Cumhuriyet yazarı Prof. Ahmet İnsel, Meclis'ten geçerek referandum sürecine giren ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği tekifiyle ilgili olarak "Rahatsızlığın sadece AKP seçmeninde değil, açıkça dile getirilmese de, birçok AKP yerel yöneticisi ve seçilmişinde de varlığı hissediliyor. Bu rahatsız kesimin çok küçük bir bölümünün eli halkoylamasında hayır oyu kullanmaya gidecektir" dedi. İnsel, "Büyük çoğunluğu sandığa gitmeyerek ya da boş oy vererek rahatsızlığını ifade edecek. Bu kesimin sandığa gitmemesi, sandıktan hayır çıkmasının AKP’nin hemen iktidarı kaybetmesine neden olmayacağına inanmasıyla mümkün olacak" görüşünü dile getirdi.
Ahmet İnsel'in "Tek adam sistemi ve ikircikli AKP’liler" başlığıyla yayımlanan (4 Şubat 2017) yazısı şöyle:
“Cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak resmen tanımlanan, ne kuş ne deve olan ucube anayasa değişikliği önerisi nihayet TBMM’den Cumhurbaşkanı’na havale edildi. Yangından mal kaçırır gibi alelacele oylatıp, sonra bir haftadan fazla Meclis Başkanı’nın dolabında bekletmenin gerekçesi yakında anlaşılır. Bu konuda rivayet muhtelif. Çeşitli kamuoyu anketlerinin kimisi yayımlanan, kimisi elden ele dolaşan verilerine göre, denekler evet ile hayır arasında ortadan ikiye bölünmüş durumdalar. Eğilimin zaman içinde gelişimine bakınca, evet oyu verme eğiliminin biraz daha zayıf, hayır oyu verme eğiliminin biraz daha güçlü olduğu görülüyor. Kararsızların arasında da durum farklı değil. AKP seçmenlerinde sandığa gitmeme eğilimi gösteren küçük ama marjinal ağırlığı yüksek bir kesim var. CHP ve HDP’ye son seçimlerde oy vermiş seçmenler arasında hayır oyu verme eğiliminin son derece yüksek olması normal. Önemli olan MHP’ye oy vermiş olanlar arasında da hayır oyu verme eğiliminin şimdilik açık ara önde geliyor olması. Parti aidiyetlerinin halkoylaması perspektifinde yer yer kırıldığı, bir kısmı Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla ilgili büyük yarılmanın, bir kısmı ise tek adam rejimi karşısında duyulan derin endişenin neticesi olan yeni bir karşıtlık şekilleniyor. Bu karşıtlığın yumuşak karnı AKP seçmenleri. Bugün ortalama bir AKP seçmeni açısından, halkoylamasında evet demek için güçlü gerekçeler bulmak kolay değil. Medyada bağırıp çağıran iktidar sözcülerinin ileri sürdükleri gerekçelerin kofluğu açık biçimde sırıtıyor. Daha önemlisi, AKP seçmenleri arasında katı bir ideolojik aidiyet taşımayan kesimin, “şimdi buna ne gerek vardı” sorusuna aldıkları herhangi bir doyurucu yanıt yok. Tersine, hem bu tartışmanın neden olduğu ek toplumsal gerginlikten hem de bunun iktisadi yaşam üzerinde yarattığı siyasal şok etkisinden rahatsızlar. 2019’a kadar iktidara sağlam biçimde oturmuş olan AKP’nin böyle bir zorlamayla iktidarını pekiştirmeye çalışması ve kaosu derinleştirmesine anlam vermekte zorlanıyorlar. Bu rahatsızlığın sadece AKP seçmeninde değil, açıkça dile getirilmese de, birçok AKP yerel yöneticisi ve seçilmişinde de varlığı hissediliyor. Bu rahatsız kesimin çok küçük bir bölümünün eli halkoylamasında hayır oyu kullanmaya gidecektir. Büyük çoğunluğu sandığa gitmeyerek ya da boş oy vererek rahatsızlığını ifade edecek. Bu kesimin sandığa gitmemesi, sandıktan hayır çıkmasının AKP’nin hemen iktidarı kaybetmesine neden olmayacağına inanmasıyla mümkün olacak. Nesnel olarak da bunun tersini düşünmeyi gerektirecek bir neden yok. Hayır kazandığında AKP Meclis çoğunluğunu kaybetmeyecek. Türkiye’de istifa diye bir kurum olmadığı için (bkz. Tanıl Bora’nın Birikim sitesindeki yazısı) bu anayasa değişikliği işini ülkenin başına saranlar istifa etmek sorumluluğu ve medeniliğini göstermeyecekler. Dolayısıyla, kararsız AKP seçmenlerini, hayır oyu vermese de, evet oyu da vermemeye teşvik eden bir dil kullanmak, gerekçeler ifade etmek gerekiyor. İktidarın medya tekelini sonuna kadar kullanmanın yeterli olmadığını gördüğünün ve hayır oyu kampanyasını bu sefer baskı, korkutma ve sindirme yoluyla engellemeye çalıştığının işaretleri hızla artıyor. Kamusal alanda hayır oyu vermeye çağırmanın bazı yerlerde hakaret suçu, bazı yerlerde terör propagandası addedilmesinin örnekleri çoğalıyor. Bu da iktidarın halkoylamasının sonuçlarını çantada keklik olarak görmediğinin en somut işareti. Tutuklu milletvekilleri, belediye başkanları, gazetecilerin yanında, şimdi sosyal medyaya yönelik tedhişle hayır oyu verme çağrısının sesi kısılmaya çalışılıyor. Bütün bunlara rağmen, soğukkanlı bir kararlılıkla, teknik detaylar içinde boğulmadan, neden tek adam sisteminin herkes için kısa veya uzun vadede bir tehdit olduğunu anlatarak, hayır oylarının önde gelmesini sağlamak halen mümkün. Halen böyle ama önümüzdeki iki ayda iktidar işin kötüye gittiğini görüp, can havliyle neler icat eder bilmiyoruz.