Ai Weiwei’nin "Porselene Dair" başlık sergisi Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyarete açıldı. 100’ü aşkın eserin içinde Orta Doğu'da yaşanan acıların ifade bulduğu işler öne çıkıyor. Serginin kapıları 28 Ocak'a kadar ziyaretçilere açık olacak.
Ünlü sanat eleştirmeni Sir Norman Rosenthal’in “Sanatın İmparatoru” diye nitelediği Çinli çağdaş sanatçı Ai Weiwei’nin “Porselene Dair” başlıklı sergisi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) ziyarete açıldı. Dün (11 Eylül 2017) düzenlenen basın toplantısında SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer ve Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ile birlikte gazetecilerin karşısına çıkan Ai Weiwei cep telefonuyla pek çok fotoğraf çekti ve kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
Cumhuriyet'ten Emrah Kolukısa'nın haberi şöyle:
Tüm toplantı boyunca Sir Rosenthal’in de en ön sırada oturduğunu belirtmek gerek, zira yarın saat 18.00’de müzede Ai Weiwei ve Rosenthal kapsamlı bir söyleşi yapacaklar, şimdiden not edin.
Geleneğe büyük bir önem atfeden ve bu gelenekten beslenirken onu bir anlamda sürdüren ve dönüştüren Ai Weiwei “Geçmişe bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü hayatımız, yaşadığımız şimdiki zaman iki şeyin arasında, geçmiş ve geleceğin” diyor. Sergide de bu tavrın izlerini görmek mümkün; geleneğin, gelenekten gelenin ve Ai Weiwei’nin müdahalelerinin izleri çok açık. Sanatçının muhtemelen şimdiye kadarki en büyük solo sergisi olan “Porselene Dair”de Ai Weiwei’nin kırk yıl önce ürettiği ilk porselen işi de var, buradaki sergi için ürettiği yeni ve çarpıcı “Mavi- Beyaz Porselen Tabaklar” serisi de...
28 Ocak’a dek sürecek olan “Porselene Dair” bir kerede gezilecek, bir yazıyla özetlenecek bir sergi değil. Bir kere sırf Ai Weiwei’nin çektiği belgeselleri izlemek bile başlı başına bir vakit gerektiriyor. Sanatçının tüm dünyada en çok tanınan işlerinden (eylemlerinden biri de diyebiliriz) olan ve “bir eylemci olarak sanatçı” kavramının enine boyuna tartışılmasına yol açan “Han Hanedanı Vazosunu Düşürmek” başlıklı eserinin dev bir Lego tablosuna dönüştürüldüğü ve “Sütun gibi Üst Üste İstiflenmiş Porselen Vazolar” ile birlikte sergilendiği salon detayların içinde kaybolup gideceğiniz ve belki de bir-bir buçuk saatinizi harcayabileceğiniz bir zenginlik içeriyor.
Bir köşede ünlü “Ayçekirdekleri”nin, bir diğer köşede ev hapsinde tutulurken kapısının önene konan çiçeklerden ilhamla yaptığı “Tomurcuklar” başlıklı beyaz porselen çiçeklerin durduğu; bir salonda Asur kabartmalarından hareketle ürettiği ve günümüzün acılarını yansıtan duvar kâğıtlarıyla “Odyssey” misali bir hikâye anlatırken, bir başka köşede karşımıza çıkan porselen yengeçlerle bambaşka bir meseleye (sergide tüm bunların hikâyeleri ve açıklamaları kısa da olsa aktarılmış) parmak basan Ai Weiwei’nin üç kata yayılan devasa sergisinde bizi en çok etkileyen işlerden biri “Mavi- Beyaz Porselen Tabaklar” serisi oldu.
Nazan Ölçer’in basın toplantısı sırasında dile getirdiği “Acılar unutturmamak” sözünün tam olarak ne anlama geldiği işte bu seride billurlaşıyor. Geleneksel yöntemlerle Çin’de üretilen tabakların üzerinde başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın sıcak bölgelerinde yaşanan olayları, mülteci dramını (bir tabağın üzerinde Aylan bebeği görmek bizi şaşırtmıyor belki ama kesinlikle duraklatıyor), kafa kesen cihatçıları, çadır kentleri resmeden Ai Weiwei aslında tam da bizim hikâyemizi anlatıyor. Sırf bu hikâyeyi dinlemek için bile defalarca gidilir yılın bu en önemli sergisine.