Pep Guardiola, Manchester City'yi şampiyonluğa nasıl taşıdı?

Pep Guardiola, Manchester City'yi şampiyonluğa nasıl taşıdı?

Manchester City, İngiltere Premier Ligi'nde Eylül ayında Watford karşısında aldığı 6-0'lık galibiyetle yükseldiği lig liderliğini bir daha bırakmadı ve bu haftasonu bitime 5 hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.

Şimdi ise merak edilen, kalan haftalarda Manchester City'nin 1999-2000 sezonunda Manchester United'a ait olan, ikinciyle 18 puanlık fark rekorunu kırıp kıramayacağı.

Menajer Pep Guardiola'nın geçen yıl ligi şampiyon Chelsea'nin 15 puan gerisinde tamamlayan City'i bu yıl şampiyonluğa taşıması etkileyici bir başarı olarak gösteriliyor.

Peki Guardiola'nın takımında böyle bir dönüşüm yaratmasının arkasında yatan nedenler neler?

1 Şubat 2016'da, Pep Guardiola'nın, görevden ayrılan Şilili menajer Manuel Pellegrini'nin yerine sezon sonunda Manchester City'nin başına geçeceği açıklandı.

Ancak Guardiola kendisine sunulan imkanlar ve daha önce birlikte çalıştığı kişilerle yeniden çalışma fırsatı bulmasına rağmen ilk senesinde beklentilerin uzağında kaldı.

Takım sezon açılışında üst üste 6 lig maçını kazanmasına karşın daha sonra üst üste kötü sonuçlar aldı.

City, geçen sezonu şampiyon Chelsea'nin 15 puan gerisinde kapattı, Federasyon Kupası yarı finalinde Arsenal karşısında öne geçmesine rağmen elendi ve Şampiyonlar Ligi son 16 turunda ilk maçta iki farklı galip gelmesine karşın Monaco'ya takılarak, kupanın dışı kaldı.

Ancak tüm bu başarısızlıklar rağmen kulüp, Guardiola'ya güvenmeyi ve zaman tanımayı tercih etti.

Guardiola, yönettiği takımlarda hataların, pozisyon yanlışlarının ve kötü tercihlerin önüne geçmeyi amaçlayacak şekilde bir oyun planı tasarlıyor ve bu kalıbın tüm futbolcular tarafından ezbere oynanır hale gelene kadar tekrarlanması gerektiğine inanıyor.

Bu da yönettiği takımlarda sistemin zamanla oturmasına neden oluyor.

Pep Guardiola, takımın başına gelir gelmez İngiltere Milli Takımı'nın da kalecisi olan Joe Hart'ı takımdan kesti.

Bu kararın ardından Şili Milli Takımı'nın kalecisi Claudio Bravo, 15,4 milyon sterlin karşılığında Barcelona'dan Manchester City'ye transfer oldu.

Ancak Bravo da çok geçmeden takımın savunmada yaşadığı sorunların esas sorumlusu olarak gösterilmeye başlandı.

Manchester City, Ocak 2017'de önce Everton'a karşı 4-0 kaybetti ve sonra da Etihad Stadı'nda Totenham ile 2-2 bearabere kaldı. Bravo'nun forma giydiği bu iki maçta da rakiplerin kaleyi bulan altı şutunun altısı da gol oldu.

Bravo, geçen sezon 22 lig maçında forma giydi. Bunların yalnızca beşinde kalesini gole kapatırken, 33 kurtarış yaptı ve şut kurtarma oranı da yüzde 55,9'da kaldı.

Bravo'nun hayalkırıklığı yaratmasının ardından Benfica'dan 24 yaşındaki Brezilyalı kaleci Ederson 35 milyon sterlin karşılığında transfer edildi.

Ederson yalnızca takımın kalesini gole kapatmakla kalmadı, aynı zamanda sakin yapısı ve pas dağıtımındaki yüksek başarı oranıyla takımın oyun kurmasında da önemli bir role sahip oldu.

Bugün birçok spor yorumcusu, önce İngiltere Milli Takımı'nın kalecisini kesme ve ardından da onun yerine getirdiği ancak başarısız olan kalecide ısrar etmemesini Guardiola'ya başarıyı getiren cesur kararlar olarak görüyor.

Manchester City'nin yıllardır süre gelen alttan oyuncu yetiştirememe sorunu ilk döneminde Guardiola'nın da karşılaştığı en önemli sıkıntılardan biri oldu.

Guardiola takımın başına ilk geldiğinde elinde Pablo Zabaleta, Gael Clichy, Bacary Sagna ve Aleksandar Kolarov gibi çok deneyimli defans oyuncuları vardı. Ancak bu isimlerin tamamı 30 yaşının üstündeydi ve oynadıkları pozisyonun gerektirdiği dinamizme artık sahip değildi.

Bu sorunu çözmek için Tottenham'dan Kyle Walker 50 milyon sterline sağ beke; Monaco'dan 23 yaşındaki Benjamin Mendy'de 52 milyon sterline sol kanada transfer edildi.

Ayrıca defansı güçlendirmek adına Real Madrid ve Athletic Bilbao'dan da transferler yapıldı.

Raheem Sterling, Temmuz 2015'te Liverpool'dan 49 milyon dolara Manchester City'ye transfer olduktan sonra uzun süre beklentiyi karşılayamadı.

Buna rağmen, Guardiola oyuncusuna güvenmeyi hiç bırakmadı. Sterling'in adı Ocak ayında Alexis Sanchez karşılığında Arsenal'e takas için gündeme geldiğinde bu öneri kabul görmedi.

Sterling de yıl boyunca ortaya koydu performans ve attığı gollerle bu güvenin boşa olmadığını gösterdi.

Manchester City'deki ilk iki sezonunda forma giydiği 64 maçta yalnızca 13 gol atan Sterling, bu sezon ligdeki 25 maçta 15 gole imza attı ve Guardiola'nın ileri ucunun en önemli isimlerinden biri haline geldi.

Guardiola, yalnızca takımı gençleştirmek ve yenilemekle kalmadı, bu yenilenen ekibe takımın eski ve deneyimli isimlerinin de doğru şekilde monte edilmesini sağladı.

Eski Menajer Roberto Mancini döneminde 2010 ve 2011 yılında takıma katılan David Silva ve Sergio Aguero, bu sezon ekibin performansına çok ciddi katkı yaparken, Ağustos 2008'den bu yana Manchester City'de forma giyen kaptan Vincent Kompany de yaşadığı sakatlıklara rağmen takım arkadaşlarının moral-motivasyonunun ayakta kalmasını sağladı.

Özellikle Aguero'nun takımda ne kadar kalıcı olduğuna dair çeşitli kuşkular dile getirilmiş olsa da, Arjantinli yıldız gösterdiği performansla bu soru işaretlerini dağıttı.

Böylece Guardiola gençlerle deneyimli isimlerin doğru bir şekilde harmanlandığı güçlü bir ekip kurmayı başardı.

Guardiola'nın kişisel karizması ve çalıştırdığı takımları başarıya ulaştırma konusundaki ünü, kulübün maddi gücüyle birleştiğinde, önde gelen yıldızların da bu ekibi tercih etmesine neden oluyor.

Bugün Manchester City'de forma giyen birçok futbolcunun çok sayıda teklif arasından burayı tercih etmesinin nedeni de bu iki etken olarak gösteriliyor.

Tüm bu nedenler bir araya geldiğinde Manchester City, göze hoş gelen bir futbol oynayarak ve rakiplerini çok geride bırakarak, İngilter'de Premier Lig şampiyonluğuna ulaştı.