Özkök: Çetin Doğan, altındakileri yanlış işlere motive etti!

Özkök: Çetin Doğan, altındakileri yanlış işlere motive etti!
T24 - AKP'nin 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlerde iktidara geldiği sırada Genelkurmay Başkanı olan ve hükümete müdahale eğilimleri taşıyan bazı generallerin “molla”, “bir numara” gibi yakıştırmalarla cephe aldığı emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün, kendisini suçlayan açıklamalar yapan eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'a yanıtı ağır oldu. 1. Ordu'daki darbe girişimleri konusunda ilk kez somut bir ifade kullanan Özkök, Çetin Doğan'ın 5-7 Mart 2003 tarihinde yapılan plan seminerinde siyasete müdahale eğilimlerini yansıtan konuşmasını hatırlattı. “Böyle bir konuşmayı yapan insan, altındaki personelin bundan motive olarak olumsuz şeylere yol açabileceğini düşünmez mi” diyen Özkök, bu sözleriyle Doğan'ın 1. Ordu Komutanı olarak yaptığı açıklamaların altındaki personeli darbe hazırlığına motive ettiği mesajını verdi. Özkök, Doğan'ın, Balyoz soruşturmasına dayanak olan bazı belgelerin başında kendisinin bulunduğu “emir-komuta zinciri” ile 1. Ordu Kozmik Bürosu'ndan çıkarıldığına ilişkin iddialarını yanıtlarken “Kozmik büroya tebdil-i kıyafet ile mi girmişim" diye sordu.  Özkök, "haddini daha fazla aşarsa dava açacağını" söylediği Doğan için, “Allah kimsenin başına vermesin, ama maalesef bu hali psikolojik yanlışlar yaptırıyor. Hepimiz orduya hizmet etmiş bir generalin bu hale düşmesine üzülüyoruz” ifadesini kullandı.

AKP'nin iktidara geldiği dönemde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök, Çetin Doğan'ın ağırlıkla kendisini suçladığı 5 sayfalık mektubu üzerine gazetecilere açıklama yaptı.

Özkök, Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir'in sorularını yanıtlarken, 1. Ordu Komutanlığı'ndaki durumu için Çetin Doğan'ın muhatabının dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman olduğu görüşünü yineledi. Özkök, bu konuda söyleyecek çok şey olduğunu belirtirken, “Ama şimdi Mevlana’nın ‘Lakin her lafa verilecek cevabım var’ diye başlayan sözünü hatırlatıyorum. Yürüyen yargı sürecine saygımdan sözü burada kesiyorum” dedi.

Özkök'ün “Lakin her lafa verilecek cevabım var” bölümünü söylemekle yetindiği Mevlana'nın deyişi “Bir lafa bakarım laf mı diye; bir de söyleyene bakarım adam mı diye” sözleriyle devam ediyor.

'Generalin bu hale düşmesine üzülüyoruz'

Özkök, şöyle devam etti:

‘‘Bu konular hakkında gerçekleri açıklamak yerine, işin kolayına kaçıp olayı başkalarına havale etme anlayışı var. Yaşadığı büyük üzüntüleri saygıyla karşılıyorum. Allah kimsenin başına vermesin, ama maalesef bu hali psikolojik yanlışlar yaptırıyor. Hepimiz orduya hizmet etmiş bir generalin bu hale düşmesine üzülüyoruz.” 'Devamlı beni tartışmaların içine çekmek istiyor'

“Gerçekten tartışmaya girmek istemiyorum. Çünkü onun muhatabı, dönemin ordu komutanıdır. O ise devamlı olarak beni tartışmaların içine çekmek istiyor. Sürekli bir ima içinde. Bir şey varsa açıkça söylenir. Rahatsız olacak, saklayacak, utanacak geçmişimde hiçbir şey olmamıştır. Görevimde de, emekliliğimde de beni çeşitli şekillerde imalarla bazı gruplara yakın göstermeye çalışanlara da alıştık.Tek bir gerçek vardır. TSK bana güvenmiş, bu devlet bana itimat etmiş ve orduya Genelkurmay Başkanı yapmıştır. Bugün yaşananlar, geçmişte neyin, niçin gerçekleştiği zamanla belli olacaktır. Kendisine sorulan soruları yanıtlamak yerine, topu sağa sola atmaya çalışması çok üzücü.”

