Antik Mısır döneminde yaşamış olan insanların iskeletleri üzerinde yapılan analizler, binlerce yıl önce hayatın katlanılmayacak kadar ‘ağır’ olduğunu ortaya koydu. İskeletleri analiz edilen 3,300 yıllık Mısırlıların dörtte üçü, ağır nesneler taşımaktan dolayı eklem bozukluğuna sahipken, üçte ikisinin en az bir tane kırık kemikle yaşadığı belirlendi.
Mısır’ın Minya eyaletinde, Nil Nehri’nin doğu yakasında kalan antik Amarna kentinde yapılan araştırmalar, Mısırlıların 3,300 yıl önce çok ağır yaşam şartları altında yaşadığını ortaya çıkardı.
Mısır’ın 18’inci Hanedanlığı döneminde (M.Ö 1353) hükümdarlık yapan Firavun Akhenaten’in inşa ettirdiği Amarna kentinde kazı yapan bilim insanları, 150’den fazla iskeleti analiz etti.
Dönemin başkenti olan Amarna kentinde, alt sınıftan işçilere, içini hazinelerle doldurduğu görkemli tapınaklar inşa ettiren Akhenaten’in, işçilerinin sağlığına ve çalışma şartlarına hiç dikkat etmediği ortaya çıktı.
Scientific American sitesinin haberine göre, Amarna’nın mezarlığından çıkarılan kemikler, halkın yetersiz beslenme ve çok ağır nesneleri sürükleyip taşımaktan hastalık ve sakatlıklar yaşadığını, birçoğunun erken yaşlarda öldüğünü gösterdi.
Antiquity dergisinde yayımlanan araştırmada, antik Mısır toplumunun yaşam tarzı hakkında da yeni bilgiler ortaya sunuldu.
Başkent Kahire’nin 350 kilometre güneyinde kalan Amarna, 17 yıl boyunca antik Mısır’ın başkenti oldu.
Akhenaten, Amarna’nın güneş tanrısı Aton’a (veya Aten) adanmış bir şehir olmasını istedi. Bu amaçla, sadece birkaç yıl içinde tapınaklar, saray binaları ve evler şehrin dört bir yanına dağıldı. Şehrin başkent olduğu yıllarda, 30 bin kişilik bir nüfusa sahip olduğu ve çok sayıda saray yetkilisi, asker, işçi ve köleye ev sahipliği yaptığı düşünülüyor.
Ancak Akhenaten’in yıllar süren çabayla inşa ettirdiği Amarna, firavunun ölümü ve yerine Tutankamon’un geçmesiyle başkentliğini yitirdi. Verimli tarım arazilerine sahip olan şehir, zamanla terk edildi ve önemini yitirdi.
Amarna’da araştırma yapan ekipte yer alan İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden Anna Stevens, 'Amarna’nın çok kısa bir sürede büyük bir şehir haline gelmesi sayesinde, barındırdığı halkın nasıl yaşadığı konusunda arkeologlara yeni bilgiler sunabileceğini’ belirtti.
Amarna’nın mezarlığı, yaklaşık 10 yıl önce bölgede araştırmalar yaşan bir ekip tarafından ortaya çıkarıldı. Mezarlık açıldığında, alt sınıf Mısırlılara ait yüzlerce iskelet ve iskelet parçası bulundu.
Stevens ve meslektaşları, adları tarihte kaybolan bu insanların nasıl bir yaşam şekli olduğunu anlamak için 159 iskelet üzerinde analiz yaptı. Sonuçlar hiç de iç açıcı değildi:
Çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle gelişimlerini normal bir şekilde tamamlayamıştı. Birçok iskelette ise yine yetersiz beslenme nedeniyle kemiklerde oluşan gözenekler dikkat çekti.
LiveSsience sitesine konuşan Stevens, iskeletleri incelenen insanların ağırlıklı olarak bira ve ekmekten başka beslenecek bir şey bulamadığını belirtti.
İskeletlerin dörtte üçünde eklem bozukluğu tespit edilirken, üçte ikisinde en az bir tane kırık kemik olduğu görüldü. Bu sonuçlar, işçi olarak çalışan Mısırlıların çok ağır yükler altına girdiklerini, ağır nesneleri sürükleyerek taşıdıklarını, bunların üstüne de yetersiz beslendiklerini ortaya koydu. Araştırmacılar, bu insanların birçoğunun ortalama 30 yaşlarında öldüğünü tahmin ediyor.
Araştırmacılar, bu kadar ağır şartlarda yaşayan antik Mısırlıların taşımak zorunda kaldığı nesnelerin ne olduğunu anlamak için mezarlığın yakınlarındaki antik binaları inceledi.
Ortalama bir taş bloğun ağırlığının 70 kilo olduğunu belirleyen araştırmacılar, çok kısa sürede inşa edilen şehirde çalışan işçilerin neden eklem bozukluğu yaşadığını da anlamış oldu.
Kahire’deki Amerikan Üniversitesinde Mısır bilimci olan Salima İkram, “Bu araştırma çok büyük önem taşıyor. Büyük nüfuslu bir alanda alt sınıf Mısırlılara ait bu kadar fazla kalıntı elde etmek az bulunacak bir fırsat” dedi.
Antik Mısır’a ait olan mezarlıkların büyük kısmı üst sınıf insanları içerdiği için, işçi ve köleleri içeren mezarlıklar uygarlığın geçmişine bakabilmek için ayrı bir önem taşıyor.