Perihan Mağden: Amerikan emperyalizmi körükledi; bir anti-ukde hareketi türedi

Perihan Mağden: Amerikan emperyalizmi körükledi; bir anti-ukde hareketi türedi

Nokta yazarı Perihan Mağden, “Amerikan emperyalizmi tarafından körüklenen” bir anti-ukde hareketinin türediğini söyleyerek, “Hiç kimse içinde hiçbir ukde kalmasın istiyor. Filmler, şarkılar, diziler, romanlar: Aman kaçırma son treni!” dedi.

Mağden yazısında, “yaşını başını almış”, endüstri mühendisliğini bitirmiş yarışmacıların “O Ses Türkiye” yarışmasına katıldığını söyleyerek, “E bunca genç ve okkalı bir nüfus yırtış yırtış; şarkıcı olacam, ünlü olacam, basbas sesimi duyurucam diye bekleşirken! Senin de içinde ukde kalsın” diye yazdı.

Perihan Mağden’in Nokta’da “Bırak ukde kalsın! Dökülüp saçılmasın. Huzur da gelsin: Kendi gelsin” başlığıyla yayımlanan (4 Ocak 2015) yazısı şöyle:

Anti- Ukde hareketi diyebileceğim bir hareket türedi.

Hiç kimse içinde hiçbir ukde kalmasın istiyor.

Amerikan ''emperyalizmi'' çok körükledi, hatta yaratıklandırdı bu hareketi diyebilirim.

Filmler, şarkılar, diziler, romanlar: Aman kaçırma son treni!

Tren de: şan şöhret, para pul, aşk meşk, seyahat sefahat.

Post- mortem dünyada her ne gazzlanıyorsa onlar işte.

Bizde ''O Ses Türkiye''de görüyoruz.

Yaşını başını almış yarışmacı (yaşlı demek çok ayıp artık bu arada) endüstri mühendisliğini bitirmiş.

Bimemnereye müdür olmuş.

Ama hep şarkıcı/ türkücü olmak istemişmiş.

Bu nedenle de, yarışmada şansını denemeye karar vermiş.

Deneme arkadaş! Deneme gözünü seveyim.

Nüfusumuzu doyuramıyoruz.

Ne madden, ne manen.

Cümle alem şan şöhret peşinde zaten.

E bunca genç ve okkalı bir nüfus yırtış yırtış; şarkıcı olacam, ünlü olacam, basbas sesimi duyurucam diye bekleşirken! Ve hatta metroda itişirken-

Senin de içinde ukde kalsın.

Dağınık kalsın.

Evlenme programlarına çıkıp da; ''elektrik'' arayan, gönlünü ''titreten'' birini arayan, onu arayan bunu arayanlara girmiyorum bile!

Hadi adamlar resmen ve alenen bakıcı arıyorlar.

Ama kapıcı aradıklarını düşünmeyen/ ya da söylemeyen yaşlı kadınların NE aradıkları-

(Bi nevi belalarını, herhalde?)

Tamam, İngiltere'de Susan Boyle çıkıp istisnai sesiyle (ki, sevmem öyle sesi de) yakıp yıktı ortalığı.

Ama Asperger sendromlu mu, ne kadıncaaaz.

Yani bir şirkette pazarlama ve dağıtımın başındayken, ''Aman, şarkı söylemek de içimde ukde kalmasın sakın'' diye dökülmedi ortalığa.

Evinden yüzyıllardır dışarı çıkmamış, çıkamamış, muhteşem sesli bir kadın yaşı hafiften geçtiği halde, çıkıp mühim bir yarışmayı kazanıp milyonlarca CD sattı diye-

Meteoroloji mühendislerinin filan, yarışmalara katılıp albüm çıkarma arzusuyla yanıp tutuşmaları gerekmiyor.

Kennedy'lerin çakal annesi Rose Kennedy'nin alıntılamalara doyamadığım lafıdır: ''People are interested in you, when you are young.''

(İnsanlar senle gençsen ilgilenirler.)

Peki bu hissiyatım, bu söylediklerim ''ageism'' yapmaya giriyor mu, girmiyor mu?

(Yer misin, yemez misin: Halk arasında.)

Nasıl cinsiyet ayrımcılık yapmaya ''sexism'' deniyorsa ve yaptığın her halt, attığın her adımda birileri seni rahatça ''sexism'' yapmakla suçlayabilirse -

''Ageism'' de aynen öyle.

