Hasan Cemal
(Milliyet - 16 Kasım 2012)
Irak Kürdistanı’nın İran’a bitişik Soran bölgesinin ‘başkent’i sayılır Süleymaniye. Erbil’den sonra ikinci büyük şehirdir. Bu bölgede Kürtçenin Sorani lehçesi konuşulur. Dün öğle vakti, Süleymaniye’ye yukarıdan bakan Debaşan’a tırmanıyoruz. En tepede, Celal Talabani’nin yeşillikler arasındaki görkemli konutu uzaktan kendini hemen belli ediyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngilizlere karşı bölgede Kürt isyanını başlatan ve savaşan Şeyh Mahmut Berzenci’nin at üstündeki heykeli de dikkat çekici... Irak Kürdistan’ının Soran bölgesi deyince, akla önce kısa adı KYB olan Kürdistan Yurtseverler Birliği partisinin lideri Celal Talabani gelir. KDP lideri Mesut Barzani Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Başkanı ise, KYB lideri Talabani de Irak Cumhurbaşkanı’dır. Mam Celal’le ilk mülakatımı 1992’de Irak Kürdistan’ındaki Şaklava isimli küçük bir kasabada yapmıştım. Biraz o tarihlerden söz ettik, yirmi yılda nereden nereye gelindiğini konuştuk. Tabii Cengiz Çandar’ı sordu, son kitabını benden öğrendi. İngilizce olarak yaptığımız ve uzun bölümü baş başa geçen sohbet bir buçuk saate yakın sürdü. Önce bölgeyi konuştuk. “Bölge sadece yanmıyor, fokur fokur kaynıyor” dedi. İsrail’in Gazze’ye bomba yağdırmasını “Evet, tek kelimeyle korkunç” diye nitelerken ekledi: “Bu sabah söylentiler çıktı, İsrail’in Gazze’ye gireceğine, işgal edeceğine dair... İnşallah böyle bir çılgınlık olmaz.” Kısa süre ara verdik sohbete; televizyonda Çin’in yeni yöneticileriyle ilgili bir haberi dikkatle izledi. Suriye savaş uçaklarının Türkiye sınırına yakın bölgeleri bombalıyor olmasını, “Çok tehlikeli bir gelişme” olarak niteledi.
Irak Başbakanı Nuri El Maliki’yle Irak’ın Türkiye’yle ilişkilerinin hiç de iyi gitmediğini belirtince tepkisini şöyle vurguladı: “Çok kötü ve çok kötü haber.” Özetle şunları söyledi: “Başbakan Maliki Süleymaniye’ye geldi, Türkiye’yle ne yapacağız, diye... Başbakan Erdoğan’la şahsi mahiyet taşıyan problemlerini şimdilik bir yana bırakmasını söyledim. Irak’ın çıkarının Türkiye’yle mutlaka iyi ilişkilerden geçtiğini belirttim. Tamam dedi, buna hazır olduğunu söyledi Maliki... Sonra Ankara’dan bir bakanın, Enerji Bakanı olabilir, geleceği söylendi ama gerçekleşmedi bu ziyaret. Bu arada Ak Parti kongresine Maliki’nin Dawa Partisi’nden de bir heyet gidecekti. Ama Tarık El Haşimi’nin kongrede konuşma yapacağı öğrenilince iptal edilmiş...” “Ne yapmalı?” diye sorunca, şöyle devam etti Irak Cumhurbaşkanı: “Ankara-Bağdat arasında temas önemli. Önce tansiyonu düşürmek, sonra yeniden diyalog kurmak... Ankara’dan Bağdat’a bir heyet gelebilir, bir bakan gelebilir. Türk şirketleriyle ilgili bazı gelişmeler... Benim endişem, Türkiye-Irak ilişkilerinin Sünni-Şii çatışması eksenine çekilmesi... Bunu yapmak isteyenler yok değil. Bir devlet olarak Türkiye ‘Sünni’ bir eksene çekilmemeli...”
