ABD'nin en kritik diplomatik belgelerini içeren ve 2010 yılında sızan Wikileaks'ten bile yaklaşık 2 bin kat daha fazla veri içeren Panama Belgeleri, dünyanın en zengin isimlerinin paralarını "denizaşırı bankacılığı" yani "off shore bankacılık" yardımıyla vergisiz veya çok düşük vergili ülkelerde nasıl muhafaza ettiklerini gözler önüne sermeye devam ediyor.
BusinessHT’nin haberine göre, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'nun (ICIJ), 3 Nisan'da yayınladığı, birçok kişi ve şirketin off-shore yatırım faaliyetlerini ortaya çıkaran "Panama Belgeleri"nin birinci bölümünün sarsıntısı geçmeden dün akşam ikinci bölümü de yayınlandı. Dünyanın "arkası yarın" kuşağı beklercesine beklediği belgelere 214 bin şirkete ait yeni kayıtlar eklendi. Türkiye'den 100 civarında şirketin 600'dan fazla kişinin bilgilerinin bulunduğu sızıntıda İngiltere'den 17 bin, Rusya'dan 11 bin, Birleşik Arap Emirlikleri'nden 8 bin, ABD'den 6 bin, Fransa'dan 304 ve Almanya'dan 200 şirketin bilgileri bulunuyor.
Aslında açılması yasal olan off shore hesaplar bir yandan varlıklı kişilerin yüksek vergilerden kaçınmasını sağlarken diğer yandan da paravan şirketler aracılığıyla kara para aklama gibi kötüye kullanımları da beraberinde getiriyor.
4 milyon nüfuslu Orta Amerika ülkesi Panama'yı bir anda okların hedefi hâline getiren skandal, birçok ülkede yolsuzluk soruşturmalarının açılmasına, başta İzlanda Başbakanı David Gunnlaugsson olmak üzere birçok üst düzey yöneticinin istifasına neden olsa da belgelerin kaynağı, dünyanın en büyük "off-shore" hukuk danışmanlık şirketlerinden Panama merkezli Mossack Fonseca’nın sunduğu hizmet "yasal" olarak değerlendiriliyor.
En basit haliyle bugün bir internet bağlantısı ve birkaç bin doları olan herkes, denetim ve yakalanma riski olsa da herhangi bir uzman danışmanlığına bile gerek olmadan, paravan bir şirket ve/veya off shore hesap açabilir. Dünyanın varlıklı kesiminin bu yola başvurma şekli ise "internet bağlantısı ve birkaç bin doları olan" insanlardan farklı. Bu kişiler, Panama Belgeleri'nin merkezindeki hukuk firması Mossack Fonseca gibi şirketlerden "vergi cenneti" diye tabir edilen vergisiz veya çok düşük vergili ülkelerde en güvenli şekilde off shore hesap açmanın danışmanlığını alıyor. Yani, Mossack Fonseca ve benzeri firmalar, müşterilerinin "mevzunun" yasal tarafında kalması için uğraşıyor. Bu "finansal hizmet" sayesinde Panama Belgeleri'nde ismi geçen birçok kişi, haklarında soruşturma açılsa bile herhangi bir ceza almayabilir.
Özellikle Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerdeki iş çevrelerinden önemli kişiler, yasadışı kesimlerin saldırılarından ve farklı döviz türlerinden kaynaklanan kısıtlamalardan korunmak için varlıklarının bir bölümünü ‘offshore’ banka hesaplarında değerlendiriyor. Bazıları ise, miras veya gayrimenkul yatırımları planlaması için bu hesapları tercih ediyor.
Yakın arkadaşı viyolonselist Sergey Roldugin adına açılan hesapta kendisine ait 2 milyar dolar olduğu ortaya çıkan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bile sürecin yasallığından son derece emin bir şekilde, Panama Belgeleri için "Rusya'yı çekemeyenleri" suçlamış "Rusya Devlet Başkanı'nın çok yakın bir arkadaşının şöyle bağlantıları var. Belki de yolsuzluğa bulaştı deniyor. Ancak orada hiçbir yolsuzluk unsuru yok. Onun gibi insanlarla gurur duyuyorum" diye konuşmuştu.
Belgelerin yayınlanmasının ardından açıklama yapan Mossack Fonseca da verdikleri hizmetin kanunlara uygun olduğunu söyleyerek, "Küresel finans ve iş dünyasının sorumlu üyeleriyiz" ifadesini kullandı. Para aklama ve vergi kaçırma ile mücadele amacıyla çıkarılan yasalarla tam bir uyum içinde olunduğu ve sağlanan hizmetlerin her çeşit yanlış kullanımıyla mücadelesi için yoğun çaba sarf edildiğini söyleyen firma "müşteri gizliliğinin önemine" de vurgu yaptı. Firma, ayrıca ‘offshore’ faaliyetlere aracılık eden bankalardan, hukuk ve mali denetim firmalarından kaynaklanan yasadışı durumlardan kendilerinin sorumlu tutulamayacağını ifade etti.