'Tebdil-i kıyafetle mi kozmik odaya girdim'

“İmalı bir şekilde birinci orduda kozmik odaya girdiğimiz, oradan da bazı belgelerin akıbeti konusunda bir şeyler söylemeye çalışıyor. Böyle şey olur mu? Ne yani ben koskoca Genelkurmay Başkanı, komutan olarak tebdil-i kıyafetle ordunun kozmik odasına mı sızdım? Gizli emir mi verdim? Burası TSK. Gizli kapaklı işlerin çevrildiği örgüt değil. Bunun emri, kaydı, hatırlayanı olmaz mı?”

'Öyle konuşan altındakini motive edeceğini düşünmez mi?'“Böyle iddia ortaya atıp, insanları töhmet altında bırakmak kabul edebileceğim bir şey değil. Daha önce Çetin Doğan Paşa televizyonda çıkıp, ses kaydıyla ilgili olarak ‘evet bu konuşmayı ben yaptım’ demedi mi? Böyle bir konuşmayı yapan insan, altındaki personelin bundan motive olarak olumsuz şeylere yol açabileceğini düşünmez mi?”

'Haddini daha da aşarsa dava açarım'

“Bugüne kadar muhatap almama ve yanıt vermeme konusunda elimden geleni yaptım. Bugüne kadar kimseyi mahkemeye vermemeye, eleştirileri hoşgörüyle karşılamaya çalıştım. Ancak daha ileriye gider ve haddini daha da aşarsa bu iftira kampanyasını durdurmak için dava açacağım.”

'Kendisinden beklenen soru değil cevap'

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'e de şu açıklamayı yaptı:

“Konu yargıya intikal etti. Beğensek de, beğenmesek de bu bir vakıa. Dolayısıyla kendisine saygısı ve güveni olanlar için bu işin kendi mecrasında ilerlemesinde korkulacak bir yan olmamalı. Kendisinden beklenen sorular sorması değil, cevaplar vermesi. Arkadaşımdır. Askerdir. Dilerim beraat eder. Belki avukatları kendisini bu yola yönlendiriyor.”'Umarım beraat eder'

“Ben onu anlıyorum; ağır suçlamalarla karşı karşıya. Her türlü vasıtayı kullanarak suçsuzluğunu göstermeye çalışacaktır. Umarım gösterir, umarım beraat eder. Mektupta bana yönelik imalar, suçlamalar var. Bu tür iddialar beni generaller arasında bir karşılıklı suçlama ortamına çekemez; böyle bir çatışmaya girmemi kimse beklemesin.”

'Mektupla muhakeme yapılmaz, mahkeme kurumlara sorar'

“Bu soruların muhatabı kişisel olarak ben değilim. Birinci Ordu Komutanı’nın muhatabı Kara Kuvvetleri Komutanı ve onun üstünde de Genelkurmay Başkanı’dır. Bunlar kişisel değil, kurumsal muhataplardır. Kurumlarda devamlılık vardır. Mektupla muhakeme yapılmaz. Soruları mahkemeye verebilir. Mahkeme, kurumsal muhataplarına sorar. Aksi halde yargıya müdahale etmiş oluruz.”'Benim de onurum var, hesabını sorarım'

“Şöyle bir konu da var: Bir süredir bana yönelik ima ve suçlamalar var. Özellikle internet ortamında, tekzip edilmiyor anlayışıyla türlü yayınlar yapılıyor. O kadar ki, ben Bursa Askeri Lisesi’nden mezunum, ama güya Kuleli’de geçen günlerimde neler yaptığım anlatılıyor. Bunlara cevap vermeye gerek duymadım. Buna devam ederlerse, eğer bu yayınlar bana haksızlık ve iftira boyutuna gelirse, yargı kanalıyla hesabını sormaktan çekinmem. Benim de onurum, çoluk çocuğum, torunum var. Hesabını sorarım. Sabrımın sonu var.”

Çetin Doğan'a 'ihtilal' sorusunu sordu mu?

