‘Paniklenecek bir kriz tablosu yok’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, dünyada yaşanan ekonomik krizin Türkiye'ye etkileri konusunda bugün itibarıyla olayı paniğe dönüştürecek bir tablonun olmadığını söyledi. İzmir Hilton Oteli'nde Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası tarafından düzenlenen Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu'nda konuşan Çelik, önceki konuşmacıların iş sağlığı ve güvenliği konusundan daha çok krizin etkilerini tartıştığını belirterek, kendisinin de bu konuları değerlendireceğini söyledi. İşveren sendikası temsilcilerinin krizin önceden sinyaller vermesine rağmen önlem alınmadığı yönündeki eleştirilerinin kabul edilemeyeceğini belirten Bakan Çelik, ekonomik kriz henüz bu boyutta sahneye çıkmadan hükümet olarak işverenin yıllardır ilettiği talepleri yerine getirme konusunda adımlar attıklarını ifade etti. İşveren üzerindeki zorunlu istihdam gibi yüklerin hafifletildiğini, sigorta primlerinin düşürüldüğünü kaydeden Çelik, bunların erken ya da geç olduğunun tartışılabileceğini, ancak hükümetin adım atıp atmadığı konusundaki tartışmanın haksız olduğunu savundu. "Türkiye'nin birinci partisinin kapatılması gibi bir dava söz konusuyken, siyasetçinin kendi varlığını idame ettirme mücadelesi verirken" sosyal güvenlik reformu ve istihdam paketi düzenlemelerinin parlamentondan geçirildiğini kaydeden Çelik, krizle ilgili değerlendirmede bulunurken, sadece iktidar değil muhalefetin de kapsam içine alınması gerektiğini söyledi. Çelik, şunları söyledi: "Türkiye'de 'gelin krizi tartışalım' diyen bir muhalefet anlayışı yok. 'Birbirimizi tartışalım' diyen bir anlayış var. Böyle bir şey olabilir mi? Demokrasi tek taraflı değil, iki taraflıdır. Yalnız iktidardan beklemek hakkınızdır. Ama bu ülkedeki muhalefet anlayışı ne kadar krizi önemsiyor, ne kadar dünyadaki gelişmeleri önemsiyor. Ne kadar Kapıkule'nin ötesindeki olaylara duyarlılığını ortaya koyabiliyor. Eleştirilerin başımızın üzerinde yeri var. Ama evin içinde ve dışında yaşananları bir bütünlük içinde değerlendirerek olaya bakmalıyız." Krizin sorumlusu Krizin Türkiye'den kaynaklanmadığını, ancak kendilerinin masum olduğunu söyleyerek bu olayın dışında olduklarını söylemediklerini belirten Çelik, krizin Türkiye'ye yansımaları konusunda kamu maliyesi ve finans sektöründe bir sıkıntının olmadığını, global piyasalardaki talep daralmasının ekonomiyi etkilemesinden endişe ettiklerini dile getirdi. ABD'nin krize çare olarak çıkardığı fonların bir işe yaramadığını, liderlerin sözlerinin de krizi durdurma konusunda etkili olmadığını dile getiren Bakan Çelik, şöyle devam etti: "Bu, spekülatif hareketlerin dalga dalga büyütüldüğü 'Dünya devi' diye takdim edilen ülkenin, dünyanın önüne çıkardığı bir faturadır. Şimdi kendileri de uğraşıyorlar, tüm dünyayı da uğraştırıyorlar. Olayın özü bu. Sayın Bush, Merkel bir şey söyledi. Söyledi de ateş söndü mü? Aksine sorunlar artıyor. Bu söylem meselesi değil. Bu eylemi oluşturanlar, bunu eylemle çözmeli. Umarız ki G-8'lerden sonra G-20'ler işi kaynağında çözme konusunda başarı elde edebilirler." Bakan Çelik, hükümetin krizi anlamadığı şeklindeki eleştirilerle hükümete haksızlık yapıldığını, sosyal taraflarla, finans ve reel sektör temsilcileriyle sık sık bir araya gelindiğini belirterek, "Sizlerden alınanların havada kaldığını, çöpe atıldığını mı sanıyorsunuz. Siz nasıl çözüm arayışı içindeyseniz, hükümet de sizin konumunuzu dikkate alarak arayış içinde. İşçi, işveren temsilcileri, hükümet, bilimadamları, bu hepimizin sorunu. Hepimize dışardan gelen büyük bir dalga, bunu çözme konusunda ortak bir irade ortaya koymamız gerek. Suçlu arama dönemi söz konusu değil. Tüm sosyal taraflar bu tablo karşısında ortak tavır geliştirmeli" diye konuştu. İşsizlik rakamları Çelik, konuşmasında Çimse-İş Sendikası'nın işten çıkarılan işçi sayısının 8 binlere vardığı yönünde verdiği bilgilerde hata olduğunu savunarak, 2007 Eylül'de "SSK'lı diye tabir edilen çalışan sayısının" 9 milyon 100 binden 2008 Eylül'de 9 milyon 650 bine yükseldiğini, yaklaşık 600 binlik bir artışın olduğunu, Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde 