Paulo Coelho, yaşayan yazarlar arasında, dünya çapında kitapları en fazla dile çevrilmiş olanı. Kitapları, 150 ülkede 325 milyondan fazla satıldı. 10 yıldan uzun bir süredir İsviçre'de yaşayan yazar, ülkesi Brezilya'yı hüzün ve karamsarlıkla anıyor.
BBC Brezilya Servisi'nden Ricardo Senra ve Elisa Kriezis, 72 yaşındaki yazarla Brezilya siyasetini ve 1964-1985 yılları arasındaki askeri diktatörlük döneminde gördüğü işkenceyi konuştu.
Cenevre'deki evinin oturma odasında verdiği mülakatta, Brezilya'da aşırı sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro yönetimi altındaki mevcut siyasi durum hakkında insanlara neler anlattığı sorulduğunda, "Ülkede neler olup bittiğini tarif etmemeye çalışıyorum çünkü çok utanç verici" yanıtını veriyor ve şöyle devam ediyor:
"Ama ısrar ederlerse, onlara bir kavşakta olduğumuzu söylüyorum. İnsanlar radikalleşiyor. Hükümetin kendisi acınacak halde. Bakanlar makul olarak değerlendirilebilecek durumda değil. Bu yüzden çok zor zamanlardan geçtiğimizi düşünüyorum ve bu durumun nasıl sonlanacağını bilmiyorum."
Paulo Coelho, Hippi (2018) ve Elif (2010) gibi kitaplarında, okuyucularına geçmişi arkalarında bırakmaları tavsiyesini veriyor.
Ancak mülakatta, askeri yönetim altında maruz kaldığı işkencenin, dövüldüğü, cinsel organına elektrik verildiği ve soğuk, karanlık bir odada başına çuval geçirilmiş halde çırılçıplak tutulduğu günlerin detaylarını anlatıyor.
"Tutuklanıp işkence gördüğünüzde, insan olmaktan çıkıyorsunuz. Sadece yok olabilecek olan bir 'şey'siniz" diyor.
Paulo CoelhoCoelho, çok satan yazarlar listesine girmeden önce 60'lı ve 70'li yıllarda, rock şarkıları yazan ünlü bir şarkı sözü yazarıydı.
1964-1985 yılları arasında Brezilya'yı yöneten askeri cunta, onu bir tehdit olarak görmeye başladı. Mart 1974'te tutuklandı.
"Gerillalar çoktan haritadan silinmişlerdi. Ancak savaş makinesi halen devredeydi. Bu nedenle insanları tutuklamayı sürdürmeleri gerekiyordu. Ve bir sonraki hedef sanatçılardı. Sanatçılar her zaman tehlikelidir" diyor.
Coelho, gözaltına alındığı zaman endişe etmemiş, çünkü aleyhine karşı kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını düşünmüş.
Ancak bu durum, işkence görmesini engellememiş.
"Falakaya yatırıldım, soğutucu denen bir yere kondum. Kafama bir çuval geçirilmiş halde sürekli çıplak tutuluyordum."
Coelho, burada 3 ay geçirdi. On yıllar sonra buranın Rio de Janeiro'daki işkence merkezi olarak bilinen yer olduğu anlaşıldı.
Coelho devamını şu sözlerle anlatıyor:
"Sonra 'Tamam' dediler. 'Yeterince korktu. Bir daha asla hükümete karşı çıkamaz.'
"Haklılardı. Tamamen korkmuş haldeydim. Bu korkudan kurtulmak yıllarımı aldı. Çünkü hapisten çıkabilirsiniz ama hapis içinizde kalmaya devam ediyor. Kendinize sansür uyguluyorsunuz, çenenizi kapalı tutuyorsunuz."
Coelho, bu korkuyla 7 yıl yaşadığını anlatıyor.
"Sonra 'Bu şekilde devam edemem. Kaybedecek bir şeyim yok' diye düşündüm."
Coelho, Brezilya'da geçmişin gelecek olma tehlikesiyle karşı karşıya olunduğunu düşünerek, ses çıkarmaya karar verdiğini anlatıyor.
Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'yu destekleyen okuyucularının kitaplarını almayı bırakacağını düşünmediğini söylüyor.
"Risk almak zorundasınız. Her ne düşünüyorsanız bunu söylemek zorundasınız. Aksi halde şöhret ne işe yarar? Neden ünlüsünüz? Oturup, 'Tanrım bu benim Maseratim' demek için mi? Bu arada Maseratim yok. Hayır, şöhret size ses verir ve bu sesi kullanmak zorundasınız. Bu çok sayıda okuyucumu kaybetme anlamına gelse bile."
Coelho'ya göre, Brezilya'nın aşırı sağcı lideri Bolsonaro, "Dünyanın bir zamanlar Brezilya ile ilgili sahip olduğu görüşü yok ediyor."
Brezilya'nın aşırı sağcı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro Ocak ayındaki yemin töreninde yaptığı konuşmada, ülkesini "sosyalizmden, ahlaka aykırı değerlerden ve siyaseten doğruculuktan kurtaracağını" söylemişti.
Coelho, ülkesinde yakın zamanda işlerin iyiye gitmesini beklemiyor:
"Kongre, yargı gibi kurumların Brezilya'yı bir arada tutabilmesini umuyorum" diyor. "Ancak bundan bile emin değilim."