Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Barış Pınarı Operasyonu'nun henüz yüzde 10'luk kısmının tamamlandığını ve Türkiye'nin ortalama 10 gün daha bölgede operasyon yapacağını iddia etti. Dilipak, "Tabii kontrol altına alınan alan genişledikçe ona göre yapılacak işler de artıyor" dedi.
Operasyon başarı ile devam ediyor ama, bunun sonunu görmemiz gerek.
İçeri çekildikten sonra PKK bölgedeki ABD askeri tesislerinden silah ve mühimmad desteği alarak tekrar saldırabilir. ABD DAEŞ’lileri serbest bırakmaktan söz ediyor. Bu unsurlar içeriden terör eylemleri başlatabilirler. Ya da Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik saldırılar gerçekleştirilebilir. ABD’nin ne yapacağı belli değil. “Bölgeyi hava trafiğine kapattım” dedi, ama kapatmadı. Bugün cevabını bulmayan sorular var.
Tek bir Amerika yok, bunu görelim. İçeride de farklı unsurlar var.
Bana göre, operasyonun devamı kadar sonuçları da son derece önemli. Bu işin bir de operasyon sonrası var. Hem yerleşim bölgesi açısından, hem bu unsurların çatışma alanı dışında kalan bakiyeleri, ABD’nin tavrı, İngiltere, Rusya ve rejim açısından sonuçlarını görmek gerek. Yani süreç hemen bitecek değil. Uzun sürecek. Güvenli bölge oluşturulması, geri dönüş, bölgede güvenliği sağlayacak askeri tesislerin kurulması, altyapı, bunlar zaman alıcı şeyler.
Öte yandan; Kandil ve Suriye’de, PKK ve YPG’yi tasfiye ediyorsanız HDP’in durumunun da yeniden ele alınması gerekebilir.. Herkes biliyor ki, HDP, PKK ve PYD’nin siyasi ayağıdır ve aralarında yardım ve yataklıktan işbirliğine, dağa adam göndermeye kadar her türlü ilişki var. Diyarbakır anneleri ile ilgili yazılıp çizilenler bu konudaki suçlamalar için yeterli delil. Zaten bazı HDP’li belediyelere kayyım atanması da bu iddiaya dayanmıyor mu idi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Barış Pınarı Harekatı ile ilgili açıklamaları nedeniyle HDP’li Pervin Buldan ve Sezai Temelli ile üç milletvekili hakkında soruşturma başlattı. Bu soruşturmaları yenileri takip edebilir.
Tabii, önce operasyonun sonucunu görmek gerek. Karar vermek için henüz çok erken.
Bu arada ABD, AB ülkelerinin tavrı belli. Ama Macaristan’ın çıkışı sürpriz oldu. Rusya da anlayışlı. Suriye tamam, İran da rahatsızlığını bir şekilde belli etti. Ama Arap Birliği’nin tepkisi Ankara’da rahatsızlığa sebeb oldu. Arap ülkelerinin halklarının kalbi Ankara’dan yana iken, yöneticilerin çoğu Türkiye’ye karşı. Bu da sürpriz olmasa gerek.
ABD eğer arkasında bir cehennem bırakacaksa önce yangına körükle gidecek, arkasından güvenli bölgelere kaçacaktır. “Geri çekilebiliriz” söylemi, aslında “ne haliniz varsa görün, yiyin birbirinizi” anlamına geliyor. Yoksa bugüne kadar hep yangına körükle gitti. Krizi çözmek için kriz üretmek için planlar yaptı. Çünkü kriz olsun ki, onun oradaki varlığı için meşruiyet zemini oluşsun.
TSK ilerliyor. Planlanan hedefin %10’una daha ilk günden ulaşıldığına göre önümüzde daha ortalama 10 gün sürecek bir operasyon süreci var. Tabii kontrol altına alınan alan genişledikçe ona göre yapılacak işler de artıyor.
Nereden bakarsanız bakın, bu ayın sonuna kadar bu konu sıcaklığını koruyacak.. Kış bastırmadan yapılacak işler var. Ve tabii sürpriz gelişmeler olursa ona da hazırlıklı olmak gerek.
PYD geri çekiliyor. Şu ana kadar, PYD tarafından, çoğu uzaktan atış sonucu 10 civarında kişi hayatını kaybetmiş. Yaralılar var. PYD ve SDG’nin kaybı 400 civarında. Bu arada, Nurettin Demirtaş, Türkiye içinde terör saldırıları yapacaklarını söylüyor.
Evanjelik grubun kurucusu Ralph Reed, “2020 seçiminde Trump’a oy ve destek vermenin dini bir emir olduğunu” savundu. Aslında bunlar adeta DAEŞ’in Hristiyan dünyasındaki farklı bir versiyonu. Öte yandan; “Türkiye ve Kürtlerle iletişim halindeyim” diyen Trump, “Türkiye kurallara göre hareket etmezse onları ağır finansal yaptırımlarla vururum” tehdidinde bulundu. Fransa harekatı durdurma çağrısı yapıyor. Suriye “Meşru müdafa hakkı”ndan söz ediyor. ABD’de bir grub Türkiye karşıtı senatör Türkiye’ye karşı yaptırım için paket hazırlıyor..