"Müşteri gizliliği", Mossack Fonseca gibi firmaların iş modellerinin en önemli özelliği. Neticede Mossack Fonseca yükümlülükleri kapsamında, bu gizlilikle birlikte müşterilerini yasal sorunlardan uzak tutulabiliyor. Bu danışmanlık, elbetteki ucuz bir hizmet değil. Müşterilerin hangi yasadan ne şekilde kaçınmak istediğine de bağlı olarak her yıl 100 binlerce dolar bu türdeki hizmetlere harcanıyor.
Yani, yeterli bir uluslararası yasal düzenleme olmadığı için Mossack Fonseca gibi şirketlerin veya paralarını vergi cennetlerinde saklayan varlıklı kişilerin yaptıkları, bir suçun değil etiğin konusu olmakla sınırlı kalıyor. Bu düzenlemeyi değiştirmek isteyen hukuk insanları ve diğer yetkililer ise çoğunlukla ülkelerin ve kişilerin "menfaatleriyle" karşı karşıya geliyor.
Panama Belgeleri, elbette ki "kara para aklama", "yaptırım olan ülkelere para aktarılması", "yasadışı örgütlere savaş finansmanı sağlanması" gibi suçları da içeriyor. Hatta, bilanço ve servetlerini şeffaf şekilde açıklamak zorunda olan şirketlerin ve politikacıların, yurtdışındaki bu "küçük" sırlarını ifşa etmemesi kasıtlı olarak "vergi kaçakçılığı" suçu kapsamına girebilir.
Bağımsız örgüt Vergi Adaleti Ağı'nın verilerine göre off shore hesaplarda saklanan paranın miktarı 32 trilyon dolar. Yani, çocukların eğitimine, savaş sonrası tedavilere, altyapı yatırımlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve daha birçok insani yatırıma gidebilecek 32 trilyon dolar...
Belgelerin sızmasının ardından bir açıklama yapan ABD Başkanı Barack Obama, vergi kaçırmayı küresel bir sorun olarak değerlendirerek "Gerçek sorun bu eylemlerin yasal olması" ifadelerini kullanmıştı.
Panama Belgeleri'nde babasının vergi kaçırdığı ortaya çıkan ve önce olayla bağlantısını inkâr edip sonra kabul eden İngiltere Başbakanı David Cameron da benzer bir açıklamayı 2015'te Singapur'da yapmıştı. Cameron, ‘offshore’ hesapların para aklayanlar, iktisadi ambargoları delenler, vergi kaçıranlar, rüşvet alanlar ve verenler, çeşitli yasadışı mali faaliyetlerde bulunan suçlular için birtakım avantajlar sağladığını ve İngiltere’nin bu konuda önlemler almak için yoğun çaba sarf ettiğini belirtmişti.
İngiliz lider, ‘offshore’ firmaların hukuki çerçevede faaliyet göstermelerini sağlamanın tek yolunun, bu firmaların sahip oldukları ‘offshore’ hesapları şeffaflaştırmaktan geçtiğini ve İngiltere’nin de bu firmaların ve banka hesaplarının yasal hak sahiplerinin merkezi bir sistemle kayıt altına alarak bu sorunun üstesinden gelmeyi amaçladığını ifade etmişti.
Babasının 31 milyon dolar varlığa sahip Blairmore Holdings adlı şirketinden hisse aldığını ancak vergi ödediğini ve başbakan olmadan önce bu hisseleri sattığını söyleyen Cameron'ın bu açıklamalarına rağmen İngiltere, hâlen off shore bankacılık yoluyla vergi kaçakçılığının en sık görüldüğü ülkelerden. Özellikle Asya ve eski Sovyet ülkelerinin varlıklı aileleri, dünyanın en pahalı ve en gözde emlak piyasasına sahip Londra'dan ev almak istediklerinde bunu off shore bankacılık yönetimiyle yaparak vergiden kaçınıyorlar. Londra'nın emlak piyasası, Brezilya'nın gayrisafi yurtiçi hasılasına eşit.
140 politikacı ve 50'den fazla ülkeyi kapsayan 11,5 milyon sayfa doküman ve 2,6 terabyte büyüklüğündeki belgelerle tarihin en büyük sızıntısı olarak kayıtlara geçen Panama Belgeleri sonrası ilk istifa eden isim İzlanda Başbakanı Gunnlaugsson ve eşine ait off shore hesaplarda henüz vergi kaçakçılığına dair bir kanıt yok. Ancak halkın giderek büyüyen tepkisi Gunnlaugsson döneminin sonunu getirdi.
Virgin Adaları'nda kayıtlı olan şirket 2007'de Gunnlaugsson tarafından satın alındı. İzlanda'nın küresel finansal kriz nedeniyle iflasın eşiğine geldiği bir dönemde, Gunnlaugsson hisselerinin yarısını 1 dolar tutarındaki sembolik ücret karşılığı eşine devretti. Ancak Gunnlaugsson 2009'da parlamentoya ilk seçildiği dönemdeki mal beyanında bu şirketteki hisselerinden bahsetmedi.