Perihan Mağden: Halk istikrar istiyormuş; sakın bunlar istibdat istiyor olmasın?

Perihan Mağden: Halk istikrar istiyormuş; sakın bunlar istibdat istiyor olmasın?

Nokta dergisi yazarı Perihan Maden, Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle katliamı olan Ankara Katliamı’ndan sonra AKP’nin oylarının “ciddi ölçüde” arttığına işaret ederek, “Neymiş? Halk istikrar istiyormuş. Sakın bunlar istibdat istiyor olmasın?” dedi.

Perihan Maden’in Nokta’da “Bizim süfli sataşkanlığımız!” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Her sabah yüreğimiz ağzımızda uyanmak nasıl bir işkenceymiş arkadaş!

Bugün İÇERDE & DIŞARDA kimlere sataşıcaz acaba?

Ne belalar açılacak başımıza?

Diye pır pır atarak yüreğimiz, güne başlamak.

Boş yok maşallah.

Cizre yetmedi, size Nusaybin verelim.

Suriçi kesmedi, Diyarbakır’ı mahvedelim.

Suriye’den Putin Belası mı postaladı?

(Hala da posta koymalara, ceza kesmelere doyamıyor ayrıca.)

Hoooop! Kuzey Irak’ta tank başında beliriveriyor Bela Ağbi.

Neymiş? IŞİD’e karşı Kuzey Irak’ta savaşırmışız nitekim.

Barzani de bizi çağırmışmışmış.

Zaten ordaymışız, takviyemizi de yapsak ne olurmuş yani?

(Sonraki tükürdüğünü yalamaları saymıyorum. Onlar her daim baki.)

Dünyanın bütün kargalarının güldüğü bi dış politika; bu olsa gerek.

Ama dünyanın bütün kargalarını güldürmek ve tüm akbabalarını tepemize üşüştürmek, kesmiyor. Kesmicek işte.

Bize herrrr Allahın günü yeni belalar lazım.

Hani yıllar önce gösterilen bir Uno (ekmek) reklamı vardı.

Şöyle yaylana, yaylana yürüyen 1 Bela Herif; bakkalın önündekilere, manavın önündekilere, oraya buraya her şeye dokuna elleye, sinir boza boza etrafa pisliğini saçıyordu.

Uno Ekmek de jelatinlemiş işte mamullerini.

En Lümpen pislik dahi ekmeğinize dokunamaz, elleriyle mıncıklayamaz mesajı veriliyordu.

Reklamda.

Temiz temiz yersiniz mıncıklanmamış ekmeğinizi. Hani.

Peki kim jelatinleyecek bizim iç ve dış durumlarımızı?

Bizi yaylana yaylana yürürken eline koluna hakim olamayan Bela Adamın sataşkanlığından kim koruyacak?

Endişeli Modernler’den beter oldum.

”Haklıymışlar yahu bunca kıvranmakta; endişelenilmeyecek gibi değil sataşkanlığın, haddini bilmemenin, baskıcılığın BU kadarına!” oldum.

Haneke’nin şahane filmi ”Funny Games”i de (Ölümcül Oyunlar) hatırlamıyor değilim habire.

Seyretmediyseniz ne yapın, ne edin; mutlaka seyredin.

Orda iki tip yumurta istemek üzere (!) burjuva ailenin sayfiye evinin kapısını çalar.

Sonra içeri dalıp aileyi rehin alırlar

Ve çok pis, aşırı sinir bozucu sadistik seanslarıyla anne ve baba ve çocuğu mahvu perişan ederken ikide birde kameraya bakarak ”Ne var yani 2 eğlenemeyecek miyiz şurada? Sizle oyun oynayalım diyoruz. Anlamıyosunuz da, anlamıyosunuz!” yaparlar.

Komşu burjuva aileler kapılarını çaldığında da, tehdit altında oldukları için aile hiç bir haltı belli edemez!

(Sonunu söylemiyorum. Seyredin işte.)

Endişeli Modernler; arabalarında klasik müzik dinleyen, seçkin sayfiye evi sahibi aile gibi hissedip kendilerini, yaprak gibi – sinirden ve üzüntüden- titrerken, haksız değillermiş arkadaş!

Avrupa Birliği’nin ve A.B.D.’nin sesimizi duymayacağına, son kertede umurlarının köşesi olmadığımıza da, sizi temin ederim.

Artık bundan hakikaten eminim.

Avrupa ”Aman bana Suriyelileri postalamasın da, ne halt ederse etsin oralarda” kafasında.

Ayrıca uç şağ politikacılar / partiler almış başını gidiyor.

Müslümanlığın (tersinden) reklam ajansı gibi çalışan IŞİD; ırkçıların, yabancı düşmanlığının yangınına körük vazifesi de görüyor.

Amerika ise:

Irak’ta patlattığı sivilcenin IŞİD şeklinde filan etrafa yayılmasının YÜZDE YÜZ müsebbibi kendisi değilmiş gibi-

”Ortadoğu’ya bulaşıcam da, ne olacak?

Bizim Kapıcı manyak, güvenilmez ama, görüyor orda işte işleri.

Evlerden uzak, cehenneme direk!” kafasında. Tamamiyle.

Obama’nın ”İsrail’e dokunulmadığı sürece, beni alakadar etmez valla!” dış politika kafası-

”Benim derdim bana yeter” başkanlık anlayışı-

(Ki, yakın zamanlara kadar gayet takdir etmekteydim- Bu da ayrı bir dram modeli!)

Yani kim derdi ki: Obama dahi Uno Adam’ın ekmeğine yağ, bal ve kaymak sürecek? Uzun ve kısa vadede.

Şimdilerde ”Madem girdin Irak’ı dağıttın, şimdi ortalığı SEN topla arkadaş!” kafasındayım. Şahsen.

Ama Obama’nın beni dinlemeyeceğine sizi temin ederim.

Neo-konlar dahi: Memnun orda bi ”stopper” olmasından. Bir nevi.

İşini görüyor mu?

Görüyor. Onlara kalırsa.

Bu kadar mı yalnızlık olur arkadaş?

Ankara Katliamı oluyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle katliamı.

AKP’nin oyları -ciddi ölçüde- artıyor!

Neymiş?

Halk istikrar istiyormuş.

”Alın size istikrar!” demek bir yana-

Sakın bunlar İSTİBDAT istiyor olmasın?

Her iki kelime de İSTİ’yle başlıyor ya.

Karıştırıyorlar belki de- tarzı Yılmaz Özdil’liklere düşmek de varmış!

Yani BU DENLİ Endişeli Modern’e bağlamak mümkün.

Düşünsenize: yumurta istemek için kapınızı çalan iki sataşkan, iç ve dış durumunuzu belirlemeye başlıyor!

Hiç kimsenin sesinizi duyacağı, yardımınıza geleceği filan da yok.

Kendi işimizi kendimiz görmeliyiz yani.

Ama korku dağları bekler! bu topraklarda.

Ve korkunun, baskının, ceberutluğun miktarı sistematik olarak arttırıldıkça-

”Korkunun ecele faydası yok!” diyenlerin azlığını görüyorsunuz yalnızca.

Son derece acıklı ve iç karartıcı.

Ama umut da fakirin ekmeği.

Acayip fakiriz işte.