Perihan Mağden: Tayyibizmin dünya siyaset liginde düşmediği küme kalmadı; en iyi bildiği haltı yaptı, kendi ligini kurdu

Perihan Mağden: Tayyibizmin dünya siyaset liginde düşmediği küme kalmadı; en iyi bildiği haltı yaptı, kendi ligini kurdu

Perihan Mağden*

Tayyibizmin dünya siyaset liginde düşmediği küme kalmadı.

O yüzden En Başkan Erdoğan kümeler- altı statüsünü taçlandırmak üzere, en iyi bildiği haltı yaptı: Kendi ligini kurdu.

Her Allahın günü kendi sahasında, kendi taraftarlarına, dışarıdan bakanların ıslıklarını, yuhalamalarını, El insaf!’larını iplemeden, kendi kendine oynuyor.

Da oynuyor.

Üstelik yıllardır geliştirdiği En İyi Defans Saldırıdır taktiğinin zirvesinde.

Ele geçirmek için saldırmadığı konu, çikletleştirmek üzere tebelleş olmadığı mevzu yok.

Kalmadı.

Zaten hiperaktifti, kabına sığmıyordu, onu kapsayacak kap daha anasından doğmadıydı, imal edilmediydi-

Artık sataşmadığı en ufak, ama en minnak mevzu dahi yok; kalmadı gündeme dair.

Herhalde Twitter’ı tarıyor fellik fellik; “Bugün hangi mevzulara musallat ( Tebelleş Salatası) olabilirim?’’ diye.

Erol Evgin’in bir röportajında son derece kontrollü ettiği sözlerine de sataşıyor, Hakedilmemiş Küstahlıklar Efendisi Fatih Terim’in hamile kızına laf edilmesi de onu alakadar ediyor.

Burası babasının çiftliği, ona miras kalmış köyü ya- 

Kahyalığı, ağalığı, kabadayılığı en detay, kıl tüy mevzuda dahi elden bırakmaması gerekiyor.

Herrrrr konu, ama her zır mevzu; onun kapsama & azarlama & ayar alanında.

Ben artık çok vahim bir Baba Mevzusu olduğunu düşünmeye başladım Tayyip Erdoğan’ın.

Dilinden düşürmediği annesini, Koruma Ordusu şeklinde etrafından ayırmadığı (anne tarafından) akrabalarını mecburen biliyoruz da-

Üniversite anılarıyla birlikte (bugüne dek anlatmadığı için mahrum kaldığımız) babalı anekdotlarından da faydalansak azıcık. Yazık değil mi bize?

Mesela ben şimdiye dek annesinin ayaklarının altını öptüğüne dair anılamalarına, defalarca şahit oldum. Ürpererek.

Babası ne yapıyordu acaba Sn. Erdoğan’a; ya da o babasına ne yapıyordu?

İmam Hatip anekdotlarından başını kaldırıp birazcık, hani mezun olduğu üniversiteye dair anılarını paylaşmaya başlasa-

Ya da biricik annesiyle olan anılarından başını çıkartıp, az biraz da babasıyla arasında olan bitenleri anlatmaya başlasa-

Bu memleket hakkındaki tasavvurlarını çok daha net bir şekilde fotoğraflama imkanını teveccüh buyurmuş olacak bizlere.

Yoksa ben BABA ANILARI YOKSUNLUĞUNDAN yola çıkarak, daha iyi konumlamaya başladım Türkiye’yle ilişkisini.

Şu günlerde öylesine saldırgan futbolculuğunun zirvesinde ki, son derece provokatif bir konuşmayla Gezi’yi kaşımaya başladı. Mesela.

Özel ve tüzel orduları hazırken artık, kimyasını bozmuş TEK yenilginin rövanş maçına çıkmak istiyor.

E, madem bin odalı bir sarayda oturan Halife Aday Adayı, Taksim’e Sultan Camii de diker, barok opera binasıyla mimari zevkini de taşırır,  Kışla binasını dikip içini Batı Zulümleri Müzesine de çevirir.

Öylesine iddialı bir şahsiyet. Keyif de onda, kamyon yüküyle enerji de.

O kadar çok mevzuda o kadar çok “gel gel’’ yapıyor ki herkese-

Bu aşırı defansif saldırganlığının, üstüne kartopulanması muhtemel gıcır gıcır belaların savuşturma harekatı olabileceğini de  düşünmeden edemedim ben.

E tabii, umut fakirin ekmeği.

Mesela Rusya Birleşmiş Milletler nezdinde, orda burda  filan, başımıza yeni çoraplar örmeye hazırlanıyor olabilir.

Sünni Müslüman Kardeşliği kisvesinde / sayesinde IŞİD’le yakın alakalar, onları semirtme / geliştirme çabaları oldu mu yıllarca; olmadı mı?

Bu iddiaları ortaya atıp da, geri çekilecek bir ülkeye benziyor mu sizce Rusya?

