Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi bir dizi yeni sorunu da beraberinde getirdi. Dr. Öğr. Üyesi Nilay Aksoy, bilim insanlarının, Covid-19'a bağlı uyku problemlerini tanımlamak için "koronasomni" terimini kullanmaya başladıklarını dile getirdi.
Pandemi sırasında 13 ülkeden 44 makale ve raporun analiz edildiği ve 54.231 katılımcıyı içeren bir çalışmada, uyku bozukluğunun yaygınlığının arttığı ve genel nüfusun ve sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 40’ını etkilediğinin bilgisini paylaşan Altınbaş Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Nilay Aksoy, “Yeni uyku problemlerinin artmasına veya daha önce görülen uyku probleminin kötüleşmesine katkıda bulunan birçok faktör bulunuyor. Bu faktörler arasında sosyal mesafe, okulların kapanması, karantinalar, evden çalışma gibi günlük rutini bozan faktörler ile neredeyse herkesi etkileyen virüse yakalanma korkusu, sevilen birini kaybetme endişesi ve ekonomik kaygılar ortaya çıktı. Pandeminin ne kadar süreceği gibi bilinmeyen çok şeyin olması, hükümetlerin ve sağlık sistemlerinin krizi yönetmeye devam edip edemeyeceği konusundaki endişeler gibi gelecekle ilgili tüm bu kaygılar, insanlar yatağa girdiğinde beyinlerini istila ederek uykularını bozmakta” diye konuştu.
Konuyla ilgili olarak yapılan önceki çalışmalardan uyku bozuklukları, stres ve yalnızlığın influenza ve hepatit B aşılarına karşı azalmış antikor yanıtı ve aşılamadan 5 gün sonra serum antikorunda azalma ile ilişkili olduğunun bilindiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Nilay Aksoy, “Bu veriler, uyku bozukluklarının insanda, SARS-CoV-2 ile enfekte olma riskini artırabileceği ve Covid-19 hastalığına karşı bağışıklık sistemini zayıflatabileceği varsayımını mantıklı kılmaktadır. Bu nedenle, uykusuzluk, aşırı uyuma ve hatta kabus görme gibi birçok şekilde ortaya çıkan uyku bozukluklarını kontrol etmek gerekir. Ne yazık ki, dünya çapında birçok raporda görüldüğü üzere, insanlar bu belirtileri kontrol etmek için akıl dışı bir şekilde uyku ilacı kullanmaya başladı. Uyumaya yardımcı olan ilaç ve bitkilerin satışında bir artış görülüyor” ifadelerini kullandı.
Uyku bozukluklarının önüne geçmek için yapılabilecekleri anlatan Aksoy, şu tavsiyelerde bulundu: “Tutarlı bir günlük program hazırlayabilir, her gün aynı saatte uyanabilir ve işe gidiyormuş gibi giyinebiliriz. Kahvaltı yapıp, aynı çalışma saatlerinde çalışıp, günlük egzersiz yaparak, her gece aynı saatte yatabiliriz. Sabah gün ışığına maruz kalmak, yatmadan önce endişe verici haberlerden kaçınmak ve uyku saatinden 60 dakika önce telefon, bilgisayar kullanmayarak veya TV izlemeyerek mavi ışıktan kaçınmalıyız. Günlük kafein alımını, özellikle kahveyi sınırlandırmak da önemlidir. Düzenli kahve içenler, genel kafein alımını azaltmak için çay içmeye başlayabilir. Dengeli beslenme, müzik terapisi, mantra meditasyonu ve yoga da fayda sağlar.”
Yapılan müdahalelerin yeterli olmadığı durumlarda bilişsel davranışçı terapi uygulayabilecek bir terapistle iletişime geçilmesinin gerekebileceğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Nilay Aksoy, “Bu tür bir terapi, sosyal izolasyon gerektiği için internet veya teletıp aracılığıyla yapılabilir. Nörologlar veya psikiyatristler, bazı özel durumlar için uykuya yardımcı ilaçlar reçete edebilir, ancak bu ilaçların doktor önerisi haricinde iki haftadan fazla kullanılmaması şiddetle tavsiye edilmektedir. Melatonin ise sirkadiyen ritmi düzenlemeye yardımcı olabilir ve yatmadan 2 saat önce alınması önerilmektedir” şeklinde konuştu.
Geleneksel olarak anksiyeteyi tedavi etmede kullanılan bitkisel ürünlerin uyku bozukluklarının giderilmesinde destek sağlayabileceğini belirten Aksoy sözlerini şöyle sürdürdü: “Aromaterapide kullanılan lavanta yağı ve yatmadan 2 saat önce verildiğinde hastaların daha hızlı uykuya dalmalarına yardımcı olabilen kediotu ekstresi de kullanılabilir. Çarkıfelek bitkisi ve papatya ekstresi de bazı hastalarda kaygıyı azaltabilmekte ve uykuyu iyileştirebilmektedir. Kava bitkisi, anksiyete için kullanılan bir diğer popüler doğal ilaçtır ve uykuyu iyileştirir ancak karaciğer hasarı yapabilmektedir, bu nedenle dikkat edilmelidir. Tüm bu bitkisel ürünler hastada var olan bir hastalığı etkileyebilir, bazı yan etkilere neden olabilir, hastanın kullanmakta olduğu kronik ilaçlarla etkileşime girebilir ve hatta hastanın anksiyetesini daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle kullanılmak istenen bitkisel ilaç ne olursa olsun mutlaka hekim veya eczacı kontrolünde alınmalıdır.” (DHA)