Gazeteci Barış Yarkadaş, Milliyet yazarı Nagehan Alçı'nın "Hocaefendi geçtiğimiz hafta bazı gazetecilerle görüştü. Mehmet Altan da oradaydı. Ben de bu görüşmenin tanığıyım" sözlerinin ardından, görüşmeye Mahmut Övür, Ekrem Dumanlı, Amberin Zaman, Harun Tokak, Mustafa Yeşil, Erkam Tufan Aytav, Yavuz Oğhan ve Ardan Zentürk'ün de katıldığını iddia etti.
Barış Yarkadaş, Taraf gazetesinde yaşananların ardında Mehmet Altan'ın olduğunu öne sürdü. "Mehmet Altan'ın Fethullah Gülen'in elini öptüğünü" söyleyen Yarkadaş, "Altan, Fethullah Gülen'e kendisi dışındaki sekiz gazetecinin yanında Türkiye'yi anlatırken, 'Artık yeter, elinizi masaya vurun'' anlamına gelecek sözler sarf ediyor. Yani; Gülen Hareketi'nin liderinin AKP'ye karşı harekete geçmesini istiyor" dedi.
Yarkadaş, yazısında, "Gülen, yaklaşık iki sat süren toplantıda, Türkiye'de yaşanan gelişmelerden kaygı duyduğunu, Türkiye'nin dikta rejimine gittiğini ve Erdoğan'ın güç zehirlenmesi yaşadığını açık açık dile getiriyor" ifadelerini kullandı.
Barış Yarkadaş'ın www.gercekgundem.com sitesinde yayınlanan (07.05.2013) yazısı şöyle:
Pazar günü kaleme aldığım ''Milli Merkez ve Fethullah Gülen'in sohbeti...'' başlıklı yazı gündemi sarstı. Yazıda yer alan analiz ile kulis bilgileri, ulusalcı kesimlerden Atatürkçülere, Fethullah Gülen Hareketi'nden AKP tabanına uzanan geniş bir yelpazede tartışıldı. Medyadaki gelişmeleri haber veren internet siteleri ise özellikle yazıda yer alan "Fethulah Gülen'in sohbeti'' başlıklı kısmı öne çıkardı. Birçok internet sitesi, "Gülen'in toplantısına hangi gazeteciler katıldı?'' diye sordu.
Zira; ben o yazıda, Gülen'in ABD'deki evinde bir süre önce gerçekleşen ziyarete, dokuz gazetecinin katıldığını, bunların dördünün Mahmut Övür, Mehmet Altan, Ekrem Dumanlı ve Amberin Zaman olduğunu yazmıştım. Diğer beş gazetecinin isimlerini ise öğrenememiştim!
Dün gece sohbet ettiğim Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen bir tanıdığım, "Keşke bana sorsaydın...'' dedi. "Sorsaydın, herkesin bir sır gibi sakladığı isimleri ve sohbeti anlatırdım'' diye de ekledi. Hemen ardından ise, benim eksik bıraktığım isimleri sıraladı: ''Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan Harun Tokak, Mustafa Yeşil, Erkam Tufan Aytav, Gazeteci Yavuz Oğhan ve Ardan Zentürk...''
Gülen'in daveti üzerine ABD'ye götürülen bu dokuz gazeteci, yaklaşık 15 gün önce gerçekleşen bu ziyarete ilişkin hiçbir şey yazmadı! Belli ki; Fethullah Gülen'in "Türkiye bir diktatörlüğe gidiyor'' tespitini yazmak istemediler... Çünkü; bunu en başta Ekrem Dumanlı'nın istemediği biliniyor.
Hatırlarsanız, bir önceki yazıda, Dumanlı'nın Fethullah Gülen'in yanında, "Bu sözler yazılmasın'' dediğini aktarmıştım. Dumanlı, mevcut statükosunu koruma adına, Gülen'in sözlerini kamuya duyurmamaya ve ''AKP'yle yaşanan çelişkiyi derinleştirmemeye'' çalışıyor.
Zira; Dumanlı ve çevresi, AKP ile açıktan girilecek bir kavganın, mevcut statükolarını sarsacağını görüyor. Bunun yerine, kendi tabanlarına "Her şey yolunda, AKP güzel şeyler yapıyor, merak etmeyin'' mesajı veriliyor. Gülen'in "barış ve çözüm süreci''ne ilişkin dile getirdiği kaygılar ile çok sert eleştirileri ise ısrarla saklanıyor.
Oysa ki; Fethullah Gülen'in medyadan sır gibi saklanan sözlerine yansıyan öfke, işlerin Zaman Gazetesi ve çevresinin anlattığı gibi gitmediğini gösteriyor. Toplantıya katılan ancak buna ilişkin tek satır bile yazamayan gazeteciler, yakın çevrelerine "Gülen, AKP ile gönül bağını tamamen koparmış'' diyor. Tabii aynı kişilerin, bu gerçeği bilmelerine rağmen, köşelerinde tam tersini yazdıklarını da not düşmek gerekiyor...