Ticari ilişkilerini ve turistlerinin ayağını öyle bir kesti ki; ekonomimiz buz kesti.

Daha da kesecek.

İstediği kadar ucu yanık mektup kalemlesin Erdoğan Putin’e.

Ya da Stoik Binali Bey Medvedev’e.

(Binali Beyin mektup yazabilmesine şaşırdım, hiç ummazdım.)

Rusya, pek tabiidir ki, sade suya tebrik çorbaları olarak geçiştirdi bu mektuplamaları.

Rus uçağını düşürdüğümüzde aslan, kaplan ve lan lan gibi kadabayılanan Erdoğan “Bir pilotun hatasıdır/ Sevgiler de bizdendir’’ e kadar kıvırdı dümeni.

Ama what fayda?

Elin Rusu anlamıyor işte dün dündür bugünse bambaşka bi palavranın doğumgünüdür- inceliklerini.

Yemiyor. 

Rus Kazanının yanı sıra, Zarrab Kazanı da fokur fokur fokur kaynıyor.

Haberdar’dan İlhan Tanır’ın yalancısı ve inananıyım; Zarrab her şeyi itiraf etmeye hazırlanıyor.

Türkiye’de parasıyla puluyla o denli tereyağından kıl çeker gibi halletmeye alışmıştı ki işlerini!

Ben tam da bu şımartılmış/ şişirilmiş psikolojiyle (pazarlık filan olmadan) Miami’ye uçup, düz havaalanında keklikler gibi avlandığına, emindim en başından beri.

(Buyrun arşiv genel müdürleri!)

Bir ayakçısıyla Miami’de kalacağı yerin, dalacağı geminin, buluşacağı Acun Ilıcalı’nın, ziyaret edecekleri 

Disneyland’ın Whatsapp’laşmaları da çıktı cebinden nitekim.

Türk Halkının Acun Ağbisinin, attığı her gül dolu adım bangır bangır haber olurken, Rızacığıyla randevulaşmalarını atlayıverdi Memleketin Havuzu Medyası pek tabii.

Sonra da, patolojik bir optimizmle “Tutarım en pahalı, adi avukatı, bastırırım parayı; çıkarım kefaletle (kaçmak üzere) dışarı’’ diye düşünüp sessiz, sakin ve emin beklemediyse ne olayım Dobalak Sarraf.

Fahiş pahalı avukatından DAHİ durumunun vahametini gizlediğinden (aynı öz kendinden gizlediği gibi!) de eminim.

Ne zamanki Hakim Berman’ın 35 sayfalı gerekçeli kefalet reddi kararını okudular, o zaman uyandılar Müthiş Avukat &  Moralli Müvekkil! İş ciddi mi ciddi oralarda.

Savcı Bharara’nın elinde, 2010 yılından beri yürütülen soruşturmalardan  (anlaşılan) kapı gibi kanıtlar var.

Şimdi artık gelsin “plea bargain’’lar, gitsin dökülüp saçılmalar.

Ömrünün en çalışkan yazını geçirecek Uluslararası Sanatçı Ebrugündeş Hanfendinin kocası!

Pahalı Avukatı erteleme istedi bütünleme sınavına çalışabilmeleri için.

(Zarrab’ın dandirikos bi ortaokuldan alınmış içleracısı ortaokul karnesini -bi zahmet- hatırlatırım.)

Şimdi işleri; dört dörtlük bir itirafçılığa, Başsavcılığın elinde olmayan “değerli, davayı kolaylaştıracak, hızlandıracak bigiler vermelerine’’ kaldı.

Zarrab’ın taksimetreyi, Emine Erdoğan  ala-ü valla hanfendinin başkanı olduğu Togem-der’e akıttığı paraları sayarak açtığını hatırlatırım.

Demem o ki: Zarrab cephesinden, Rusya cephesinden, “Milli Damar’’ tepişmesinden ve daha  kimbilir ne karanlık derinlerden; Başkan Erdoğan için çok sıcak bir yaz kapıda.

E, o da bizim bu yazı üfür üfür, püfür püfür geçirmemizi istemez elbet.

Hem: anca beraber, kanca beraber olduğundan.

Hem de “en iyi savunma, saldırıdır’’ taktiğini şiar edinmiş 1 Futbolcu olarak-

Kümeler altı bu kümede, ensemizde boza pişirecek-

Dersem az olur.

Kürt mü dedin? Dayanışma mı dedin? Demokrasi mi dedin? Hukuk mu dedin lan? diye diye-

Anamızı-

Anladınız siz beni.

Bu yaz acayip sıcak geçecek.

Perihan Mağden'in 'Tayyibizm Liginde en iyi savunma saldırıdır! Yeni saldırılara hazır mısınız?' başlıklı yazısı ilk olarak Nokta Dergisi'nde yayımlandı