Aslı Aydıntaşbaş
(Milliyet, 2 Temmuz 2012)
7 aydır cezaevinde olan Prof. Büşra Ersanlı bugün ilk kez hâkim karşısına çıkacak. Hisar’daki evini ziyaret ettim. Sizce bu saygın akademisyen “terörist” olabilir mi?
BDP Siyaset Akademisi’nde ders verdiği için tutuklanan Büşra Ersanlı’nın Datça’daki evinde kedileriyle röportaj yaptım!
Geçenlerde Büşra Ersanlı’nın ablası Sırma Evcan’ı aradım. Artık Ersanlı ismini siz de biliyorsunuz. Uluslararası alanda çalışmaları olan saygın siyaset bilimci, BDP Siyaset Akademisi’nde ders verdiği için KCK davasından tutuklandı. İddianame, Türkiye’de özel yetkili savcılıklar adı altında işlenen hukuk facialarının başarılı bir örneği. Büşra Hoca, aylardır KCK davasından cezaevinde; akademisyenler, yakınları ve hatta Avrupa Parlamentosu bile isyanlarda. Ve Büşra Hoca bugün, yani Datça’daki yazlık evinden apar topar götürülüşünden 7 ay sonra, ilk kez hakim karşısına çıkacak. Niyetim, bu davayı yazmak değil, gazete haberlerinin arkadaşında perdelenen hayatlara ışık tutmaktı. Memlekette her gün özel yetkili mahkemeleri, yargıyı, sayıları yüzbinleri geçen tutuklu ve hükümlüleri konuşuyoruz. Ama pek azımız bu tartışmaların gerisindeki insancıkları, o yaşamlarını, olağanüstü koşullarda tutuklananların hiç de olağanüstü olmayan günlük kavgalarını yakından gözlemliyor.
Hiç düşündünüz mü insanlar cezaevindeyken ailelerine ne oluyor? Evlerine kim bakıyor? Su ve elektrik faturasını kim ödüyor ya da mesela, iş güç gibi daha varoluşsal konuları da bırakın, Allah aşkına evdeki çiçeklerini kim suluyor? Bu yüzden Sırma Evcan’a telefonda rica ettim: “Mahkeme öncesi Büşra’nın evine gelmek istiyorum. Kedileriyle röportaj yapmak için!” İstanbullu, köklü bir aileden gelen her Ersanlı, entelektüel camia ve sivil toplumda tanınan bir isim. Orta Asya ve milliyetçilik üzerine çalışmaları var. Yıllardır Rumeli Hisarı’nda baba yadigarı 3 katlı sempatik evde oturur. Hapiste olduğu 7 aydır, kardeşi Sırma her hafta Nişantaşı’ndan taşınıp iki gününü kedilere bakmak için Ersanlı’nın evinde geçiriyor. Bir akşamüstü, kapısını çaldım.
BDP’nin anayasa komisyonunda danışman olan Büşra Hoca, KCK iddianamesinde “terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlanıyor. Savcıların elindeki tek ‘delil’, BDP siyaset akademisinde kadın ve siyaset üzerine verdiği seminerde aldığı notlar ve, hiçbir örgütsel bağa işaret etmese de, yaptığı telefon görüşmeleri. Peki 7 aydır özgürlüğünden alıkoyduğumuz, hayatını alt üst ettiğimiz bu azılı bir “teröristin” evi nasıldır acaba? Bakın anlatayım. Ersanlı’nın 3 katlı ahşap evin kendisi, restore edilmiş bir tarihi eser; içi ise antikalarla dolu. İçeri girdiğimde beni her zaman gibi gülen yüzüyle Sırma Evcan karşılıyor. Sırma eski bir gazeteci. Gülümsemeye rağmen, aylardır ruhunun çektiği yorgunluk, gözlerinden belli.
İlk dikkatimi çeken, duvarda Orhan Taylan ve Ömer Uluç’un tabloları ve antika koltuk. Üçünü tablo, Sırma’nın ressam kızı Zeynep Perinçek Signoret’e ait. Köşede evin orijinal sahibi babaanneden kalma bir çini soba var. İçerde beni Fistan ve Mestan bekliyor. İkisi de kocaman, epeyi yaşlılar. 16 yıldır Büşra’yla birliktelermiş. Sırma, Büşra gideli beri kedilerin depresyonda olduğunu söylüyor. “İnsan sevgisi arıyorlar. O yüzden muhakkak bir gece onlarla kalıyorum” diyor. Fistan yanımdan ayrılmıyor; hüzünlü bakışlarına dayanamayıp resmini çekiyorum. Büşra Ersanlı terörist ya, kitap ve CD’lere özelikle dikkat ediyorum. Ne okur teröristler? Ne müzik dinler? Tom Waits, Nazan Öncel, bolcana caz ve klasik müzik var. Belki de Avrupa sinemasının en “ağır entelektüellerinden” Alman yönetmen Fassbinder’in tüm eserlerini kapsayan bir DVD seti dikkatimi çekiyor. Antika yazı masasını sorduğumda, “Fikret Amca’nın yazı masası” yanıtını alıyorum. Fikret Amca 1950’lerde vali. Bir çok köklü cumhuriyet ailesi gibi bu ailede de askerler, bürokratlar, profesörler var. Büşra da Arnavutköy kız koleji (Robert kolej) ve Boğaziçi’nde sonra, akademik hayata yöneliyor. Tez hocası, Şerif Mardin. O dönem Mardin’in diğer doktora talebesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Son 20 yılda Ersanlı’nın ”liberal” sayılabilecek milliyetçilik tezleri, Abant toplantılarından TİKA’ya kadar bir çok sivil platformla ortak çalışmasına imkân veriyor. KADER yöneyim kurulunda. Kürt hareketine olan ilgisi ise, BDP (ve DTP) ile anayasa ve yerel yönetimler üzerine çalışmaya başladığı son 4-5 yılda yoğunlaşıyor.
Evin en sevdiğim yeri, çatı katındaki çalışma odası. Boydan boya kitaplarla kaplı, İstanbul boğazı ışıl ışıl pencerenin önünden akıp gidiyor. Peki bu betimlediğim hayatı yaşayan biri terörizme bulaşmış olamaz mı? Suç, ya da bu durumda terörizm, sınıf ya da eğitim düzeyi meselesi midir? Tabii ki hayır. Ancak terörist olmanız için en azından ortada bir delil, bir eylem, komut, ya da kem bir laf olması lazım değil mi? Büşra Ersanlı’nın dosyasında bunların hiçbiri yok; ama 7 aydır cezaevinde... Aşağıya kata indiğimde, Büşra’nın yakın dostu Melek Ulagay’a rastlıyorum. Sırma’ya eşlik etmek için uğramış. Cam kenarında oturup Büşra’nın anısına birer kadeh bir şeyler içiyoruz. Yanımızda Fistan ve Mestan, mırıl mırıl, dört gözle teröristin evine dönmesini bekliyorlar...