Gezi eylemlerine yapılan müdahale orantısız güç ve polis şiddeti tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Alman uzmanlar polis şiddetine karşı Almanya ve Türkiye'deki tutumu değerlendirdi.
Türkiye’deki Gezi eylemleri gibi kitlesel protestolar son dönemlerde dünyanın pek çok ülkesinde görülüyor. Brezilya'dan Mısır'a insanlar, daha fazla eşitlik ve demokrasi isteklerini dile getiriyorlar. Ancak bu protestoların büyük bir bölümünde dikkat çeken bir başka unsur daha var. O da polisin uyguladığı orantısız güç ya da genel tabiriyle polis şiddeti. Polis şiddetine sadece sıcak bölgelerde değil, demokrasinin kök saldığı, hukuk devletinin işlediği ülkelerde de rastlanıyor.
Örneğin Almanya'nın başkenti Berlin'de eline bıçak alarak kendine zarar vermek isteyen bir kişi kendisini ikna etmek isteyen polisin üzerine yürümüş ve polisin ateş açması sonucu hayatını kaybetmişti.
Son olarak Türkiye'de Ankara'daki Gezi Parkı protestolarında başından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük'ün katil zanlısı polis memurunun serbest bırakılması toplumun bazı kesimlerinde rahatsızlık yaratırken, 'meşru müdafaa' gerekçesinin yeniden tartışmaya açılmasına neden oldu.
Uluslararası Af Örgütü Almanya'nın Polis ve İnsan Hakları Sözcüsü Alexander Bosch, bu tür hukuki süreçlerin sadece Türkiye'de değil, yılda ortalama 4 bin polis şiddeti ihbarının yapıldığı Almanya'da da benzer şekilde nihayetlenebildiğini öne sürüyor:
"Alman ceza kanunu uyarınca şiddet uygulayan polis diğer sade yurttaşlar gibi ceza alır. Ancak bizim tespitlerimize göre, polis şiddetine yönelik şikâyetlerin yüzde 90'ı soruşturulmuyor ya da soruşturma sonuna kadar yürütülmüyor."
Bosch, ayrıca soruşturmaya alınan polisleri temsil eden yüzde 10'luk kesimin meslekten men edilmesine pek rastlanmadığına dikkat çekiyor ve iddiasını şu sözlerle gerekçelendiriyor: "Almanya'da bir polis bir yıl hapis cezası ya da şartlı tahliye aldığında meslekten men edilmesi ve meslekî haklarını kaybetmesi gerekir. Ancak biliyoruz ki bu, neredeyse hiç uygulanmamıştır."
Federal Polis Sendikası Başkanı Oliver Malchow ise Almanya’da polisin diğer yurttaşlar gibi yasalar karşısında eşit olduğunu belirterek, polisin ceza almadığı yönündeki eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını ve eksik bilgiler içerdiğini savunuyor. Malchow "Eğer söz konusu uygulamaya müsaade edilmişse ve orantısal olarak olması gerektiği gibiyse, yani saldırıya karşı güç kullanma durumu doğmuşsa o zaman polise bir ceza verilmesi de uygun değildir" diyor. Malchow sözlerini şöyle sürdürüyor: "Polislerin güç kullanma tekeli vardır. Bu nedenle bazen hiç arzu etmediğimiz sert sonuçlar doğuracak şekilde güç kullanabilirler ve ceza da almayabilirler."
Polisin orantısız güç kullanımına ilişkin, ülkeler arasında benzerlik gösteren bir başka nokta ise sert müdahalelere yönelik sosyal medyada yer alan görüntüler ve bunların kamu kurumlarında yarattığı hoşnutsuzluk. Federal Polis Sendikası Başkanı, sosyal medyada yer alan görüntülerin yasaklanamayacağını, ancak bu görüntülerin etik olup olmadığının da tartışılması gerektiğini kaydediyor:
"Sorgulanması gereken bu olayın öncesinde ne olduğu, yani polisin öldürülen vatandaşa yönelik gerilimi azaltmak, tansiyonu düşürmek için daha önce ne yaptığı. Tüm bunları söz konusu videoda göremiyoruz. Sadece son sekans görülüyor. Bunun üzerinde tartışılıyor ve bu durum olayın bütünü için de meslektaşlarımız için de adil değil."
Uluslararası Af Örgütü Almanya'nın Türkiye Koordinasyon Grubu üyesi Amke Dietert, sosyal medyada yer alan görüntülerin gerek Almanya’da gerek Türkiye’de polis şiddetiyle ilgili karanlık noktaları aydınlattığını ifade ediyor. Dietert, sosyal medyaya yansıyan delillere ve tepkilere rağmen polislerin pek çok ülkede cezalandırılmadığına da dikkat çekiyor ve Ethem Sarısülük'ün öldürülmesi olayını buna örnek gösteriyor.
Dietert, "Protestoların yapıldığı Ankara’daki olaya baktığımızda polisin işlediği suça karşın gözaltına dahi alınmadığını görüyoruz. Hâlbuki Türkiye’de başka olaylarda, en ufak suç iddialarının bile ciddiye alınarak müdahale edildiğini biliyoruz" şeklinde konuşuyor.
Türkiye’deki gelişmeleri medyadan takip ettiğini ifade eden Almanya Polis Sendikası Başkanı Oliver Malchow, Türkiye’de yaşanan polis şiddetinin Almanya’daki münferit olaylarla kıyaslanamayacak kadar derin nedenler taşıdığını söylüyor.
Malchow, "Almanya’da polis, eğitiminden itibaren değer anlayışını hukuk devleti olgusundan alır. Hukuk ve yasalar uyarınca vatandaşlık ve insan haklarının gözetilmesi esastır. Bu nedenle Almanya’da çalışan bir polis olmaktan gurur duyuyorum. Koşullar çerçevesinde hukuki kuralların ve polisin rolünün vatandaşa yakın bir polisi öngördüğüne inanıyorum. Bu noktadan hareketle Alman ve Türk polisinin birbirinden oldukça farklı olduğunu düşünüyorum" diyor.
Deutsche Welle Türkçe