Catherine Zeta Jones, anne olduktan sonra proje seçerken ‘İlerde çocuklar ne düşünür’ diye endişe duyduğunu söylüyor. Ünlü yıldız “Çocuklarım için bir animasyon filmde yer almayı çok isterim” diyor
Foto GaleriYönetmenliğini Bart Freundlich’in üstlendiği, ‘The Rebound’ filminde Justin Bartha’yla başrolleri paylaşan Catherine Zeta Jones, HELLO! dergisine konuştu.
Bütün projeleri eşinize danışır mısınız? Michael Douglas kuralları var mı?
Tabii ki hayır. Karışmaz bana. İşin öncelikle benim içime sinmesi gerekiyor. Ancak Michael’dan da fikir almaktan çekinmem. Beni sınırlamaz fakat insanın iki çocuğu olunca anne olarak bazı şeylere dikkat ediyorsun ister istemez.
Açıkçası pornografiye yakın sahnelerde rol almam
Sandy karakterini anlatır mısınız?
Çok iyi bir ev hanımı, harika bir anne. Birbirinden şeker iki çocuğu var. Fakat oğlunun doğum günü partisinde, yan komşusunun kocasıyla olan cinsel yakınlaşması hayatını tamamıyla değiştiriyor.
Justin Bartha’yı yumrukladığınız sahneyi anlatır mısınız?
Filmin çekimleri sırasında en çok eğlendiğim sahne, kuşkusuz Justin’i tekmeleyerek yumrukladığım sahneydi. Aram (Justin Bartha) ek iş olarak bir terapi merkezinde çalışıyor. Şişko adam kostümü giyerek, oraya gelen kadınların yumruklarına maruz kalıyor. Sandy de kocasından çıkaramadığı öfkesini Aram’dan çıkarıyor. Bu sahnede sadece
Sandy değil ben de çok rahatladım!
Anne olmak size neler kattı?
Dünyadaki en güzel duygu. Dylan ve Carys’e sarılıp dokunduğumda tüm yorgunluğuma rağmen bütün enerjim geri geliyor. Bir proje seçerken ilerde onlar ne düşünür diye endişe duyuyorum. O nedenle animasyon bir filmde yer almayı da çok isterim doğrusu.
Michael Douglas nasıl bir baba ve nasıl bir eş?
Çocuklarımız bizim her şeyimiz, ama onlar için birbirimizi de ihmal etmiyoruz. Her sene baş başa romantik tatillere çıkıyoruz. İlgili bir baba ve romantik bir eş diyebilirim. Geçen yıl Meksika’ya yaptığımız tatilin etkisi hala üzerimizde.
Erkekte el ve göze dikkat ederim
Bir erkekte neye dikkat edersiniz?
Ellerine ve gözlerine dikkat ederim. Kendine güvenen ve kibar bir erkek her zaman gönlümü kazanır. Tercihim her zaman olgun erkeklerden yanadır.
Hayatınızda en unutulmaz an?
Douglas ile evlendiğimiz gün sekiz aylık hamileydim. Düğün dansımızda sık sık ayağına bastım. Çünkü iki kişilik dans ediyordum. Bir de çocuklarımı ilk kucağıma alıp kokladığım an.
Modayla aranız nasıl?
Kendi çizgilerime ve hatlarıma yakışanı giyiniyorum. Önemli gecelerde tuvalet tercihim. Favori renklerim kırmızı ve siyah. Ayakkabı ve çantada YSL ve Chanel. Kıyafette Oscar De La Renta ilk tercihlerim.
Oscar gibi önemli törenler için nasıl hazırlanıyorsunuz?
Sadece uykuma önem gösteriyorum. Göz altı morluklarını hiç sevmem. İki hatta üç gün öncesinden en az sekiz saatlik uykumu almaya dikkat ederim. Bir de stres için masaj tabii.
Türkiye’yle ilgili neler biliyorsunuz?
İstanbul hakkında güzel şeyler duydum tabii ki. Bir açılışta Sting’den hamamlarınız hakkında hoş ve ilginç şeyler işittim. Bir kere de Türk lokumu yemiştim. Bir yakınımıza Türk bir aileden hediye gelmişti.
Hiç Türk filmi izlediniz mi?
Henüz izlemedim. Ama izlemek isterim. Türk yönetmenlerden Nuri Bilge Ceylan ve Ferzan Özpetek’i biliyorum, fakat onları da izleyemedim. Senaryo ve karakter iyi olursa bir Türk yönetmenle çalışabilirim.
Nasıl bir karaktere hayat vermek isterdiniz?
Tarihi bir film olursa bir Sultan’ın baş döndüren karısı ya da başka bir ülkeden saraya gelen yabancı bir gelin. Egzotik ve gerçeğe dayalı hikayeleri hep sevmişimdir.