Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Star gazetesinin logosundaki "Milli iradenin sesi" ifadesini yeni fark ettiğini söyleyedi. "Acaba 'milli irade' onlar hakkında ne düşünüyordur diye sordum kendi kendime. Tabii böyle deyince de gerçek tirajlarına baktım. Sen de 5 bin, ben diyeyim 10 bin. Eee öyleyse o “milli irade”, kendi sesini niye dinlemiyor? Sizce kabahat kimde; Gidip AKP’ye oyunu veren Yüzde 49.5 'milli irade'de mi, damperli kamyonla para döken patronda mı? Yoksa, milletin sesini kendi kulağına bile duyuramayan beceriksizde mi?" ifadelerini kullanan Özkök, Üzerinde ‘Türkiye Türklerindir’ yazan, her gün 350 bin satan, dijital platformuyla 10 milyon kişiye ulaşan Hürriyet, halkın sesi olmuyor da 10 bin bile satamayan Star gazetesi nasıl ‘Milli iradenin sesi’ oluyor. Hürriyet kurulduğu günden beri bu ülkenin ta ortasının sesidir. Başarısının tek sırrı da budur" diye yazdı.
Ertuğrul Özkök'ün "Demek ki tek adam olmak yetmiyormuş" başlığıyla yayımlanan (5 Nisan 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Memleketinde en muktedir kişi o...
Medyada kimse aleyhine tek satır yazamıyor...
Gıkı çıkan hakaretten içeri tıkılıyor...
***
Kiminde “krala hakaretten...”Kiminde ‘devlet başkanına hakaretten..”Kiminde‘cumhurbaşkanına hakaretten...”
***
Tanrının yeryüzündeki gölgesi gibiler...
Bir kaş hareketi ile insanları gözaltına aldırıp yıllarca içeride süründürüyorlar.
***
Gözlerindeki hafif istihza, polisin, savcının, hâkimin, durumdan vazife çıkarmak için hazır olda bekleyen bütün devlet trollerinin gözünde keskin emre dönüşüyor.
O emri kesecek hurda bir demir parçası bile kalmamış ülkelerinde...
Herkes birer sustalı maymun...
***
Ama o ne...Üç-beş çocuk, bu yıkılmaz kaleleri kumdan kaleler gibi toz duman ediveriyor...
***
Suudi Kralı, Rusya Devlet Başkanı, o, bu...Bütün kirli çamaşırlar bir anda seyyar satıcıların tezgâhına düşüyor...
***
Demek ki neymiş...“Sen neymişsin be abi” diyen danışmana, yalakaya, “Ne olduğum değil, ne olacağım önemli” diyebilmek lazımmış...
***
Şu dünyada artık hepimiz camdan evlerde yaşıyoruz...
Şeffaf elbiseler giyiyoruz...
***
Bütün dikkatini sadece liderini korumaya harcayan istihbaratçılar sızmayı önleyemiyormuş.
Üç-beş devlet erkânını korumak için, üç-beş kuruş maaşlı zavallı memurları sırtında kanserojen jammer’larla dolaştırmak da yetmiyormuş...
***
Demek ki parayı gizlemek, yakın çevreden üç-beş yedieminin hesabında saklamaya kalkışmak da yetmiyormuş...
Demek ki haram parayı saklamak mümkün olmuyormuş...
***
Vicdansızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, eşitsizliği, gaddarlığı, ceberutluğu saklamak da mümkün olmayacak.
***
Panama kanalı açıldı ve...Et la nave va*...
(*) “Gemi gidiyor.”
Epeydir, ama epeydir okumadığım için Star gazetesinin logosundaki o ifadeyi fark etmemişim.
“Milli iradenin sesi” yazmışlar...
“Vay bee” dedim...
Acaba “milli irade” onlar hakkında ne düşünüyordur diye sordum kendi kendime...
Tabii böyle deyince de gerçek tirajlarına baktım... Sen de 5 bin, ben diyeyim 10 bin...
Eee öyleyse o “milli irade”, kendi sesini niye dinlemiyor?
Sizce kabahat kimde... Gidip AKP’ye oyunu veren Yüzde 49.5 “milli irade”de mi...
Damperli kamyonla para döken patronda mı...
Yoksa...
Milletin sesini kendi kulağına bile duyuramayan beceriksizde mi...
Tabii bir de şu var.
Üzerinde ‘Türkiye Türklerindir’ yazan, her gün 350 bin satan, dijital platformuyla 10 milyon kişiye ulaşan Hürriyet, halkın sesi olmuyor da 10 bin bile satamayan Star gazetesi nasıl ‘Milli iradenin sesi’ oluyor.
Hürriyet kurulduğu günden beri bu ülkenin ta ortasının sesidir.
Başarısının tek sırrı da budur.
Abdülkadir Selvi’yi bir de benden dinleyin...
Evet...
Abdülkadir Selvi apaçık iktidar yanlısıdır...
***
Olabilir...
Geçmişte ben de epey süre iktidara yakın, hatta açıkça destekleyen bir gazeteciydim.
O nedenle başka meziyetlere bakarım.
***
-Gazetemize saldırıldığında bizi ilk arayanlardan biriydi. Kendiliğinden İçişleri Bakan Yardımcısı ve İstanbul Emniyet Müdürü’nü arayıp önlem alınmasını isteyecek kadar mertti.
***
- Ortalığın ucuz ve trolleşmiş fikirle kubura döndüğü bir dönemde o fikirden çok bilgi yazıyordu.
***
- Biatın olmazsa olmaz kabul edildiği bir âlemde, o itirazını söyleyecek kadar cesurdu.
***
- Başka gazeteciler, Cumhurbaşkanı’nın uçağından bize resmi damgalı gri ve kuru bültenler tebliğ ederken, o Afrika’daki dansçılardan en ilgi çekici sahneleri aktaracak kadar renkliydi.
***
- Başkaları her gün meslektaşlarını, hem patronuna, hem iktidarın patronuna gammazlarken o hiç bir zaman gammazcılığa tevessül etmeyecek kadar vicdanlıydı.
Yanda size onun kim olduğunu anlattım.
Yani diyeceğim arkadaş...
Kendi öz iradesiyle Hürriyet’i seçen, Hürriyet’in kendi öz iradesiyle seçtiği, Hürriyet standartlarına uygun, Hürriyet’i hak etmiş bir gazetecidir...
Ve ona diyorum ki...
Bak arkadaş...
Şu garip köşe komşun var ya... Ben yani...
Onu istediğin gibi eleştirebilir, istediğini söyleyebilirsin...
“Sadece hakaret etme” diyeceğim, demeye gerek duymuyorum, çünkü senin tıynetinde hakaret yok...
Onun yerine sadece, kocaman bir kucaklamayla “Hoş geldin” diyorum..."