T24 - Türkiye Ekonomi ve Politika Araştırmaları Vakfı'nın (TEPAV) Kürt sorununa ilişkin raporuna göre; örgüte eleman göndermede İstanbul yüzde 20 ile birinci geliyor ve PKK’nın en önemli katılım üssü olarak görünüyor. İstanbul’u yüzde 15 ile Diyarbakır ve yüzde 11 ile Mardin izliyor. Ancak Hakkâri’nin yüzde 7 oranı da başlı başına önemli. Çünkü 250 binlik mütevazı nüfusu dikkate alındığında Hakkâri nüfusa göre örgüte katılım yoğunluğunda ön sıraya yükseliyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'in Hürriyet gazetesinde "Kürt sorununa ölen PKK’lılar üzerinden bakmak" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2011) yazısı şöyle:
Kürt sorununa ölen PKK’lılar üzerinden bakmak
Günlerdir Kürt sorununun yeniden içine girdiği tehlikeli tırmanışı tartışıyoruz.
Bugün isterseniz meseleye pek bakmadığımız bir boyutundan eğilelim. Bu boyutta Kürt sorununa sahip çıkmak için dağa çıkmayı meşru görüp PKK’ya katılan, güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya giren ve hayatını kaybeden insanlar yer alıyor.
Kim bu insanlar? Doğum yerleri neresi? Örgüte kaç yaşında katılıyorlar? Hangi ilde katılıyorlar? Ortalama yaşam süreleri ne?
Kadınlar daha genç yaşta katılıyor
Ankara’daki Türkiye Ekonomi ve Politika Araştırmaları Vakfı (TEPAV) araştırmacılarından Dr. Nihat Ali Özcan’ın bu konuda yaptığı bir çalışma, karşımıza bu soruların yanıtlarıyla ilgili bir dizi çarpıcı bulgu koyuyor.
Özcan’ın bu araştırması, 2006-2008 yılları arasında PKK tarafından öldükleri resmen kabul edilen toplam 461 militan hakkındaki verilere dayanıyor. Toplam 461 PKK’lının 139’u 2006, 203’ü 2007 ve 119’u da 2008’de ölmüş. Bu toplamın 408’i erkek, 53’ü kadın.
Araştırmaya konu olan PKK’lıların yüzde 95’e yakın bir bölümü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenledikleri operasyonlar sonucu hayatını kaybetmiş. Ölümlerin yüzde 85’i Türkiye sınırları içinde, yüzde 15’i ise sınır dışında meydana gelmiş. Yurtdışındaki ölümlerin dağılımında yüzde 73 ile Kuzey Irak birinci geliyor.
Toplam 461 PKK’lının ortalama katılım yaşı 19.5. İlginç olan, kadınlarda yüzde 17.2 olan ortalama katılım yaşının, erkeklerin 19.3 ortalamasının altında olmasıdır.
İstanbul en önemli katılım üssü
Örgüt mensuplarının yüzde 62’sinin, 20 ve bunun altındaki yaşlarda PKK’ya katıldığı ortaya çıkıyor. En çok katılımlar 18 ve 19 yaşlarında oluyor. Bu araştırmaya konu olan PKK’lıların yüzde 24’ü örgüte bu iki yaş grubunda katılmış. Asıl çarpıcı veri, yüzde 15’inin 17 ve yüzde 8’inin ise 16 yaşındayken, yani henüz lise çağlarındayken dağa çıkmış olması.
Doğum yerlerine baktığımızda, yüzde 75’inin Türkiye’de, yüzde 25’inin ise yurtdışında dünyaya geldiğini görüyoruz. Yurtdışı kökenlilerin yüzde 47’si İran, yüzde 39’u Suriye, yüzde 10’u Irak doğumlu. Türkiye’de doğanlar içinde en kalabalık grubu yüzde 17 ile Diyarbakırlılar oluşturuyor.
Peki militanlar örgüte nerede katılıyor? Bu sorunun yanıtını aradığımızda, yüzde 61’inin yurtiçinde, yüzde 39’unun ise yurtdışında örgüt saflarına geçtiğini öğreniyoruz. Bu tablo, “yurtdışı”nın PKK’ya kadro toplamak bakımından önemli bir işlev üstlendiğini anlatıyor bize. Suriye, İran, Irak ve Avrupa’nın oranları eşit ağırlıkta gibi duruyor.
Düşündürücü bir sonuç, yurtiçi katılımlarda İstanbul’un oynadığı rolde karşımıza çıkıyor. Örgüte eleman göndermede İstanbul yüzde 20 ile birinci geliyor ve PKK’nın en önemli katılım üssü olarak görünüyor. İstanbul’u yüzde 15 ile Diyarbakır ve yüzde 11 ile Mardin izliyor. Ancak Hakkâri’nin yüzde 7 oranı da başlı başına önemli. Çünkü 250 binlik mütevazı nüfusu dikkate alındığında Hakkâri nüfusa göre örgüte katılım yoğunluğunda ön sıraya yükseliyor.
Örgütte bulunma sürelerine baktığımızda ne görüyoruz? Ölen toplam 461 PKK’lının örgütte bulunma sürelerinin ortalaması 7.2 yıl olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların ortalama bulunma süresi 9.5, erkeklerde ise 6.9 yıl. Araştırmaya konu PKK’lıların ortalama ölüm yaşı ise 26.3. Bu oranda erkekler ile kadınlar arasında büyük bir fark görünmüyor.
Ciddi halk tabanı var
Bütün bu verilerden çıkan en çarpıcı sonuç ne olabilir? Dr. Nihat Ali Özcan bu soruyu, “Çalışma PKK’nın ciddi bir halk tabanı olduğunu, bu desteğini devam ettirdiğini gösteriyor” diye yanıtlıyor.
Özcan’a göre bu tablo karşısında birincisi halkı kazanmaya ve örgüte katılımları kesmeye, ikincisi ise doğrudan teröristleri etkisiz hale getirmeye dönük olmak üzere her biri farklı araçlar gerektiren iki ayrı strateji seçeneği bulunuyor.
“Peki Türkiye’de bu iki stratejiden hangisi uygulanıyor?” diye sorduğumuzda, Dr. Özcan “Şu anda galiba karma bir yerde ama tam olarak ne olduğunu ben bilmiyorum” diye konuşuyor.
Kürt gençleri ölümü göze alarak dağa çıkmaya devam ettiği sürece, adını ne koyarsak koyalım bu sorunla yaşamaya devam edeceğiz. O zaman onları dağa yönelten nedenleri artık daha gerçekçi bir biçimde teşhis etme zamanı gelmedi mi?