PISA sınavlarını düzenleyen ve hâlâ OECD PISA Direktörlüğü görevini yürüten Andreas Schleiche Türk eğitim sistemini değerlendirdi. Son PISA sınavı sonuçlarında Türkiye'nin 72 ülke arasında 50'nci olmasını "Türk eğitim sistemi yeni dünya düzenine ayak uyduramıyor" sözleriyle eleştiren Schleiche, Türk öğrencilerin iyi oldukları alanların artık dünyada daha önemsiz olduğunu vurguladı. Schleiche Türkiye'nin sık sık değişen eğitim sistemiyle ilgili yorumda bulunarak "Öncelikle hangi bilgi ve değerleri aktaracağınıza dair net bir vizyonunuz olmalı. Dünya çok hızlı değişiyor. Artık önemli olan öğrencilere bir pusula geliştirmek. Belirsiz dünyada yönlerini kendileri bulabilmeliler. Artık akademide sadece bir alanda uzman olmak pek de mühim değil. Gelecekte yaratıcı öğretmenler sadece fizik, biyoloji anlatmayacak. Farklı disiplinleri harmanlayarak eğitim verecek" dedi.
PİSA nedir?
Ekonomik İşbirliği ve Kalkında Örgütü'nün (OECD) "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı." Programın uygulandığı PİSA sınavı üç yılda bir yapılıyor ve dünyanın dört bir yanındaki 15 yaş grubundaki öğrencileri değerlendiriyor. Öğrencilere matematik, fen bilimleri ve okuma alanlarında sorular yöneltiliyor. Türkiye sınava 2003'ten beri katılıyor. Son sınav 2015'te yapıldı.
Habertürk'ten Nalan Koçak'a konuşan Andreas Schleiche'nın açıklamaları şöyle:
- Başarılı eğitimin anahtarı ne?
Her çocuğun öğrenebileceğine güvenmek. Mesela bazı öğrenciler daha yetenekli görülüyor. Ama en iyi eğitim sistemleri, her öğrencisini başarıya götürenler. Bir diğer mesele de şu: Eğitimin genel başarısı asla öğretmenlerin başarısından fazla olamaz. Yani öğretmenler ne kadar iyiyse, sistem de o kadar iyi olur. Önemli olan en yetenekli kişileri öğretmen olmaya çekmek.
- Öğretmenlik prestijli olmalı yani...
Kesinlikle. Üçüncü çok önemli nokta da en yetenekli öğretmenleri en zor koşuldaki okullara vermek. Çin bunu çok iyi başarıyor. Dezavantajlı kesimden geliyorsanız hayatınızda tek bir şans var: İyi eğitim almak. Eğitimde temel mesele, en muhtaç olanın en iyi eğitimi alması.
- Türkiye’de eğitim sistemi çok sık değişiyor. Önemli olan sistemin kendisi mi? Yoksa üzerinde durulan değerler mi?
Öncelikle hangi bilgi ve değerleri aktaracağınıza dair net bir vizyonunuz olmalı. Dünya çok hızlı değişiyor. Artık önemli olan öğrencilere bir pusula geliştirmek. Belirsiz dünyada yönlerini kendileri bulabilmeliler. Artık akademide sadece bir alanda uzman olmak pek de mühim değil. Gelecekte yaratıcı öğretmenler sadece fizik, biyoloji anlatmayacak. Farklı disiplinleri harmanlayarak eğitim verecek.
- Bilgiye erişmek artık çok kolay. Her şeyi arama motorlarına yazıyoruz. Bilgiyi süzebilmek ne kadar önemli?
10 sene önce okuyup yazmak, başkasının yazdığı bilgiyi bulup çıkarmaktan ibaretti. Ansiklopedi açıyordunuz ve yazılanın doğru olduğunu varsayıyordunuz. Şimdi internete bir şey yazıyorsunuz ve karşınıza 20 bin sonuç çıkıyor. Artık okuryazarlık bilgi bulup çıkarmak değil, bilgi inşa etmek. Türkiye’de matematikte çok fazla cebir, geometri, hesap öğretiyorsunuz. Ama matematik artık çok farklı şeyler için kullanılıyor; mesela olasılık, risk, kesinlik hesapları için. Geleceği şekillendirecek matematik, öğretilen matematikten çok farklı.
- Eğitim sisteminin bu denli çok değiştiği başka bir örnek var mı?
Dünya değişiyor, tabii ki eğitim sisteminde de her zaman değişiklikler yapılabilir. Ama devamlılık ve tutarlılık çok önemli. Öğretmenlere her gün yeni bir şey anlatırsanız, bir gün hiçbir şeye inanmaz hale gelirler. Değişim stratejik ve tutarlı olmalı.
- Son PISA sınavının sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50’nci. Türk eğitiminin genel performansı nasıl?