145 bin girişin bulunduğunu belirtti. İşsizlik Fonu'ndan ücret alan sayısının Ocak-Mayıs döneminde 120 bin olduğunu, son üç ayda bu rakamın 143 bine ulaştığını ve 23 binlik bir artışın söz konusu olduğunu dile getiren Çelik, şunları söyledi: "Bunları söylerken 'hiçbir sorun yokmuş' anlamında söylemiyorum ama tablo budur. Kasım, Aralık, Ocak sonu ne olacak, küresel hesaplar önümüze nasıl bir tablo koyacak? Gerek finansla ilgili gerekse talep daralmasıyla ilgili sorunlar ne şekilde ortaya çıkacak. Bunlarla bağlantılı bir cevap verilebilir. Ama bugün itibariyle bahsedildiği gibi 'Yandım Allah' dedirtecek, olayı paniğe dönüştürecek bir tablonun olmadığını net bir şekilde ifade ediyorum. Bu tedbirsizliğimizi gerektirmez, yeni yeni çözüm önerileri üzerinde düşünmememiz anlamına gelmez." Bakan Çelik, istihdamda özürlüler, genç ve kadınlar için yapılan teşviklerle 3 ay içinde 55 bin yeni istihdamın gerçekleştiğini ancak kendilerinin iki yüz, üç yüz binli rakamları beklediğini ifade ederek, küresel krizin etkisini burada gösterdiğini söyledi. Tuzla tersanesindeki fiziki şartlar hala uygun değil Konuşmasında Tuzla tersanelerinde yaşanan olaylar ve alınan önlemlere de değinen Bakan Çelik, sorunun 1969'lu yıllara uzandığını, 2003 yılında da yoğun talebe dar kapasiteyle cevap verebilme amacının sorunlara neden olduğunu belirtti. Yaptıkları çalışma sonucu sorunların çözümü için taşeron işine mutlaka çözüm bulunması gerekliliğinin ortaya çıktığını, bunun kayıt altına alınması için bazı düzenlemeler getirildiğini kaydeden Çelik, ağır ve tehlikeli işlerde mesleki eğitim konusunun da 2009 yılından itibaren zorunlu hale getirileceğine dikkati çekti. Tuzla'da fiziki şartların halen uygun olmadığını, ancak işletmelere "kalkın gidin" demenin kolay olmadığını, bunun bir günlük iş olmadığını belirten Bakan Çelik, Tuzla tersanesinin istihdam ve ekonomi açısından çok büyük öneminin bulunduğunu, buradaki siparişlerin artmasını istediklerini kaydetti. Alt işveren yönetmeliği Bakan Çelik, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik'in alt işverenlik sisteminin düzenleyen yönetmeliği mahkemeye götürdükleri yönündeki açıklamasına da şu yanıtı verdi: "Bakanlık olarak tüm işlerimizi sosyal taraflarla diyalog ortamı içinde götürüyoruz, bundan hiç kaçınmadık. Bahsedilen ikinci maddede zaten muvazaa var. Alt işveren üst işverenle sözleşme yapacak. Yönetmeliğe, yasaya rağmen bir şey yansımışsa hiç mahkemeye gidilmesine gerek yok. Oturup birlikte konuşuruz. İşçi temsilcileri burada. Eğer kayıt dışılığa, emeğin sömürülmesine samimi olarak karşıysak bu konuları dikkate alarak oturup iş kanunun ikinci maddesini de yönetmeliğini de değerlendirmeye açık olduğumuzu ifade ediyorum. Ben davet ediyorum. Ama ne olur bu konudaki istismarları kapatalım. Bu konuda vatandaşın canı yanıyor. Ben vincin altında kalarak vefat eden işçinin evine gittim. Üç tane çocuk, ne cevap vereceksiniz? Uygulamada işverenin iş üretmesini sekteye uğratacak bir durum söz konusuysa hemen gidermeye hazırız." Bakan Çelik, tüm kesimlerin işsizlik fonu, esnek çalışma ve kıdem tazminatı gibi konuların konuşması gerektiğini, "kıdem tazminatını konuşturmayız" demenin bir anlamının olmadığını söyledi. Kamu harcamaları Seçim dönemindeki kamu harcamalarıyla ilgili de konuşan Bakan Çelik, "GAP çerçevesinde harcamalar devam ediyor. Biz seçime dönük bir harcama yapmadık, yapmayız da. Bak seçime giderken bin tane belediye kapattık. Bu belediyeleri kapatmak kamu harcamalarını kısma, kaynakları verimli kullanma açısından önemli, doğru bir şeydir. Seçime giderken belediye kapatılır mı? Ama biz kapattık" dedi. Bakan Çelik, iş sağlığı ve güvenliği yasasının gündemde olduğunu, tarafların uzlaşması halinde ilgili yasanın parlamentodan bir gün içinde çıkabileceğini söyledi. Yasanın AB'ye uyum kapsamında değerlendirildiğini, kuralcı yaklaşımdan ziyade iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşımı öngördüğünü belirten Çelik, artık hastaneye intikal eden tüm meslek hastalıkları ve iş kazalarının bakanlığa bildirilme zorunluluğunun getirildiğini de sözlerine ekledi.