Gözünün üstünde kaşın var dememen gerekiyor yaşını başını almış insanlara.

Yoksa resmen ve alenen ''ageism'' yapmakla suçlanıyorsun.

Suçlanabilirsin her an. Ona göre!

Benim Türkler'e saydırırken ''Ağbi, madem Türküm, istediğim gibi saydırırım milletime. Olay özeleştiriye giriyor'' deme lüksüm, bahanem olduğu gibi-

''Yaşımı başımı ziyadesiyle almışım. Yaşlılar orda burda yırtışmasınlar, arkadaş! deme hakkına ben sahip değilsem, kim sahip olacak ki?'' de, diyebilirim. Rahatça.

Ama efsanevi komedyen Jerry Seinfeld'in de yakın zamanda işaret ettiği gibi-

''Vayyyy! Amerikan yerlilerine hakaret ettin! Vayyyy, kadınları aşağıladın! Vayyyy Müslümanlarla dalga geçtin.

Vayyyy yaşını başını almış insanlara ayrımcılık yaptın!'' diye diye diye-

Harbiden ne iştah kaldı, ne de afiyet!

Siyaseten doğruculuk krizleriyle kıvranılan yerlerde mizah da yeşermez, yeşeremez ; hakiki yaratıcılık da.

Özellikle sosyal medyada acayip bir Siyaseten Doğruculuk Şövalyeleri / Şövalyeliği, aldı başını gitti.

HİÇ BİR MEVZUDA taş üstüne taş koymamış bir sürü zibidi, Twitter hesaplarının anonimliğinde, ya da Facebook arsalarının hükümdarlığında; amanin, mangalda kül bırakmıyorlar.

Esip üfürüp gürlüyorlar da, gürlüyorlar.

Gezi Ruhu mesela Taksim meydanından çekildiği gibi-

Sosyal Medya Ormanlarını haraca bağladı.

Beni hakçası Aktrollerin filan, hayatta işim olmayacak, ne dediği, ne söylediği belirsiz tiplerin dingil sataşkanlığı zırnık alakadar etmiyor.

Alsınlar maaşlarını, otursunlar aşağı.

Kendi kendilerine çalıp söylesinler.

Ama böyle kendini vahim entel, ağır okumuş, mühimler mühimi sanan/ vehmeden Siyaseten Doğruculuk Komserlerinin esip üfürmelerini çok daha hazin ve ketleyici buluyorum.

Daha vahim buluyorum alenen YENİ MODEL SANSÜRCÜLÜK / BASKICILIK açısından.

Çok harcıalem bir cetvel geçirmişler ellerine. Onu bunu pataklamaya doymuyorlar.

''Vay kadın düşmanı! Vay zart ayrımcısı! Vay Kürt düşmanı! Vay zurt ayrımcısı!'' diye diye.

Ayrıca bu fevkalade hassas cetvel tamamen Amerika'dan ithal.

Otur yaz yazını, açıkla meramını. Zihin doyur.

Siyaseten doğruculuğun, hele bu denli hassasiyetten ve durumdan vazife çıkarmaktan yıkılan çeşidinin; ESKİ TADI YOK!

Onu ilan edeyim. Bi kere.

Yahu, ''Yaşlılar şarkı yarışmasına katılmasınlar. Ortalığa habire saçılmasınlar!'' dan çıkıp-

Olası cacıklı, kolaycı, sahte-doğrucu sataşkanlığın ESASINDA yeni model bir fikir komserliği olduğu topraklarına uzandık.

Oysa YENİ YILIN İLK YAZISI dediğin-

Nerden baksan bi sıcaklık, iki tatlılık da içermeli.

Biz böyle gördük-

ŞU yaşımda vardığım neticeyi paylaşayım bari cömertçe.

Mutluluk peşinden koşulan bir şey.

Yorucu bir şey, diyebilirim rahatça.

Oysa huzur, bekleyince geliyor.

Peşinden koşmuyorsun.

Durduğun yere geliyor huzur.

Mutlaka geliyor. Durmayı biliyorsan.

Huzrun önemini fark edeceğimiz bir yeni yıl dileyerek, bitiriyorum.

Huzurlu bir yıl olsun bu yıl.

Koşmayın yani.

Beklemenin değerine varın.