"Avludaydık, içeri girdim. Bir dakika sonra patlama oldu. Avluya döndüğümde iki kardeşim, amcam ve oğlu yerdeydi ölmüşlerdi."
Sözlerin sahibi Silopili Nurettin Tonguç.
Tonguç, Şırnak'ın Silopi ilçesinde 5 Nisan'da yeniden başlayan çatışmalarda dört yakınını kaybetti.
Evlerine atılan bir cismin patlamasıyla hayatlarını kaybettiklerini söyleyen Tonguç, patlama sonrası evden kaçtıklarını, ancak yarım saat sonra cenazelerini alabildiklerini ifade ediyor.
"Nereden geldi, nereden atıldı bilmiyorum" diyor.
Silopi'de hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması için yürütülen operasyon kapsamında sokağa çıkma yasağı 14 Aralık 2015'te ilan edilmiş, bir ay süren yasağın ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu 28 Ocak'ta Silopi için "Tamamen temizlendi" açıklaması yapmıştı.
Bu açıklamadan bir ay sonra 5 Nisan'da, PKK'lıların saldırısında bir polisin hayatını kaybetmesi üzerine ise ilçede çatışmalar yeniden başladı ve sokağa çıkma yasağı yeniden ilan edildi.
BBC Türkçe'nin konuştuğu yerel kaynaklar, patlamada aralarında iki yaşında bir çocuğun da bulunduğu sekiz sivil hayatını kaybettiğini söylüyor.
Telefonla ulaştığımız Şırnak Valiliği yetkilileri, "sivil ölümleriyle ilgili" soruya "Bize bu konuda gelen herhangi bir bilgi yok" yanıtını verdi.
Silopi'de bulunan HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü ise, "sivillerin tanklardan atılan top atışları sonucu öldüğünü" iddia ediyor.
İlçeye yoğun bir askeri sevkiyatın yapıldığını belirten Encü, "Silopi'de şu anda hendek yok. 'Silopi temizlendi' diyenler bilmeli ki bu sorun şiddetle çözülmüyor. 'Bitti' dersiniz, iki gün sonra yine başlar. Çünkü bu toplumsal bir sorun" diyor.
Sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların devam ettiği diğer bölgeler, Mardin Nusaybin, Hakkâri Yüksekova ve Şırnak kent merkezi.
Evlerini terk eden bölge sakinleri çevre illerde yaşayan yakınlarına sığındı.
Nusaybinli bir sosyolog "Çatışmalar aylarca bile sürebilir, halk çok mağdur oldu" sözleriyle tepkisini ifade ederken, evini terk eden bir Yüksekovalı da "Ne zaman dönerim bilmiyorum, döndüğüm de evi nasıl bulacağımı da" diyor.
Bölge halkının dilinde "şehir savaşları" ve yaşadıkları mağduriyet var.
PKK'yı 'savaşı şehre taşıdığı' için eleştiren halk, devletin de sorunu "yalnızca güvenlik sorunu olarak görmesine" tepki gösteriyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan uzmanlar da "çözüm için tek yolun masaya dönme olduğu" görüşünde.
Siyaset bilimcisi Cuma Çiçek, "Ne PKK'nin silahlı yönetmelerle bir sonuç alma şansı var ne de devletin PKK'yı askeri olarak bitirip Kürt meselesiyle baş edebilir" diyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "PKK 2013 Mayıs'ına dönerse her şey konuşulabilir" açıklaması yapmış ancak bu açıklamadan bir gün sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise "Konuşulacak bir şey yok. O süreç bitti" dedi. Erdoğan polislere "Ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz" diye seslendi.
Gazeteci Nevzat Çiçek bu iki açıklamaya dikkat çekip 'devlet kanadında iki farklı görüşün olduğunu' söylüyor:
"Başbakanlığın temsil ettiği 'silahları bıraksalar çözüm masasına dönebiliriz' yaklaşımı. Diğeri de Erdoğan'ın tarzı, 'Ya baş eğecekler ya baş verecekler' yaklaşımı. Yani silahların tümüyle bırakılması ve betona gömülmesi."
Gazeteci İrfan Aktan Erdoğan'ın sözlerini şöyle değerlendiriyor:
"Kürt hareketini milyonlarca insanın desteklediği biliniyor. Bu kadar insanı siz baş eğdirmeye kalkarsanız çok fazla insanı öldürmeniz gerekir. Bu da yeni bir isyanın tohumları anlamına geliyor. Dolasıyla bu savaşın bir muzafferi olmaz."
Çatışmaların artmasıyla tartışılan konulardan arasında PKK'ya katılım ve güvenlik güçleri ile PKK'nın bölgede etkinliği, hâkimiyeti de var.
Siyaset Bilimci Cuma Çiçek'e göre şiddet ve çatışma ortamı PKK'ya katılımı arttırdı: "Askeri zafer bir sonuç üretmiyor, tam aksine karşı aktörü yeniden üretiyor."
Başbakan'ın "Temizlendi" açıklamasında sonra Silopi'de yeniden bir saldırı düzenlemesi, PKK'nın da şehirlerden çekilmediğine işaret ediyor.
Örgütün 1990lı yıllarda dağlarda yürüttüğü mücadeleyi şehirlere taşıması ve etkinliğiyle ilgili gazeteci Nevzat Çiçek "şehir savaşı olduğu için her iki taraf açısından alan hakimiyetinden bahsedemeyiz" diyor ve şu yorumu yapıyor:
"PKK şehirlere geldi. Mahalleri kontrolü çok zor. Devlet 'temizledim' diyecek, 15 gün sonra yine karşımıza çıkacak. Silopi örneğinde olduğu gibi bunu yaşayacağız."
Sert siyasi söylemler ve Silopi'de olduğu gibi yasakların yeniden gündeme gelmesi, operasyonların, çatışmaların devam etmesi çözümün kısa vadede gelmeyeceğine işaret ediyor. Uzmanlar da hem PKK'nın hem de devletin tutumunun bu kanıyı güçlendirdiği görüşünde.
Nevzat Çiçek, çatışmaların aylarca sürebileceğini belirtip "Dolasıyla hem devlet hem örgüt tarafından bakıldığında kısa vadede çatışmaların sonlanmayacağı gerçeği karşımıza çıkıyor" diyor.
Çatışmaların yakın zamanda sona ermeyeceği görüşünde olan bir diğer uzman da akademisyen Vahap Coşkun.
Devletin tutumunu "yeni hendeğe izin vermeme, sızmaya müdahale etme" olarak özetleyen Coşkun, PKK hendek kazmaya ve şehir içlerinde barikatlar kurmaya devam ettiği müddetçe durumun da değişmeyeceği görüşünde.
Akademisyen Coşkun çözüme ilişkin de şu yorumu yapıyor:
"PKK şiddetle başarı elde edemez. Ama Türk ordusu güvenlik tedbirleriyle PKK'ya daha fazla tahribat verse bile, o da bu yolla sorunu çözmez."
"PKK şehir içindeki silahlı unsurlarını çekmeli, devlet de buna mukabil olarak çözüm sürecini başlatmalı."