‘İç güvenlik paketi’ olarak bilinen ve TBMM Komisyonu’nda kabul edilen torba yasadaki düzenlemeyle, polisin, istediği kişileri sınırsız olarak gözaltına almasının önü açılıyor. Polis, uygun gördüğü hallerde vatandaşları ‘koruma’ altına alabilecek! Ceza kanunlarında, bu kavram düzenlenmediği için sınırsız bir yetki anlamına geliyor. ‘Koruma altına almanın’ nasıl olacağına ilişkin hiçbir kriter düzenlemeye konulmadı. Vatandaşların ‘koruma altında’ kötü muamele ve işkence görmesini engelleyecek hiçbir güvence de bulunmuyor.
Zaman'dan İzettin Çiçek'in haberine göre, İç Güvenlik Paketi olarak bilinen Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu (PVSK) ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısında temel hak ve özgürlükleri askıya alan hükümler dikkat çekiyor. PVSK’nın 13. maddesini değiştiren düzenlemede, kişi hürriyetini ihlal etme potansiyeli içeren ‘koruma altına alma’ kavramı bulunuyor. Polis, eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alma ya da uzaklaştırma gibi işlemleri yapabilecek. Tasarının ilk halinde koruma altına almanın vatandaşın isteği üzerine yapılması öngörülüyordu. Ancak, alt komisyonda ‘vatandaşın isteği’ şeklindeki ibare, tasarı metninden çıkarıldı ve düzenleme bu haliyle komisyondan geçti.
Daha önce 22 Temmuz sahur operasyonu sonrası gözaltına alınan polisler, 8 gün boyunca hukuksuz bir şekilde nezarethanede tutulmuştu. Hukuksuz işlemi yapan görevliler gözaltı tutanağına, ‘polislerin muhafaza altına alındığını’ yazmıştı. Bu durum kanuna eklenen maddeyle artık normalleşecek ve rutin hale gelecek. Söz konusu düzenlemeyle getirilen ‘durumun niteliğine göre’ ifadesiyle, kişilerin hangi durumlarda koruma altına alınacağı polisin takdirinde olacak. Böylece, polislerin, istedikleri kişileri ‘koruma altına alıyorum’ diyerek gözaltına almasının yolu açılacak.
Düzenlemeyle ‘başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenlerin’ de polis tarafından koruma altına alınabilmesinin de önü açılıyor. Kanuna eklenen bu soyut düzenlemeyle, polis ‘koruma altına almak için durumun niteliği oluştu’ gerekçesini ileri sürebilecek. Ceza kanunlarında koruma altına almak şeklinde bir kavram bulunmadığı için bu kavram polislere olağanüstü yetkiler tanıyacak. Gözaltına alınan kişilerin bu gerekçelerle uzun süre nezarethanede kalmasının yolu açılacak. Bu düzenleme 12 Eylül döneminde olduğu gibi aylarca süren gözaltı işlemlerinin önünü açabilecek.
Gözaltı kararlarının usul ve yöntemleriyle ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu ve PVSK’da düzenlemeler bulunuyor. Buna göre, polis gözaltı işlemi öncesi ve sonrasında şüpheliyi doktor kontrolünden geçirmek zorunda. CMK’nın 92. maddesine göre ise, cumhuriyet savcısı, gözaltı işlemlerini denetliyor. Böylece karakolda yapılan işkence ve kötü muamele hem doktor hem de savcının denetiminde geçiyor. Polis tarafından yakalanan kişiyle ilgili ise 24 saat içinde hakime haber verme zorunluluğu bulunuyor. Koruma altına almayla ilgili ise hiçbir kanunda herhangi bir kriter yer almıyor. Yeni düzenlemede de açıklık bulunmuyor. Mesela, koruma altına alma mekânı ve süresi belirtilmiyor. İşkence gördüğünü ileri sürecek kişilerle ilgili doktor raporu ise ancak serbest bırakıldıktan sonra alınabilecek. İşkencenin ispatlanması ve faillerin cezalandırılması iyice zorlaşacak.
Bu düzenlemeyle Anayasa’nın 12. maddesi ve devamında düzenlenen birçok temel hak ve özgürlük ihlal edilecek. İlk olarak kişi hürriyeti ve güvenliği ortadan kalkacak. Kişiler her an polis tarafından gözaltına alınma kaygısı yaşayacağı için seyahat hürriyeti olmayacak. Kişi dokunulmazlığı da ihlal edilen temel hak ve hürriyetler arasında olacak.