Türk öğrencilerin verilen hangi görevlerde daha iyi hangilerinde kötü olduğuna baktığınızda bir şey dikkat çekiyor. Öğrendikleri bilgiyi yeniden üretme görevi -yani bir şeyi ezberlemek ve onu kâğıda dökmek görevi- verildiğinde çok iyi notlar alıyorlar. Fakat ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde uygulamaları istendiğinde zorlanıyorlar. Çelişki şu: Türk öğrencilerin iyi oldukları alanlar artık dünyada daha önemsiz. Yani bana “Türkiye PISA skorlarında geriye düşüyor” dediğinizde tabloyu farklı okuyorum.
- “Türk eğitim sistemi yeni dünya düzenine ayak uyduramıyor” mu demeliyiz?
Evet. Öğretmene ders kitabı verdirmek ve öğrencilerden kitabı ezberlemesini istemek artık işe yaramıyor. Matematikçi gibi düşünmelerini sağlamalısınız. Bir örnek vereyim: Fonksiyonlar sadece denklem ve formül demek değil. Mesela ebola hastalığı dünyada nasıl ve hangi hızla yayıldı? Bunu hesaplamak için üstel fonksiyona ihtiyacınız var. Sorunun nedenini ve doğasını anlamak formül ezberlemekten daha önemli.
‘Geleceğin öğretmeni daha çok akıl hocası'
- Öğrenciyken ezberin ne kadar can sıkıcı olduğunu hatırlıyorum. Formüllerin gerçek hayatla ilgisi yoktu. Burada sır, daha pratiğe dayalı eğitim mi?
Konuştuğumuz şeylerin çoğunu sınıfta da yapabilirsiniz. Bir deneyin sonuçlarını öğreteceğinize, öğrencilere bir deney tasarlatabilirsiniz. Çocukların yaratıcı, risk alan bireyler olmasını istiyorsanız hata yapmalarını göze almalısınız. Altını çizmek istiyorum, geleceğin öğretmeni daha az eğitmen daha çok akıl hocası olacak.
- Son PISA sonucuyla 2003’te ilk katıldığımız sınavın sonucunu karşılaştırdığımızda, bazı alanlarda 2003’ün bile gerisine düştüğümüz görülüyor. Yani Türk eğitimi kötüye mi gidiyor?
Bu doğru teşhis değil. Değişen dünyada yeni yetenek çeşitlerine ihtiyacınız var. Ve Türk sistemi buna uyum sağlayamadı. Sisteminiz nasılsa öyle devam ediyor ama dünya dönüyor. Haliyle göreceli olarak değerlendirdiğimizde Türkiye’nin performansı düşüyor.
- 2015 sonuçlarına göre Türk öğrenciler bilim ve matematikte OECD ülkeleri içinde sondan ikinci. Bu başarısızlığın nedeni ne?
Şu soruları sormamak: “Bilimsel araştırma nedir, bilim insanı ne gibi soruları yanıtlayabilir, nasıl bir hipotez geliştiririm, onu nasıl test ederim?” Mesela biyoloji, fizikte içerik bilgisi sorduğumuzda Türk öğrenciler gayet iyi. Ama internetten de bulabileceğiniz bu bilgilere sahip olmanın anlamı ne ki?
- Bir de çok yaygın bir matematik korkusu var...
Evet Türkiye’deki pek çok öğrenci yaşıyor. Korku hissediyorsanız beyniniz bilgiyi kabul etmiyor. Tek yol matematiğin derin anlamını öğretmek. Her gün yeni bir formül ezberlemek zorunda kalırsanız tabii ki matematiğin gerçekte ne olduğunu anlamazsınız. Türkiye’de matematik zor değil. Korkunun nedeni öğrencilerin temelinin olmaması.
- Eğitim konusunda Türk hükümetine ne önerirsiniz?
Öğretmenlere daha fazla fırsat verin, meslektaşlarını gözlemlesinler, birlikte çalışsınlar. En iyi skorları alan Şanghay’da, öğretmenler Türkiye’deki meslektaşlarına kıyasla daha az öğretiyorlar. Zamanlarının çoğunda yeni eğitim teknikleri geliştiriyorlar. İyi öğretmenler araştırmacıdır, sadece ders kitabında ne yazıyorsa onu öğretmezler. Hükümet öğretmenliği hem finansal hem entelektüel açıdan çekici kılmalı.
- Öğrencilere ve ebeveynlere önerileriniz neler?
Ebevenyler çocuklarına özgüven aşılamalı, öğretmenleri desteklemeliler. Öğrencilere gelince... Hata yapmaktan, yeni fikirlerden korkmamalılar. Sınavlara daha az, hayata daha çok kafa yorun.
- Eğitimin geleceğinde ne var? Kod eğitimi mi?
Bence eğitimin geleceği toplumsal değerlerde. Nasıl aynı anda kendimizi düşünüp diğerleriyle birlikte var olabileceğiz? Açık olmak, farklı kültürlere saygı duymak, cesaret, merak...