'Pakette parti kapatmayı zorlaştıran unsurlar var'

'Pakette parti kapatmayı zorlaştıran unsurlar var'

T24- Başbakan Yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, parti kapatmayı zorlaştıran 8. maddenin kabul edilmemesi konusunda “Parti kapatmayı zorlaştıran sırf o madde değil ki. Orada, pakette başka unsurlar da var” dedi.

 

Milliyet gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, Babancan’ın Anayasa paketiyle ilgili görüşlerini yansıttığı haberinde şu bilgileri verdi:

 

 

 Başbakan Yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ile İstanbul’da “hızlı bir öğle yemeği”. Bir yandan sohbet. Konuyu “anayasa değişikliği paketi”ne getiriyorum. Çünkü Babacan “paketin geçmesinin Türk ekonomisi açısından da önemli olduğunu” daha önce defalarca söylemişti.

 

Ona göre “demokrasisi gelişmiş, parti kapatması zorlaşmış Türkiye’ye daha çok yatırım” gelecekti.

Ancak parti kapatmayı zorlaştıran “8. madde” beklenmedik bir şekilde kabul görmedi. Babacan’a sordum. “Siz paketin bütününü özellikle de parti kapatma maddesinin altını çiziyordunuz. Bu madde kabul görmedi. Sizin durduğunuz nokta açısından yani “sermayenin güveni” bir güvensizlik unsuru oluşturmuyor mu bu?”…

Babacan soruma güldü. Ve ilginç bir cevap verdi: Parti kapatmayı zorlaştıran sırf o madde değil ki. Sadece geçmeyen o maddeyle ilgisi yok. Orada, pakette başka unsurlar da var.”

Detay vermiyor, detaya girmiyor. Ancak paketi yakından takip edenler Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştiren 17. maddeye dikkat çekiyor. Parti kapatırken aranan oy sayısının yükseltilmesine. Nitelikli çoğunluk daha yüksek olacak, bir nevi kapatma kararını almak“zorlaşacak”.   Birde değişiklik paketinin 10. maddesi…Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması düzenlemesi. Anayasa Mahkemesi herhangi bir parti için kapatma kararı alsa bile “milletvekilinin düşürülmesi uygulamasının kalkması”. Gerçi bu bir sonuç ama..Yine de “siyaset yasağı getirilememesi aynı isimlerin farklı parti ismi ile siyasete devamını” sağlıyor.

Yani Ak Parti “en kritik gördüğü konulardan birini” sadece tek bir maddeye “kitlememiş” paketin değişik yerlerine “emniyet supapları” yerleştirmişti.  Babacan anayasa değişikliğinin yatırımcı için neden önemli olduğunu şöyle anlatıyor:

“Yatırımcı için siyasi istikrar çok önemli. Parti kapatma riski, sivil-asker ilişkileriyle ilgili istenmeyen gelişmeler bunlar birer risk unsuru. Türkiye’de ne olur ne olmaz açıkça görmek istiyorlar. Referandumla birlikte ki göreceksiniz evet oyları fazla çıkacak Türkiye’deki siyasi risklerin önemli ölçüde azaldığını görecekler. Bunun hemen ardından not kuruluşları, yatırımcılar “bizi daha üst, farklı kategoriye” taşıyacaklar.”

Ben bu yazıyı yazarken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül anayasa paketini onaylamış, Yüksek Seçim Kurulu “referandum takvimini başlatmak için olağanüstü toplanmış, CHP Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini” açıklamıştı.

 

 

 

“3-4 bankanın bütün sisteme egemen olduğu yapı istemiyoruz”

Tüm dünyada bankalarla ilgili yeni bir düzenleme arayışı var. Kimi ek vergileri tartışıyor kimi bir takım kısıtlamaları…Artık “too big to fail” yani “batamayacak kadar büyük” kavramı yerine yeni bir jargon kullanılıyor. SIFI deniyor bunlara kısaca. Türkçesiyle yazarsak “Sistemik açıdan önemli finans kuruluşları”. Bu kuruluşlarla ilgili düzenlemeler Türkiye’de de yapılacak. Başbakan Yardımcısı Ali  Babacan bunu daha önce de söyledi. Kendisine bu noktadaki gelişmeleri sordum. “BDDK ve Merkez Bankası çalışıyor” dedi. Sonra Türkiye’deki bankaların son derece iyi durumda olduklarının altını çizdi. İyi giden bir sistemi aksatacak bir düzenleme olmayacağını söyledi. Ama “bankalarla istişarelerde bulunarak siyasi iradelerini ortaya koyacaklarını da” ekledi. Babacan şunları söyledi:

“Şu anda bankacılık sistemimiz dünyada örnek gösteriliyor. 2000-2001 krizinde yaşananlar zamanında alınan tedbirler bizi farklılaştırdı. Açık pozisyona izin verilmemesi, sermaye yeterlilik rasyoları. Kimi yabancı bankalar “Hiçbir yerde sizin istediğiniz kadar sermaye bizden istenmiyor” diyorlar.