O toplantıdan dişarıya sızan bilgilere göre, sohbetteki en ateşli ismin Mehmet Altan olduğu görülüyor. İddiaya göre, Mehmet Altan, Gülen'in odasına girerken, "Hocaefendi''nin elini öpüyor! Yıllardan bu yana "Birey, birey, birey'' ve "2. Cumhuriyet...'' deyip başımızın etini yiyen Mehmet Altan'a ilişkin anlatılan bu iddia eğer doğruysa, Altan'ın bundan sonraki sözlerinin hiçbir hükmü kalmıyor...
Altan'ın ''ateşli'' tavrı, kuşkusuz bununla sınırlı değil... Altan, Fethullah Gülen'e kendisi dışındaki sekiz gazetecinin yanında Türkiye'yi anlatırken, "Artık yeter, elinizi masaya vurun'' anlamına gelecek sözler sarf ediyor. Yani; Gülen Hareketi'nin liderinin AKP'ye karşı harekete geçmesini istiyor. Diğer gazeteciler ise hem Altan'ı, hem de Gülen'i sessiz sedasız izliyor. (Geri döndüklerinde tek bir satır dahi yazmadıklarını hatırlatmama gerek yok sanırım...)
Gülen, yaklaşık iki sat süren toplantıda, Türkiye'de yaşanan gelişmelerden kaygı duyduğunu, Türkiye'nin dikta rejimine gittiğini ve Erdoğan'ın güç zehirlenmesi yaşadığını açık açık dile getiriyor. Harun Tokak, Mustafa Yeşil, Erkam Tufan Aytav, Gazeteci Yavuz Oğhan, Ardan Zentürk, Mahmut Övür, Mehmet Altan, Ekrem Dumanlı ve Amberin Zaman ise bunları biraz da şaşkınlıkla dinliyor. Ekrem Dumanlı, ''hocaefendi''nin sözlerinin dışarı yansıyacağını anlayınca, "Bunlar yazılmasın'' diyerek müdahale ediyor. Mahmut Övür ise "Tabii ki; zaten aile içi sohbet ediyoruz'' karşılığını veriyor.
Bu görüşmenin hemen ardından, Taraf Gazetesi'nde ilginç gelişmeler yaşanıyor. TV Net'teki Muhalif programında da anlattığım üzere, ''Taraf Gazetesi'ndeki operasyonun, Mehmet Altan tarafından gerçekleştirildiği'' söyleniyor. Altan'ın gazetenin yeni yayın çizgisini belirlediği ve yeni dönemde kimlerin yazacağına karar verdiği iddia ediliyor. Cemaate yakın bir isim, bana bu gelişmeyi değerlendirirken, "Taraf'ın yeni misyonu, AKP'yi yerel seçimler öncesi terbiye etmek'' sözlerini sarf ediyor. Görüşmeye katılan Amberin Zaman'ın Taraf'a yazar olması, Mehmet Altan'ın demeçlerinin birinci sayfaya taşınması, ilginç gelişmeler olarak değerlendiriliyor.
Ayrıntılarına dün ulaşabildiğim bu görüşme ve sohbet, AKP'ci ve cemaatçi yazarların, hem kendi tabanlarına, hem de kamuya doğru bilgi vermediklerini gösteriyor. Bunun medyadaki karşılığı, ''karartma''dır. Ekrem Dumanlı, bu tavrıyla, hiç kimseye medya etiği dersi veremeyeceğini bir kez daha gösteriyor! Zira; Ekrem Dumanlı haberi saklıyor ve kamuya karşı olan görevini yerine getirmiyor. Aynı tespit, diğer yazarlar için de geçerli...
Gazetecinin görevinin kamuya doğru bilgi vermek olduğunu hatırlatmaya gerek duymak çok acı... Dokuz gazetecinin bulunduğu bir ortamda, haberin saklanması ve gerçeğin üzerinin örtülmesi, medyamızın içine düşürüldüğü durumu göstermesi açısından net bir tablo olarak karşımızda duruyor...
Neyse ki; ben pazar günü bu görüşmenin bir kısmını yazdıktan 24 saat sonra internet sitesine bir video yükleyen Fethullah Gülen, düşüncelerini artık içinde saklamayacağını ilan ediyor.
Fethullah Gülen, benim önceki yazımda yer alan ifadeleri doğrularcasına, "Küstahlaşma ve edindiği güç yüzünden kendini kaybetme'' üzerine esaslı bir vaaz veriyor. Gülen'in sözlerinin hedefinin kim olduğu çok açık... Egemen Bağış bu yüzden, Gülen'in ismini vermeden, Başbakan'ı koruyan bazı tweetler atmak zorunda kalıyor. Mehmet Baransu ise Bağış'ın sözlerinin yer aldığı tweetlerin, Fethullah Gülen'e karşı yazıldığı tespitini yapıyor. Baransu, tweetinde bunu açıkça söylüyor.
Bu meseleye; gerek duyarsak önümüzdeki günlerde yeniden devam ederiz...