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila'nın sorularına da şu yanıtları verdi:

- Çetin Doğan, avukatı aracılığıyla bazı açıklamalar yaptı? 1. Ordu Komutanlığı döneminde sizin Genelkurmay Başkanı olarak 1. Ordu’da darbe hazırlıkları konusunda kendisine sorular yönelttiğinizi ifade etti. Doğan’a 1. Ordu Komutanlığı’nda darbe hazırlıkları konusunda sorular yönelttiniz mi? Doğan ile aranızda böyle bir görüşme geçti mi?

Bunlar konuyu sulandırmak için ifade edilen konulardır. Genelkurmay Başkanı’nın emri altındaki bir ordu komutanıyla konuşması elbette normaldir. Ancak bunlar hassas konulardır, devlet işleridir, çocuk oyuncağı değildir. Bu nedenle özellikle yargıya intikal etmiş bu konuları konuşmayı, yorum yapmayı uygun bulmam.

- Çetin Doğan’ın açıklamalarında size yönelik ciddi ithamlar var. 1. Ordu’dan bazı bilgi ve belgelerin sizin inisiyatifiniz altında çıkartıldığı ve daha sonra darbe planı olarak basına yansıtıldığı ima ediliyor?

Esasen yargıya intikal etmiş konularda yargıyı etkileyecek beyanlarda bulunmamak gerekir. Ben buna her zaman özen gösterdim. Ancak görüyorum ki herkes karnından konuşuyor. Ortaya atılan ifadeler karnından konuşmaktır.

'Herkes onurlu bir suskunlukta, bir tek o konuşuyor'

- Çetin Doğan kendisinin emekli olmasından sonra 1. Ordu’da bilginiz dahilinde kozmik odadan belgeler çıkarıldığını tekrar yerine konulmadığını, birtakım incelemeler yapıldığını, daha sonra bunların kullanıldığını da ima ediyor, ne diyorsunuz?

Dikkat ederseniz bu soruşturmaya muhatap olan herkes onurlu bir suskunlukla yargı sürecini bekliyor ama bir tek o konuşuyor. Herkes onurlu bir duruşla yargı sürecini beklerken neden sadece o konuşuyor. Bu sorunun cevabını Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bu işler çocuk oyuncağı değildir. 'Bana sunulan raporda Balyoz yok'

- Çetin Doğan muhatap olduğu Balyoz iddialarının tümünü reddediyor. Normal bir plan semineri yaptıklarını belirtiyor. Siz de iddiaları içeren mahiyette plan semineri emri vermediğinizi, size sunulan raporda da bu tür hususların yer almadığını belirtmiştiniz. Bilginiz dışında, normal plan semineri kapsamını aşan bir çalışma yapılmış olabilir mi?

Benim bu mahiyette bir plan çalışması için verdiğim bir emir yok. Kademesine uygun olarak Kara Kuvvetleri’nden bana sunulan raporda da bu mahiyette bilgiler mevcut değil. Zaten bilgim dahilinde olsa böyle bir faaliyete izin vermezdim. Bunu daha önce de söylemiştim. Benim Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki geçmişim belli. Hangi kademelerde görev yaptığım ve nasıl icra ettiğim, bütün açıklığıyla ortada. Nasıl görevlerimi yapmışım, nasıl terfi etmişim her şey belli. Genelkurmay Başkanlığı’na kadar nasıl yükselmişim tüm mesleki aşamalarım biliniyor. Buna bir şey ilave etmeye ihtiyacım yok. Şimdi yapmamız gereken yargı sürecini beklemektir. 'Soru sorması gereken o değil, benim'

- Çetin Doğan açıklamasının sonunda da size bazı sorular yöneltiyor?

Ben söyleyeceklerimi söyledim. Onun soru sorması değil sorulara cevap vermesi gerekiyor. Soru sorması gereken o değil, benim. Şimdi savcılıktan kendisine yöneltilen sorular var. O bana soru sormak yerine kendisine sorulan bu soruları cevaplasın. Yapması gereken odur. Umarım bu soruları cevaplar ve beraat eder. Şu anda içinde bulunduğu sıkıntıyı anlıyorum ve beraat etmesini diliyorum.

