Toplumcu Düşünce Enstitüsü tarafından dün İstanbul'da düzenlenen Ekonomi Seminerleri Programı çerçevesinde konuşma yapan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, "Refah ve barış hem kurumsal ekonomik hem de kurumsal siyasal katılımcı süreçlerin aynı zamanda ve birlikte sağlıklı yürütülmesi ile mümkündür..." dedi.
Cumhuriyet'ten Zeynep Çam'ın haberine göre; Toplumcu Düşünce Enstitüsü tarafından dün İstanbul'da düzenlenen Ekonomi Seminerleri Programı çerçevesinde Prof. Dr. Daron Acemoğlu bir konuşma yaptı.
Prof. Acemoğlu, Covid-19 döneminde fiziksel katılım ortamında verilen konferansta; teknoloji alanındaki büyük dönüşüm ve sıçramaların, küresel ölçekte yaşanılan demografik değişimlerin ve toplumsal ilişkilerde gerek sınıfsal, gerek sosyo-politik gelişmelerin dünyadaki ekonomik büyümeyi destekleyeceğinin beklendiğini belirtti.
Prof. Acemoğlu, önümüzdeki dönemde dünyada barış ve refahın sağlanmasının bir yanda büyümenin kalitesi, diğer yanda ise hızlı, sürdürülebilir ve paylaşımcı olması ile mümkün olacağına dikkat çekerek, "Refah ve barış hem kurumsal ekonomik hem de kurumsal siyasal katılımcı süreçlerin aynı zamanda ve birlikte sağlıklı yürütülmesi ile mümkündür..." dedi.
"Dünyada ve Türkiye'de Verimlilik Sorunu ve Çözüm Önerileri" başlıklı konuşmasında, yapay zeka, makina öğrenmesi gibi teknolojilerin verimlilik alanında sağlayacağı gelişmelerin toplumsal yapılarda nasıl derin yarılma ve eşitsizliklere neden olabileceğine değinen Acemoğlu, Ekonomik büyümenin "kalitesinin" önemli olduğunu, "kaliteli büyümenin," kredi/dış kaynak temelli değil, toplam faktör girdileri temelli büyümeye dayalı olduğunu anlattı.
Acemoğlu konuşmasında özellikle 1980'li yıllardan bu yana sosyal değerlerdeki erozyonunun, dünyada ucuz kaynak maliyetleri ile desteklenen düşük katma değerli yatırımların, birbirini destekleyen ve rekabet eden kurumsal yapıların zayıflamasının ve eğitimdeki gerilemenin verimlilik üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde durdu.
Acemoğlu ayrıca, yaşanmakta olan ve bundan sonra da yaşanacağı bilinen doğal afetlerin bir uyarıcı olduğunu; ekoloji tabanlı bir ekonomi düzenine geçişte bir fırsat oluşturduğunu; böylece yüksek katma değerli, verimli ve hem üretimde hem de tüketimde teknolojiyi doğru değerlendiren bir yapının kuralabileceğini belirtti.
Faizlerin düşük olmasının kalitesiz büyümeye birkaç yönden katkıda bulunduğunu da anlatan Acemoğlu, şunları söyledi:
"Birincisi; kötü sistemlerin sürekliliğine yardımda bulunuyor. Çok kötü, yanlış politikalarla bir beş sene yaşayabilecek sistemler şimdi 15-20 sene yaşayabiliyorlar. İkincisi ise; kaynakları artırarak doğru çözümlere yapılması gereken yatırımların aciliyetini azaltıyor. Bunun ne kadar sürecek bir problem olduğundan emin değilim. Çünkü doğru demografik değişim iklim, otomasyon ve iş gücü kadar olmasa da çok önemli bir problemdir. Birden fazla etkilediği yön var. Bunların birincisi; iş gücü daha çok yaşlanacak. İkincisi; yatırım ve tasarruf dengesi bozulmaya başlayabilir. Yatırım yapacak genç insan daha az. Bazı ekonomistler bu nedenden dolayı düşük faizlerin daha önemli olacağını vurguluyor. Aynı zamanda demografik değişim ile birlikte çok doğru bir şekilde yatırımla başa çıkan ülkeler var. Bunları görüyoruz; Güney Kore, Almanya, Japonya... Bu ülkelerin makro-ekonomik performansına bakarsanız diğerlerine göre hiç de kötü değil. Demografik değişimlerle teknolojinin seçeneklerini uygulayarak başa çıkmak mümkün."
Gelecekte "devlet"in rolünün daha yüksek olacağını beklendiğini kaydeden Acemoğlu, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Bu ABD için de AB için de geçerli. Ama bu da iki tane soru getiriyor: Devletin getirdiği artı ekonomik güç ve siyasi güç nasıl kullanılacak? Bazı gelişmiş olan ülkeler de koridordan dışarı atılabilecekler mi? İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dünyanın deneyimi şu ki; Eğer devletin rolü artarsa aynı zamanda toplumun gücü ve demokrasisinin kalitesini artırabilirsek koridorun içinde ilerlemek mümkün."