T24 - Adana'da ‘KCK’ operasyonda gözaltına alınıp tutuklanan DİHA muhabiri Özlem Ağuş, cezaevinden mektup gönderdi. Pozantı’daki tecavüz vahşetini aydınlattıkları için tutuklandıklarını belirten Ağuş, “Her şey ortada ve tek sanık vardır: Buradaki en büyük suçlu, kaleme kelepçe ile taşa tecavüz, kimliğe kimyasal bomba ile saldıran AKP’dir”dedi.
6 Mart’ta “KCK” adı altında düzenlenen operasyonda tutuklana DİHA muhabiri Özlem Ağuş'un Özgürgündem gazetesinde yer alan mektubu şöyle:
Pozantı Cezaevi’ne ilişkin haberlerinin tutuklanmasında etkili olduğunu kaydeden Ağuş, “Bu operasyon son iki ayda özelde Adana, genelde ise Çukurova’da gerçekleşen mitinglerde halkın kendini alanlarda var etmesine cevaben yapılmıştır. Ayrıca yaklaşan Newroz kutlamalarının önü de kesilmek istenmiştir. Özellikle emniyet ifadelerinde ‘Ez li vir im’ mitinginde bu kadar insan nasıl toplandı? şeklinde sorular sorulması, bunu kanıtlamak için iyi bir ayrıntıdır diye düşünüyorum” dedi.
Gözaltı sürecinde “dosyada suç teşkil edecek bir şey yok, tutuklamazlar” diye düşündüğünü belirten Ağuş, “Ancak sonra böyle düşündüğüm için kendime güldüm. Çünkü Kürt olduğu için, açlık grevine katıldığı için, basın açıklaması yaptığı, ölümler istemediği için, hergün 7’den 70’e tutuklu haberlerini yapan yine bizlerdik. Hemen hergün ‘KCK’ operasyonu adı altında onlarca kişi ‘Örgüt üyesi’ olarak tutuklanıyor. Tabi bu operasyonlardan en fazla nasibi alanlar da ‘halk iradesini’ yansıtan gazeteciler oluyor” ifadelerini kullandı.
Basın çalışmalarına kısaca değinen Ağuş, yakın bir zaman önceye kadar gazetecilik faaliyetlerine ara verdiğini, ancak 36 gazetecinin tutuklanması sonrası DİHA’da çalışmaya karar verdiğini ifade etti. “Çağdaşların kalemi yerde kalmamalıydı, kalmadı da” diyen Ağuş, devamla şunları belirtti: “Devlet, kendi Roboski’sinden, kendi yarattığı Pozantı’sından rahatsızlık duymalıydı. Yapılan katliamlardan, ‘taciz ve tecavüz’ işkencelerinin ardından, DİHA’yı ajans olarak dahi görmeyen devlet, şimdi ise muhatap almak zorunda kaldığı ajansımızı ‘KCK’ adı altında illegal zeminde lanse edip, muhabirleri ve çalışanlarını örgüte üye yapıyor. Bu yolla, en büyük yasadışılığı ve hukuksuzluğu gerçekleştiren, AKP’nin ta kendisidir. Kendisine muhalif olan her kesimi örgüte üye yapan AKP, ‘örgüt adına faaliyette bulunarak’ en büyük ‘yardım ve yataklığı da’ oluşturmuş oluyor.”
Yapılan operasyonlarla Pozantı “utancının” örtülemeyeceğini dile getiren Ağuş, mektubunu şu satırlarla sonlandırdı: “Hükümetin gerçekleştirdiği hiçbir ‘KCK’ operasyonu, Roboski’nin kanını durdurmaya yetmez, Pozantı’nın utancını örtemez. Kendi ayıplarını, ‘Roboski’yi unutma, unutturma’ diye kınayan halka, ‘Pozantı ilk değil, sorumlular yargılansın’ diyenlere KCK damgası vurarak sanıklaştıran devletin en büyük tanıkları, başta Kürt halkı ve çocukları, sonrasında ise bu ayıplara halk aracılığı ile şahitlik eden gazetecilerdir.
Artık devletin bu ayıplarının gizli tanığı kalmamıştır. Herşey ortada ve tek sanık vardır: Buradaki en büyük suçlu, kaleme kelepçe ile taşa tecavüz, kimliğe kimyasal bomba ile saldıran AKP’dir. Biz gazeteciler nerede olursak olalım, gerçekleri yazmaya devam edeceğiz.”
Pozantı Cezaevi’nde Kürt çocuklarına uygulanan cinsel şiddetin başka bir cezaevinde uygulanması durumunda Adalet Bakanlığı’nın farklı tutumu olacağını belirten ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Bu çocuklar Kürt oldukları için Adalet Bakanlığı açıklama yapmadı. Adeta Kürt siyasal hareketine ders vermeye, siyasal toplumsal muhalefetin gözünü korkutmaya çalışıyor” dedi.
Pozantı’da çocuklara cinsel şiddetin üzerinden haftalar geçmesine rağmen hükümet cephesinden doyurucu bir açıklama gelmedi. Adalet Bakanlığı tarafından Sincan’a nakledilen çocuklardan ise haber alınamadı.
Hükümetin tutumunu ve cezaevleri gerçeğini değerlendiren Kozağaçlı, Pozantı Cezaevi’nin Türkiye’deki cezaevlerinden farklı olmadığını söyledi. Kozağaçlı, “İçişleri Bakanı münferit demeyi çok seviyor. Bunlar münferit değil, Türkiye’de zaten hiç olmadı. İşkence, cinsel istismar, kötü uygulamalar, tecrit, bunların hepsi sistematiktir. Dolayısıyla bunu çok üzülerek, utanarak söylüyoruz. Ama çocuk cezaevlerinde 2 bin 500’e yakın çocuğun tutulduğu bu hapishanelerdeki bütün bu uygulamalar da sistematiktir” dedi.