Talabani bundan sonra denge konusuna getirdi sözü: “Gerçekçi olalım. Tarihimizi de, coğrafyamızı da değiştiremeyiz. Nuri El Maliki Irak’ın Başbakanı, ülkeyi o yönetiyor. Yapacak bir şey yok. Bu durumda ‘dengeleri’ gözetmek de bizlere, hepimize düşüyor. Ankara’yla Bağdat arasında temas başlamalı, diyalog yollarını yeniden açacak olan temaslar...” Bu arada, Süleymaniye’deki bazı güvenilir kaynaklardan öğrendiğime göre, Başbakan Erdoğan, Ankara-Bağdat ilişkilerinin düzelmesi için İran’ın katkılarını istemiş ve olumlu karşılık almış... Görünen o ki: Erdoğan-Maliki ilişkilerinin normalleşmesi daha zaman alabilecek. Buna karşılık, Türk-Irak ilişkilerinin normalleşmesi fazla uzun sürmeyebilir. Celal Talabani bu izlenimimi paylaştığını söyledi.
Bir not: Erbil ve Süleymaniye’deki güvenilir kaynaklardan öğrendiğime göre, bu yakınlarda PKK’dan iki temsilci Bağdat’ı ziyaret etmiş. Hedef, Başbakan Maliki’yle görüşmekmiş. Bu gerçekleşmemiş. Ancak PKK’lıları bir bakan kabul etmiş... Öğrendiğime göre, “Eğer Türkiye-Irak ilişkilerini berhava etmek istiyorsan PKK’lılarla görüşebilirsin” diye Bağdat’ta uyarılmış Başbakan Maliki... Kim mi uyarmış? Bilmiyorum. Cumhurbaşkanı Talabani, Irak’la Türkiye arasında iyi ilişkilerde iki ülkenin de çıkarı olduğunu belirtti.
Irak Cumhurbaşkanı Talabani’yle sohbetimizin en uzun bölümünde, Tayyip Erdoğan’la Kürt ve PKK sorunları yer aldı. Bir bölümü yazılmaması kaydıyla yapılan konuşmamızda Talabani bir ara şunu çıtlattı: “Geçen yıl eylül ayındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında Tayyip Erdoğan’la buluştuk. Kendisine dedim ki: ‘PKK bana geldi. Silah bırakmaya hazır olduğunu söyledi, (Bunu söylerken, bana doğru eğildi, ‘silah bırakmak’tan söz ediyorum, ‘ateşkes’ten değil dedi). Bunun için iki koşulu vardı. Biri genel af, öteki anayasadaki vatandaşlık tarifinin yeniden yapılması ve Türk sözcüğünün çıkarılması...’ Erdoğan genel affın kolay olmadığını, kamuoyunun buna hazır olmadığını söyledi. Bu arada bir noktaya değindi. Kendisinin milliyetçi değil Müslüman olduğunu belirtti ve ‘Herkes benim kardeşim’ dedi. Ben de o zaman Hazreti Muhammed’i örnek alabileceğini söyledim. Mekke’yi zapt ettiği zaman herkesi nasıl serbest bıraktığını anlattım Hazreti Peygamber’in... Genel af olmayacaksa, dağdakiler ineceklerse, nereye inecekler, hapishaneye mi diye sordum ve bunun gerçekçi olamayacağını söyledim.”
Celal Talabani, Mesut Barzani gibi yine aynı çağrıyı yaptı PKK’ya: “Silahlı mücadelenin süresi dolmuştur, artık dağdan iniş zamanıdır. Che’ler, Ho Şi Min’ler çoktan tarih olmuştur.” Bunu söyledikten sonra Talabani’nin ağzından bir cümle daha çıktı: “PKK’ya bunu her seferinde söylüyorum ama hâlâ ikna olmuş değiller.” Talabani, PKK ile diyalog kapısını yeniden açmak gerektiğini belirttikten sonra Mesut Barzani’nin Erbil’de bana söylediğinin altını kalın olarak çizdi: “Diyalog kapısını bir tek adam açabilir, Öcalan... Ve ancak hapishanedeki o adam, Abdullah Öcalan dağdakileri indirebilir.”
