Üç çocuk annesi Özlem Kaymaz, 1992 Eski Türkiye güzeli, şimdi bütünsel yaşam rehberliği yapıyor. “Ben bundan fazlası olduğumu biliyorum, o yüzden bu etiketlerle ilgilenmiyorum” diyen Kaymaz, "Kendime duyduğum aşkla yeni tanıştım ve onun keyfini sürüyorum" dedi.
Nager sendromuyla doğan ve şimdi 18 yaşında olan oğlu Daniel ile özel yolculuğunu, yaşadığı süreci hem de duygusal olarak geçirdiği değişim sürecini anlatan Kaymaz, oğlunun şimdiye kadar 49 ameliyat geçirdiğini kaydetti.
Özlem Kaymaz, Posta'dan Oya Çınar'a şu açıklamalarda bulundu:
-Nasılsınız? Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Çok keyifli bir dönemindeyim. 46 yaş… Daha genç bir yaş ama 40’tan sonra kadına bir farkındalık geliyor. O farkındalıkla artık insanların beni tanımış olduğu Özlem’in çok dışında bir meslekle uğraşıyorum. Bütünsel Yaşam Rehberliği yapıyorum.
-Bütünsel Yaşam Rehberliği tam olarak nedir? Bir yaşam koçundan farkı nedir?
Benim bu alana ilgim aslında oğlum Daniel’i doğurduğum gün başladı. Hayatı sorgulamak, ilahi adaleti sorgulamak… Nasıl oluyor da yeni doğmuş bir çocuk, bu kadar fiziki acıya maruz kalıyor? Şanslıydım ki hem Türkiye’den hem yurt dışından çok değerli, öğretilerine çok güvendiğim insanlarla bu süreci keşfettim. Fakat o eğitimleri alınca da gördüm ki bir insanı değiştirmek, ona yol göstermek ne haddimizeymiş!
-Siz, yaptığınız şeyi tam olarak nasıl tanımlıyorsunuz peki?
Koçluğun da rehberliğinin birinci kuralı: Kimseye yol gösteremezsin. Kimse için kararlar alamazsın. Siz ancak, onun kendi potansiyelini ortaya çıkarma yolculuğuna yardım edebilirsiniz. Bana soruyorlar bazen “Şunu mu yapayım, diğerini mi? Kocayı boşayayım mı, boşamayayım mı?” Ayol ben ne bileyim kocayı boşayıp boşamaman gerektiğini. (Gülüyor)
-Kişiyi nasıl yönlendiriyorsunuz peki?
Bu eğitimlerde kişiye öyle sorular soruyoruz ki… O, her şeyin cevabını kendisi buluyor. Bu düşünceyle de geçtiğimiz kasım ayında Rise and Shine’ı kurdum, “Yüksel ve parla” anlamına geliyor. İlginçtir ki bu yolculuğum devam ederken, 19 Kasım’da oğlum Daniel’in, tekrar trakeostomi dönemi başladı. Yemek tüpüyle besleniyor. Yani bedenimizdeki üç ana fonksiyon olan konuşma, nefes alma ve yemek yeme tekrar kilitlendi. Ancak bu sefer cebimde almış olduğum bu eğitimler var. Öğrendiklerim beni çok daha güçlü bir hale getirdi. Dedim ki: Yeniden ayağa kalkacaksın Özlem. Kalkacaksın ve bununla baş edeceksin.
-Oğlunuz Daniel, nager sendromlu. Bilen kadar bunu bilmeyen de vardır mutlaka. Daniel’in özel durumunu biraz anlatır mısınız?
Down sendromu ve otizmi artık çoğu insan biliyor. Bu konularda farkındalığımız son yıllarda arttı ama nager daha az bilinen bir durum. Milyonda bir görünen bir şey beni buldu. Doğduğunuz anda nefes yolu kapalı oluyor. Alt çene gelişmemiş ve bedensel olarak yaşamınızı devam ettirmek için gerekli uzuvlarınız eksik oluyor. Daniel’in beş değil dört parmağı vardı.
-Daniel şimdi 18 yaşında. Bugün kadar kaç ameliyat geçirdi?
49 ameliyat geçirdi. Doğduğunda iki kez kalbi durdu ve buna rağmen yaşadı. Sonra geçirdiği tüm o ameliyatlar… Şimdi şuna inanıyorum. Ne olursa olsun o bize gelecekmiş ve bize öğreteceği şeyler varmış.
-Daniel, kendisi nasıl yaşıyor bunu?
O kadar kendiyle barışık, özel bir ruh ki… O zaten zihinle çözmüyor, kalpten yaşıyor her şeyi. Bizim kafamız engellerle dolu. Onun zihninde hiçbir engel yok.
-Bunu size net bir şekilde hissettiriyor mu?
Ebette! Her haliyle… Geçen gün aile içinde oturduk, sohbet ediyoruz… “Ne olsa daha çok mutlu olurdun?” diye bir soru yönelttik birbirimize. Kızım Tara ve ben, hepimiz bir şeyler saydık. Sıra Daniel’e gelince şöyle dedi: Ben zaten çok mutluyum… Ne denir ki buna? Daniel’de büyük öğretiler var. Benim en büyük öğretmenim o.
-Aşk size ne ifade ediyor?
Maalesef çoğu konuda olduğu gibi bunda da gözümüz hep dışarıda. Sevilme ihtiyacını, her şeyi dışarıda arıyoruz. Ben hala aşkı keşfetmekle meşgul olduğumu düşünüyorum. Kendime duyduğum aşkla yeni tanıştım ve onun keyfini sürüyorum.
-Fikret Orman’la birlikteydiniz bir süre. Neden devam etmedi?
Evet, flörtöz bir tanışıklık dönemi yaşadık. Ama devam ettiremedik. Bana bazen sosyal medyadan soruyorlar “Neden kocanızı hiç koymuyorsunuz?” diye. Yahu takip ediyorsun madem, bir gerçekten bak. Ben boşanalı olmuş kaç sene. Ama şunu fark ediyorum. Eğer düzgün bir yaşamınız varsa, kendi ayaklarınızın üzerinde duruyorsanız, muhakkak ‘bu kadının başı bağlıdır’ diye düşünülüyor sanırım.