Dünyada gelişen yeni koşullar da var. Onları da görmek lazım. Şu anda bankacılıkta sıkıntı yaşayan ülkelerden de ders çıkarmak lazım. Bakın şunu söyleyeyim. Zaman içersinde 3- 4 bankanın bütün sisteme egemen olduğu yapı görmek istemiyoruz. Ben bunu özel bankalar açısından söylüyorum. Kamu zaten kontrolümüzde. Kamuda zaten böyle bir şeye izin vermeyiz. Rekabeti bozucu, pazar payı çalıcı. Özel bankalarda daha rekabetçi yapı görmek istiyoruz. Şimdiden bazı adımlar atalım diye harekete geçtik. Ama tekrarlıyorum hiçbir bankayı zora sokacak bir önlem olmaz. İyi işleyen bir sistemi bozacak bir şey yapmayız. İstişareyle bankalarımızla konuşarak yapacağız her şeyi.”

Rekabetçi piyasada dendiğinde akla “yeni banka kurma izni mi verilecek” diye geliyor. Babacan’a soruyorum: “Yeni banka izni çok zor. Kaç yıldır vermedik. Zaten BDDK en az 300 milyon dolar sermaye isterim diyor. O parayı getiren herkese de verilecek diye bir şey yok tabii.”

 

 

 

Kaçak göçmen sorununu çözersek Yunanistan’a vize kalkabilir

Dün Rusya ile 30 günlük ziyaretlerde karşılıklı olarak vizenin kaldırılması anlaşması imzalandı. Bu imzayla birlikte “vizesiz” gidilebilen ülke sayısı 58’e çıktı. Rusya bugüne kadarki anlaşmalardaki en önemli ülke. Ama belki de hafta sonu daha önemli bir ülke ile “vizesiz”lik anlaşması imzalanacak. Bu ülke Yunanistan. Ali Babacan bu gece Atina’ya gidiyor. Hafta sonu da Başbakan Tayyip Erdoğan ve kalabalık bir Türk heyeti. Babacan iki ülke arasında nasıl bir anlaşma zemini oluşabileceğiyle ilgili şunları söylüyor:

“Üzerinde çalışılan çok sayıda mutabakat zaptı ve taslak protokol var. İşbirliğini geliştirmek için çalışma içindeyiz. Görmek istediğimiz tablo, sınırların kalktığı, ekonomik anlamda tek bir bölge haline getirmek. Sadece Yunanistan için değil, Yugoslavya, Bulgaristan, Rusya, Suriye de olduğu gibi. İşleri, ticareti serbestleştirmek ve işbirliği halinde çalışmak. Çevre konusu. Ege Denizi'nin korunması çok önemli. Kıyıdan denize doğru olabilecek kirlenme için birlikte çalışmak. Ya da yatırım promosyon ajanslarıyla birlikte olmak.”

Ve kritik nokta. Vize konusu. Babacan Turgut Özal döneminde Yunanistan’dan Türkiye’ye gelenlerden vize istenmemesi uygulanmasının başlatıldığını hatırlatarak şunları anlatıyor:

“Vizeyle alakalı en önemli problemleri üçüncü ülkelerden kaçak gelen göçmenler. Yunanistan'la bir geri kabul anlaşmamız var, ama çok iyi işlediğini söyleyemem. Uygulamada sıkıntılar var. Bu geri kabul anlaşmasını daha iyi bir şekilde uygulayabilirsek karşılıklı olarak Vize konusunda da daha ileri bir adım atabiliriz gibi görünüyor. Bizim aslında iki ülkenin vatandaşlarıyla ilgili çok sorunumuz yok. Üçüncü ülkelerden gelen kaçak çalışanlar konusu işin püf noktası. Onu da karşılıklı konuşuyoruz. Kontrol altına alabiliriz bu işleri, daha sorunsuz nasıl çalışabiliriz bunları tartışıyoruz.”