Celal Talabani özetle şöyle bir yol haritası çıkardı, PKK’nın dağdan iniş süreci için: (1) Öcalan’ın hapishane koşullarının iyileştirilmesi... (Bu konuda birinci aşamada iyileştirme, ikincide ev hapsi, üçüncüde af diyor ve bu aşamaların yol haritası sürecinde zaman içinde geçileceğini söylüyor) (2) Gerçek bir ateşkes... (3) PKK’lı militanların Türkiye sınırları dışına çıkmaları... (4) Yeni vatandaşlık tanımı... (5) Genel af... Talabani’nin yol haritasının özeti böyle.
Sohbetimizin son bölümünde konu yeniden bölgeye, Türkiye-Irak Kürdistan’ı ilişkilerine geldi. “Lafı uzatmak istemiyorum. Barzani’yle ilke kararımız var. Türkiye’yle kesin olarak en iyi ilişki neyse onu kurmak istiyoruz.” Bu arada ayrıntıya girmeden, ‘bazı ülkelerin bundan hoşlanmadıkları’nı da belirtti ama bunun açık açık yazılmasını da istemedi, özellikle örnek olarak zikrettiği büyük ülkenin adının saklı tutulmasını istedi. Bölgede istikrar diye sorunca da özetle şunları söyledi Irak Cumhurbaşkanı: “Bölgede barış ve istikrar diyorsak, hem Washington’un hem de Moskova’nın kapısını çalmaktan başka çaremiz yok. Örneğin İsrail’i İran konusunda caydırabilecek tek ülke Amerika’dır. Moskova’ya gitmek zorundayız, çünkü Rusya’nın da Tahran’la, Bağdat’la, Şam’la iyi ilişkileri var. Rusya diyor ki: Esad’ı korumak istemiyoruz ama Amerika’nın her alandaki hegemonyasına da karşıyız. Bu arada Moskova bölgede radikal İslamcı hareketlerden de endişe duyuyor.” Irak Cumhurbaşkanı ve KYB lideri Celal Talabani’nin dün Süleymaniye’de Milliyet’e yaptığı açıklamalar böyleydi.
Irak Cumhurbaşkanı ve KYB lideri Celal Talabani sohbetimizde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir de şu mesajı Milliyet aracılığıyla gönderdi: “Kardeşim Erdoğan; Kürt sorununu çöz ve dağlara barışı getir. Artık zaman dağların değil, halkın oylarıyla seçilmiş meclislerin çatısı altında siyaset yapma zamanıdır. Sevgili kardeşim; Kürt sorununun çözümü, hem Türkiye’ye hem bölgemize barış ve istikrar getirirken, sana da seçim sandığında çok daha fazla oy kazandırır.”
Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin politikaları konusunda satır başlarıyla şunları söyledi: “Türkiye, Suriye’yi tam doğru okuyamadı. Önce her şeyin çok kolay olacağını, Beşar Esad’ın çok çabuk gideceğini sandı, ama sonra bunun böyle olamayacağını gördü.” “Aleviler iktidarı bırakmak istemiyor. Baas’la kilitlenmiş durumdalar.” “Hıristiyanlar da öyle. Müslüman Kardeşler’den korkuyorlar. Suriye’de bir söz dolaşıyor, ‘Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Lübnan’a’ diye...” “Dürziler ikiye bölünmüş durumda...” “Suriye Kürtlerine gelince... Kürt Ulusal Heyeti henüz Suriye muhalefetinin yanında yer almış değil. Suriye Kürdistan’ında belli başlı yerleri kontrol eden PYD ise Türkiye’den korkuyor.” “Arap Sünniler, Esad gitsin istiyor ama Şam’la Halep’teki Sünni burjuvazi henüz tam kararlı değil.” “Bu arada Esad rejimi hem ülkeyi kontrol edemiyor, hem de gitmesi kolay gözükmüyor.” Bunları belirttikten sonra ekledi Talabani: “Ankara’daki dostlarımız bu tabloyu tam okuyamadılar, resmin bütününü göremediler.”