertesi günü kimse bana manşetin yanlış olduğunu söylemedi ki bana yazı işlerinden bizim yazı işlerimiz çok demokratik bir yazı işleri bizim yazı işlerinde benim önerdiğim haftada en az 5 gün yedi günün en az 3-4 günü benim istediğim manşet olmazdı konu olarak da olmazdı peki bunlar şirketten sonra hiç içeride uyarmış yo arkadaşlarımdan bir şey söylemediler bakın size bir şey şöyleyim şimdi 411 el kosa kalktı lafı bir gazetecilik lafıdır o gün Türk basınında hatırlanan tek cümle odur başka hiçbir tane manşet hatırlıyor musunuz siz hatırlamıyorsunuz ben niye verdim onu çünkü şundan verdim bir anayasal tartışma vardı o günlerde hatırlayın sadece manşete bakmayın o manşetin önceki günlerine bakın sonraki günlerine bakın ne kadar gitti o olay ak partiye kapatılma davası açılana kadar gitti bu olay yani Türkiye de kaotik bir dönemi başlattı. 

 

MİLLİYET VE VATAN’IN SATIŞI

 

Milliyet’le Vatan’ın satışıyla ilgili şahsi fikrimi sorarsanız bence iyi olmuş bunların dışında Hürriyet ve Milliyet gazetelerini Aydın Bey kendisi yarattı kanal d kurucusu Aydın Bey Posta’yı Aydın Bey yarattı Radikal’i Aydın Bey yarattı daha sonra starı ihaleyle aldık en yüksek parayı biz verdik ve aldık dolayısıyla biz başarımızın kurbanı olduk çok başarılı yürüttüğümüz şirketler büyüdüler sonra da bize eleştirmeye başladılar buyurun işte 2 büyük gazete gitti 2 gazetede çok iyi markadır peki koalisyon olacak 61 yıllık milliyet tarihinde ilk defa gazetecilerin hayrına mıdır? Bilemiyorum onu alan 2 aile ikisi de çok iyi ailedir ali karacan bana göre parlak bir gazeteci ailesidir Erdoğan demir öreni bütün Türkiye biliyor iyi bilinen bir aile isimleri kötü hiçbir şeye karışmamış.

 

GENEL YAYIN YÖNETMENİ KÖŞE YAZMALI MI?

 

Bir genel yayın yönetmeni gazetede köşe yazısı yazmasını eleştirirler diğer köşe  yazarlarını etkiler diye mesela Enis Berberoğlu şuan yazmıyor sizce genel yayın yönetmedi günlük akışta yazı yazmalı mıdır?

 

Gazetecilikte bir tane ekol yok kimse bunu Abdi İpekçi için söylemiyor Türkiye basın tarihinin en şerefli insanlarından biri olarak alınıyor öldürüldüğünde haber  yayın yönetmenliğinde 24 yıl genel yayın yönetmeni  yapıyordu belki öldürülmeseydi 30 sene olacaktı. ben her zaman yazarlığa genel  yayın yönetmenliğini tercih ettim. ben aydın beye kim bilir kaç kere söyledim yazarlara 70 yaş sınırı koyun diye yazar o gün bıraksın görevini  Türkiye genç bir nufüs genç insanlar geliyor önünü açmak lazım.emeklilikte bir 70 yaş sınırınız var galiba ben şuanda 64 yaşındayım 6 sene kaldı insanlar 70 yaşından sonra zamana ayak uyduramasa toplumdaki girişlere falan karakteristik bozulmalar oluyor.emeklilik demeyelim ben başka yerlerde yazı yazmak istiyorum.

  

Blog kuracaktınız  ne oldu?

 

 Açacağım aklımda var ama 12 haziranı bekliyorum şuan çok meşgulüm daha çok kendimi özgür hissede bileceğim kurumsal anlamda kendimi çok kadrajda görmeyeceğim bir ifade mekanı alan istiyorum.

 

ERTUĞRUL ÖZKÖK :YILMAZ ÖZDİL FENOMENİ VAR

 

şimdi ben üniversitelere gidiyorum Yılmaz Özdil fenomeni var  17 üniversiteye gittim geçenlerde imza günü vardı. ben yazarları okunurluklarına göre ayırmam.

 

 

 

ERTUĞRUL ÖZKÖK: TÜRK SİNAMASININ KÖTÜ GİTMESİNDEN DAHİ SORUMLU TUTULUYORUM

 

Arkadaşım geçenlerde tartışma programı seyretmiş Türkiye’de sinemanın kötü gitmesinin sebebi Ertuğrul Özkök demiş birisi Türkiye’ deki bütün basın kötülüklerin hepsinin nedeni benim bu hiç hoşuma gitmiyor ama ne yapayım. Kendimle dalga geçtim mazoşist bir tarafım var başka türlü yaşanamaz

 

 

5 YIL SONRA BUGÜN  ATILAN BAŞLIKLAR TARTIŞILACAK

 

Her yazarın bir mahareti vardır bunu göstermeniz lazım kimisi Yılmaz Özdil gibi kimisi vurucudur benim gündemimde kavram yaratmak toplumda konuşulacak konuları bulmaktır. “zamanın ruhu” kavramı tuttu. 1987 miydi, 1988 mi hatırlamıyorum Hürriyet’te ilk Kürt kelimesini kullanan kişi benim Ankara temsilcisiydim bu kelimeyi kullanmadan Erol Simavi’yi aradım ben Kürt kelimesini kullanmak istiyorum dedim kullan dedi bende kullandım sabah saat 7 den öğlene kadar bana 500 taneden fazla telefon geldi 50 ye yakın gazeteci beni aradı senin gazetecilik tarihin bitti dediler ben sonra genel yayın yönetmeni oldum bir dönemi anlamak için o dönemin zihniyetini çözmek ruhunu anlamanız gerekir nasıl dünya değişiyorsa bende değişiyorum. Ergenekon adı altında atılan başlıkları didik didik inceleyeceğiz ben 44 numaralı bot altında eziliyorsam onlar 46 numara bot altında ezilecekler karşılaştırma yapalım 28 Şubat’ta içeriye atılan gazeteci yok Hasan Karakaya girdi 3 gün kaldı çıktı 28 Şubat’ta içeride ne için yattığını bilmeyen gazeteci yok 28 şubatta intihar eden insan yok 7 kişi intihar etti yarbay sıktı kafasına gitti 3 başlık attılar onun için uyuşturucu bağımlısı islak imza onun eşinin bilmem başkasıyla ilişkisi var öldükten 3 gün sonra bunların hiçbirinin onun olmadığı ortaya çıktı sonuç olarak manşet suçu yaratmaya başladığınız zaman her dönemin manşetleri bir dönem sonra suç haline gelir. Yalçın küçük her gün beni idama mahkûm ediyordu bende kin yok.5 yıl sonra bu manşetleri konuşacağız. Haberleri nerde tüketiyorsunuz gazete okuyorum internete bakıyorum şuanda tamamen kendi yazılarımı yazıyorum

 

Hüseyin Çelik yazısından sonra siyasetle ilgili yazı yazmak istemiyorum dedim korktum ailemin başına bir şey gelecek diye ben cesur bir insanım Allah beni korudu iki üç kere ölümden döndüm o yüzden çok fazla siyasete girmiyorum en son MFÖ ile ilgili yazı yazdım siyasetle ilgili yazmam korkuyorum kim korkmuyor ki.