'Bazen suskunluk, konuşanları cesaretlendiriyor'

Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, CNN Türk Haber Koordinatörü Yavuz Oğhan'ın sorularını yanıtlarken de, neden konuştuğuna açıklık getirdi. Özkök, “Aslında bir şeyler söylemeye gerek yok. Ama suskunluk bazen konuşanları cesaretlendiriyor. Konuyu yakından takip etmeyenler de bu suskunluluğu, iddiayı veya suçlamayı kabul anlamında değerlendiriyor. Bu nedenle bazı şeyleri söylemek zorunda bırakılıyorum" dedi.

'Bu belgelerin olmadığını söyleyen kendisi'"Bu belgeleri benim vermemin mümkün olmayacağını söylemeliyim" diyen Özkök, "Ancak bu belgelerin olmadığını ve bunların imal edildigini kendisi televizyonlarda ve beyanatında söyledi. Olmayan belgeleri birilerine vermek hukuk deyimiyle nakıs (eksik) teşebbüstür" dedi.'Hakkımda dava açtırsın'"Şayet bu belgelerin basına benim tarafımdan verildiğini ima ediyorsa, delillerini cumhuriyet savcılarına vererek hakkımda devlet sırlarını açıklamaktan dava açtırmalıdır" diyen Özkök, "Herhalde disiplinli ve TSK'ya muhabbetle bağlı bir emekli orgeneral delilsiz olarak eski komutanına iftira atmaz" görüşünü dile getirdi.

Çetin Doğan ne demişti?

"Balyoz" soruşturması kapsamında ikinci kez tutuklanmasına karar verildikten sonra hakkında yakalama emri çıkartılan eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Orgeneral Çetin Doğan, salı günü yaptığı beş sayfalık yazılı açıklamada dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü suçladı ve aralarında geçen "darbe" konuşmasını açıkladı. Doğan, Mayıs 2003'te Harp Akademileri Komutanlığı'ndaki özel bir odada kendisiyle konuşan Özkök'ün, "Birinci Ordu içinde, bazı emekli orgenerallerin ve bazı sivillerin de bulunduğu bir grup tarafından ihtilal hazırlıkları yapıldığı yolunda bilgiler geldiği ve bunun doğru olup olmadığını" sorduğunu söyledi. 1. Ordu'ya ait kozmik odadaki bazı belgelerin Özkök döneminde "emir-komuta zirciri içinde sızdırıldığını" ima eden Doğan, Balyoz savcılarının, iddiaları Taraf'taki yayından çok daha önce, 2006 yılında soruşturmaya başladıklarını savundu. Doğan, Balyoz iddialarına dayanak olan belgelerin "F Tipi Sahte Evrak Merkezi'nce değil, doğrudan savcılara iletilmiş olabileceğini" vurgulayarak Özkök dönemine atıf yaptı.

Çetin Doğan, Özkök ile aralarında geçen darbe hazırlığı konuşmasını da şöyle nakletti:

“Mayıs 2003’ün son haftasında dönemin Genkur. Bşk. (Hilmi Özkök-T24), Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı ile birlikte Harp Akademilerinde oynanan bir harp oyununa iştirak etmişti. Tatbikat sonucunda bir konuşma yaptıktan sonra benimle yalnız konuşmak istediği nedeniyle, birlikte tahsis edilen özel bir odaya çekildik.Bana sorduğu ilk soruyu çok iyi anımsıyorum. Sorusu, “Birinci Ordu içinde bazı emekli orgenerallerin ve bazı sivillerin de bulunduğu bir grup tarafından ihtilal hazırlıkları yapıldığı yolunda bilgiler geldiği, ve bunun doğru olup olmadığı” şeklindeydi.Sorusunun benim için çok aykırı olması nedeniyle, biraz nezaket sınırlarını da aşarak, kendisine çok net bir cevap verdim. Verdiğim cevabın sadece ilk cümlesini vermekle yetineceğim: 'Ben daima meşru sınırlar içerisinde bulundum ve bulunmaya da devam edeceğim.'Bu sözlerin ardından kendisine bazı önerilerde bulundum. Söylediğim sözler, elbette bir devlet sırrı değil. Ancak, bu aşamada, bunların konumuzla bir ilgisi bulunmadığı için daha fazla detaya girmek istemiyorum.”