Polonya'nın kuzeyindeki Bydgoszcz'da yaşayan üç Bulgar ve Türk öğrenci, bindikleri tramvayda bir grup genç Polonyalı'nın ağır küfürlerine maruz kaldı. Öğrencilere "ülkeyi terk etmeleri gerektiği, çünkü Polonya'nın Polonyalıların olduğu" söylendi. Buna benzer vakalar ülkede aralık başından beri gitgide artıyor. Yabancı öğrencilerin maruz kaldığı ırkçı saldırıların sayısı, üniversite şehri Thorn'da da rahatsız edici bir hızda artış göstermekte. Bir Türk genç, kısa süre önce yoğun küfüre ve fiziksel şiddete maruz kalarak hastanelik edildi. Başka bir vakada, gittikleri bir barda iki Türk'e barın garsonları tarafından diz çöktürüldü ve "Hristiyan değil Müslüman oldukları için özür diletildi". Olay esnasında çok sayıda müşteri, iki gencin etrafını sardı, ancak aşağılanan öğrencilere yardım etmek için değil, dalga geçmek için.
Yabancı öğrencilere "koruma meleği"
Thorn Üniversitesi'nin sözcüsü Ewa Walusiak-Bednarek, "Bu linç atmosferinden ötürü şok içindeyim" diyor. Walusiak-Bednarek, "On yıldır yurt dışından gelen değişim öğrencilerini ağırlıyoruz ve önceden böyle şeyler hiç başımıza gelmezdi. Böyle bir şey bu yıl ilk kez oldu!" diye ekliyor.
20 bin öğrencinin okuduğu üniversite, yabancı konuklara 'koruma meleği' adı verilen Polonyalıların eşlik etmesi geleneğine sahip. Walusiak-Bednarek, "Ana fikir, buralı öğrencilerin yabancı öğrencilere gündelik yaşama alışmaları ve ülkeyi daha iyi tanımaları için yardım etmekti" diyor. "Son iki saldırıdan sonraysa Polonyalı 'koruma melekleri'nin sayısı 30'dan 110'a çıktı, böylece her 130 yabancının neredeyse tamamına bir 'koruma meleği' düşüyor."
Ne var ki yabancılara yönelik saldırıların yaşandığı tek kent burası değil. Kısa süre önce Varşova Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan bir Nijeryalı sokakta uğradığı saldırı sonucu yaralandı. Yazın, Polonyalı bir profesörün tramvayda yaşadığı bir vaka ise ülkede sansasyon yarattı: Profesör, ülkede konuk olarak bulunan bir Alman bilim insanıyla Almanca sohbet ederken saldırıya uğradı. Saldırganlar, yalnızca küfür etmekle yetinmedi, profesörün suratına yumruk da attı. Konu kendine Polonya medyasında geniş yer buldu, ancak hükümet tarafından bu davranışı kınayan herhangi bir açıklama gelmedi. Saldırgan, üç ay sonra serbest bırakıldı.
Irkçı saldırılar 2000 yılına göre on kat arttı
Varşova'da bulunan "Bir Daha Asla" derneğinin temsilcisi Anna Tatar, Polonya'nın dört bir yanında gerçekleşen ırkçı saldırıları "Kahverengi Kitap" isimli kitabında derledi. 2009-2010 yıllarında 400 ayrı vaka meydana gelirken, iki yıl sonra bu rakam 600'e çıktı. Deutsche Welle'ye konuşan Tatar, "2015 yazından beri saldırılarda yeni bir yükseliş gözlemliyoruz" dedi. Tatar'a göre ülkedeki ırkçı atmosfer, 2015 sonbaharındaki meclis seçimleri öncesinde gerçekleşen seçim kampanyaları sürecindeki mülteci tartışmaları sonucu alevlendi. Polonya bu süreçte hiç mülteci almadı. Ancak, Polonyalıların Avrupa'daki yüksek mülteci sayısından ötürü duydukları endişe, seçim kampanyaları sona erdikten sonra da olduğu gibi kaldı. Anna Tatar, bu bağlamda Polonya medyasına da eleştirel yaklaşıyor. Tatar, "Medya, mültecileri, yüzlerini göstermeksizin, kişisel hikayelerine değinmeksizin, bir yığın olarak resmetti" diyor.
Polonya'daki yabancı oranı diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha az olmasına rağmen, ülkede 2000 yılından beri ırkçı motivasyona sahip saldırıların sayısı on kat artmış bulunuyor. Polisten elde edilen istatistiklere göre, 2013'te toplamda 850 yabancı saldırıya uğrarken, 2015'te bu rakam iki katına çıktı. Eskiden saldırıya uğrayanların başında Yahudiler ve Romanlar gelirken, şimdiyse Müslümanlar ve Afrikalılar geliyor.
Faillerin ceza alması ise ender rastlanan bir durum. 2015'te sadece 70 dava görüldü. Sonlandırılan birçok soruşturmanın ortak gerekçesi, "minimum toplumsal hasara" yol açmak oldu. Ancak Wroclaw gibi ender rastlanan vakalar da sözkonusu. Bu kentteki bir mahkeme, 2015 sonbaharında şehrin merkez meydanında bir Yahudi kuklası yakan bir kişiyi 10 ay hapis cezasına mahkum etti.
Yabancı nefretine duyulan hoşgörü
Rahatsız edici olan şeyse siyaset camiasının suskunluğu. Thorn ve Varşova'daki vahşi saldırıların ardından siyasetçilerden sert tepkiler gelmesi bekleniyordu, ama nafile. Siyasetçilerin ve devlet makamlarının bu tür olayları açıkça kınamak yerine saldırganları koruduğu bile oluyor. Nisan 2016'da Polonya'nın Bialystok kentinde gerçekleşen bir eylemde aşırı milliyetçiler "Yahudilerin asılması" çağrısı yaptılar ama mahkeme bu eylemin herhangi bir ırkçılık içermediği değerlendirmesini yaptı. Mahkeme, "her tatsız ifadenin nefret çağrısı olarak görülemeyeceğini" gerekçe gösterdi. Bu vakanın faillerinin Polonya'daki en büyük aşırı sağcı gruplardan olan "Milli-Radikal Kamp" üyesi oldukları biliniyor. Sembolleriyse, gamalı haça benzeyen, bıçak tutan bir elden oluşuyor ve bunun yanında Ku Klux Klan amblemini anımsatan ırkçı bir sembol bulunuyor.
Polonya hükümetinin ülkede gittikçe artan yabancı düşmanlığına karşı nasıl bir strateji geliştireceği hala gizemini koruyor. Hükümet, bu sorunla mücadele edecek yollar aramak yerine, yaşanan bu gelişmeler çerçevesinde anlaşılması güç kararlar veriyor. Örneğin 2013'te yabancı düşmanlığını analiz etmesi için kurulan "ırk ayrımcılığıyla mücadele konseyi", 2016'da kapatılmış bulunuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Monika Sieradzka