Bölgeden ilk şehid haberleri Urfa ve Mardin’den geldi. Sınır ötesinden sivillerin üzerine yapılan havan atışlarında 6 şehid ve birçok yaralı var. Ve saldırı noktaları kısa süre içinde TSK tarafından tesbit edilip saldırı noktaları imha edildi.
NATO genel sekreteri de Ankara’yı ziyaret ederek, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını, operasyonun süresinin kısa, derinliğinin az olması gerektiği yönünde tavsiyelerde bulundu. Bu NATO nasıl bir ittifaksa, nasıl bir istihbarat yoksunu bir örgüt ise, Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidinin arkasında, saldırgan örgütleri kimin örgütlediğini, kimin eğittiğini, kimin donattığını bilmiyor, görmüyor, duymuyor. PKK, PYD, BÇG, FETÖ, DAEŞ, DHKP-C kimin piyonları bunlar? Sabancı’nın katilleri arasındaki ekipte yer alan Fehriye Erdal nerede, kim koruyor bu kızı!. NATO karargahının bulunduğu şehirde korunuyor bu kız. NATO karargâhında görevli FETÖ’cü subayların kaçmasına kim gözyumdu!
Bakın, eğer ABD, NATO, AB eğer kişi olsa, hatta aynı dinden olsak, aramızda kız alıp verecek olsa, bu olanlar iki aile arasında yaşansaydı, bu evlilik olmazdı! O zaman biz niye bu yapılara girmeye çalışıyoruz, niye duruyoruz, niye çıkmıyoruz?. Durmayalım, çıkalım demiyorum. Bunları dile getirelim, çıkarıyorlarsa onlar çıkarsınlar. Bu soruları daha yüksek bir sesle sürekli soralım ki, dünya bu gerçekleri görsün, bu maskaralığa son verilsin. Ya da bu komediden vazgeçsinler. Tabii vazgeçeceklerini de sanmıyorum. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. “Medeniyet denilen maskara mahluku görün / Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün”. Hem suçlu hem de güçlüler. Onun için arsızlık ediyorlar ve bir de bize utanmadan öğüt veriyorlar. İleri gitmeyin. Geri çıkın. Peki ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya niye bunları söylemiyorsun!. Saldırıya uğrayan benim, tehdit altındaki ülke benim. Girdiğim topraklarda vesayet hakkım var. Asıl senin orada ne işin var. İşbirliği yaptığın örgüt bir terör örgütü. NATO aynı nasihatı niye öteki üyelerine yapmıyor, ya da ittifak üyesi diğer ülkelerin meşru insani kaygıları ve güvenlik tehdidine karşı operasyon hakkı konusunda bölgedeki diğer NATO üyesi ülkelere ziyaret edip kaygılarını ifade etmiyor! İsrail jetleri İskenderun’dan girip, Urfa’dan Suriye hava sahasını işgal edip, Bekaa’yı vurup aynı yoldan geri dönüyor. İsrail NATO üyesi değil, bir NATO üyesi ülkenin hava sahası ihlal edilmiş, ne BM’den, ne NATO’dan, ne AB’den, ne ABD’den “tıs” yok! Bölgedeki ABD ve NATO radarları uyumuş! Böyle rezalet olur mu? 15 Temmuz oldu, saldırıda kullanılan uçakların yakıt ikmali İncirlik’ten kalkan yakıt ikmal uçağınca karşılandı. Bu konu neden soruşturulmuyor. NATO, ABD neden olayın üzerine gitmiyor. Bizim elimizi tutan kim?
“Çekiç güç”ten “BOP”a, hatta PKK’nın örgütlenmesinden bugüne bu konunun 5 Kasım 1978, Lice’den itibaren, bu örgütün MİT, CIA ve MOSSAD ile ilişkisine kadar yeniden gözden geçirilmesi gerek. Bekaa’da kimler, niçin ve nasıl örgütlendi. Hem Filistin davasını sosyalist bir grub sahiplenerek Müslümanların ilgisi engellenecek, hem de burada kontrollü bir şekilde, sosyalist bir örgüt havasında militan yetiştirilecekti. Bu konuda o zamanki Sovyet arşivindeki bilgiler de çok önemli. Sovyetler’in Suriye İstihbaratı ile işbirliğinin perde gerisindeki gelişmeleri Fransız istihbaratı üzerinden izlemek gerek. Bayan Mitterand boşuna katır sırtında Kandil’e gitmiyordu. Almanya her zaman içinde idi, çünkü zaten Almanya; ABD İngiltere, Fransa, Vatikan, İsrail ve dünya derin devletinin Truva atı olan bir ülke. İtalya işin içindeydi. “Bebek katili Apo” işin en kolay ucuz ve basit şekli.
Son bir cümle. Operasyon sırasında bizim askerimiz, sağ ele geçirilen bir PYD’liyi, öfkeli halkın elinden aldı. Bizde fıkıh kuralıdır. Zor başlarız, başlayınca ya yenilecekler, ya teslim olacaklar. Ya da biz şehid olacağız, “Eman” dileyen ya da düşene vurmayız! Tevbe ederlerse kardeş oluruz!
Selâm ve dua ile.