Deniz Feneri vurgunuyla ilgili açıklama yapan CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğan'ı basını tutsak almaya çalışmakla suçladı CHP lideri Deniz Baykal'ın az önce sona eren basın toplantısından satır başları: "Ortada Başbakan'ın da büyük bir parçasını oluşturduğu bir tartışma var. Sorunun kaynağı maalesef kaybolmuş durumda. Ortaya atılan iddiaların tozun dumanın arkasından gerçeğin yakalanamasına yardımcı olmak için bu toplantıyı düzenliyorum. Başbakan ile bir medya patronu arasında bir kişisel bir tartışma yaşanıyor izlenimi verilmek isteniyor. karşı karşıya bulunduğumuz olay bu değildir. Bu olayın iki ayağı vardır. Birisi Deniz Feneri yolsuzluğu birisi de basın özgütlüğü olayıdır. İnsanların dini duyguları istismar edilmişti. Almanya'dan toplanan kaynakların Türkiye'ye aktarıldığı. Aktarma işinde kuryelerin seferber edildiği, ki bu hukuk dıuşlı bir uygulamadır, bu paraların Türkiye'ye ulaştırıldığı Alman savcıları tarafından tespit edilmişti. Türkiye'ye gönderilen paraların iktidara yaklın bir kuruluşun ihtiyaçlarına yönelik olarak harcandığı savcılığın çalışmalarıyla ortaya konulmuştur.
Biz kimseye biat etmeyizÇok seslilik tehdit altındaZoraki tokalaşmaTürkiye'de yakınen bilinen kişilerin kaynak aktarma işinde sorumluluk üstlendikleri iddia edilmektir. Her konudan ciddi bir olaydır. Dini istismar edilerek para toplanacak ve bu Türkiye'de siyasi hedeflere yönelik kullanılacak. Bu çok ciddi bir durumdur. Açık bir sistemli aldatmaca var bunun gerçekleştiridiğini biz nerden öğreniyoruz; Almanya'dan olay Almanya'da gerçekleşiyor ama Türkiye'ye aktarılıyor Türkiye'yi ilgilendiren bir boyutu var. Türkiye'de önemli konularda bulunan kişilerin adı geçiyor. Biz bilgilerinmizi Almanya'da savcıların yaptığı çalışmalardan oluşan iddianameden alıyoruz. Sanıklar Türk olduğu için Almancayı da bilmedikleri için doğru algılasınlar diye Almanca iddianameyi Türkçe'ye resmi olarak yeminli tercümanlar tarafından aktarılmıştır. İddianeme elimizde, işte burada. Olayla ilgili olarak deniliyor ki; "Milli görüş ve AKP'nin siyasi görüşlerine sıkı sıkıya bağlılar ve siyasete etki etme girişimlerinde bulunulmuş". Bunu kim söylüyor bunu söyleyen Alman savcılığı. Buradan anlıyoruz ki Milli Görüş ve AKP'ye sıkı sıkıya bağlı olan insanlar sözkonusudur ve siyasete etki yapılmak istenmiştir. Kimin iddiası Alman Savcılığının nerede görüyoruz Alman Savcılığının iddianamesinde. İlgi şuradan geliyor burada adı geçenler hükümete yakın kişilerdir.. 02.02.2005 tarihli alındı belgesinde Mehmet Gürhan, Firdevs Ermiş'ten parayı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na (o yıllarda Erdoğan) tsunamiden zarar görmüş kişilere yardım için teslim almış diyor. 7 kere sorulmuş bu ve doğruluğu tasdik edilmiştir. Yani Başbakan'a verilmek üzere teslim edilmniş diyor. Teslim eden kişi teslim ettim diyor. Ben Başbakan'a verilmek üzere verdim diyor. Mehmet Gürhan'a da "Aldın mı?' diyorlar 'Aldım' diyor. Başbakan'a verilmek için aldın diyorlar evet diyor. Bu herhangi bir ülkede büyük bir bombadır. Bu haberin medya tarafından görülmemesi olmaz Alman savcısı iddianmesinde iki sanık ben Başbakan'a vermek için verdim, ben de aldım parayı diyorsa Türkiye'de bu daima haberdir. Basın özgürlüğü olan ülkede bunun örtbas edilmesi mümkün mü? Tutuklanan insanlar var, paralar var.. ERDOĞAN 'MEHMET GÜRHAN'I TANIMIYORUM' DEMİŞTİ Şaşırtıcı olan bu olayın hala Türkiye'ye yeterince yansıtılmamasıdır.. Başbakan ben Mehmet Gürhan'ı tabınımıyorum dedi. "Bu askerlik fotoğrafı mı" diye Evrensel, Cumhuriyet gazetesi Başbakan ile Gürhan'ın yanyana bulunduğunu gösteren fotoğrafı koydu.. Bu kişi AKP'nin yurt dışı işlerini organize eden, AKP'lilerle sıcak ilişkileri olan bir kişi.. Sorulması gereken soru, bu konuyla ilgili ayrıntılar neden kapsamlı şekilde ortaya konamıyor? Başbakan bu parayı almıştır ya da almamıştır; ama bu paraların hangi niyetle toplandığı açıktır.. Başbnakan'ın bu soruşturmaya adının karıştırıldığı açıktır.. Biz ancak bunu söyleyince Türkiuye'nin konuıdan kısmen haberi oldu.. Olayın bir boyutu bu.. Deniz Feneri, Almanya'da Türklerin içinde olduğu, paraların AKP'nin yayın organlarına aktarıldığıbir olay.. Bu konuda üzücü olan Türk yargısının halen olAyla ilgili bir adım atmaması.. Bu Türkiye'deki tabloyu ortaya koyuyor... İkincisi şu; Başbakan bu olayların üst üste gelmesiyle çok telaşlandı.. Çorap söküğü gibi bir yolsuzlukjlar zinciri.. Şimdi Başbakan telaşla diyor ki bunları nasıl haber yaparsınız? Sorun yeteri kadar haber yapılmaması aslında... Başbakan'ı üzecek haber yapılmayacak; böyle medya olur mu? Aman Başbakan'ı üzmeyeliim diye kararlar öyle verilecek? Hiçbir zaman Türkiye böyle bir atmosferi yaşamadı.. Başbakan soruşturmayı neden örtbas etmeye çalışıyor? 1 YILDAN 3 YILA KADAR HAPİS Başbakan şimdi yıldırmayı korkutmayı deniyor... Sayın Doğan'a bir hafta süre veriyor mesela; bir haftAda kendini toparla diyor.. Eğer beklediğim yayıncılığı yaparsan üzerine gelmem diyor.. Nedir bunun adı? Hukukta şantajdır; TCK 107.. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis.. Başbakan "beni rahatsız edecek haberleri yapma, geçiştir" diyor.. Ben niye aldım, Sabah'ı atv'yi; buradan gereken sonuçları çıkaramıyor musun? ...