Akif ÖZDEMİR/ADANA, (DHA)- ÇUKUROVA Üniversitesi (ÇÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Arıkan, Türk askeriyle birlikte Suriye\'nin Menbiç kentinde devriyeye başlayan ABD\'li askerlerin, diğer yandan da terör örgütü PKK\'nın Suriye\'deki uzantısı PYD-YPG\'li teröristlerle ortak devriye atmasının iki ülke arasında \'güven bozucu unsur\' olduğunu söyledi. Prof. Dr. Arıkan, \"Yakın zamanda Türkiye ile ABD arasında mutabık kalınan \'Münbiç Yol Haritası Protokolü\'nün uygulanmasında yaşanan son gelişmeler ve özelikle ABD\'nin terör örgütü PKK ile ortak devriye uygulamaları, Münbiç mutabakatının amaç ve ilkelerine ters düşmektedir\" dedi.Suriye\'deki güncel gelişmelerle ilgili bir değerlendirmede bulunan ÇÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Arıkan, ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Albay Rob Manning\'in \'ABD kuvvetleri, SDG\'li (Suriye Demokratik Güçleri) ortaklarımızla Suriye\'nin kuzeydoğu sınırları boyunca güvence devriyelerine başladı\' ifadelerini hatırlattı. Prof. Dr. Arıkan, bu ifadelerin ardından Türk askeriyle birlikte Menbiç\'te devriyeye başlayan ABD\'li askerlerin diğer yandan da PKK-PYD-YPG\'li teröristlerle devriye atmasının iki ülke arasında \'güven bozucu unsur\' olduğunu belirterek, \"ABD\'nin bunu planlı bir şekilde uyguladığını göstermektedir. ABD\'nin bu yaklaşımı NATO ilkelerine ve müttefik ilişkilerine ters düşen bir uygulamadır. Münbiç protokolünün sağlıklı bir şekilde uygulanması hem bölgede güvenlik önlemlerinin artırılması hem de inişli çıkışlı seyir izleyen Türk-Amerikan ilişkilerinde güven bunalımın aşılması ve taraflar arasında güven tesis edilmesi açılarından da bir test sahası olarak karşımıza çıkmaktadır\" ifadelerini kullandı.\'TÜRKİYE, SURİYE\'DEKİ GELİŞMELERDEN EN FAZLA ETKİLENEN ÜLKE\'Suriye\'nin toprak bütünlüğüne dayalı kalıcı bir çözümün ortaya konmasının en fazla Türkiye\'nin çıkarına olacağına dikkat çeken Prof Dr. Arıkan, şöyle konuştu:\"Suriye\'de yaşanan otorite boşluğu nedeniyle bölge, terör örgütlerinin konuşlandığı alanlar olmuştur. Kuşkusuz bu durum Türkiye\'nin ulusal güvenliğine yönelik çok önemli tehditler oluşturmaktadır. Ayrıca Suriye\'de yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye, dünyanın en fazla göçmen barındıran ülkesi konumuna gelmiştir. Bütün bunların dışında, Suriye\'de insani bir kriz uzun zamandır yaşanmaktadır. Resmi istatistiklere göre 400 binden fazla insan yaşamını yitirmiştir. Neredeyse Suriye nüfusunun yarısı olan 6 milyona yakın insan, başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Kısaca ifade etmek gerekirse Suriye\'de yaşanan çatışmalara barışçıl ve insani bir çözüm bulunması uluslararası toplumun bir yükümlülüğü olmalıdır. Suriye sorununa yaklaşımları sadece ABD-Türkiye arasında sahada yaşanan bir güven testi veya Rusya-Türkiye arasında bir iş birliği örneği olarak değerlendirilmemeli. Aynı zaman da Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği gibi uluslararası toplumun etkin aktörleri açısından bir insani test olarak değerlendirilmelidir.\"CENEVRE\'DE GÖRÜŞMELER BAŞLAYABİLİRDiplomatik kaynaklar ve siyasal aktörlerin açıklamalarına göre, yakın bir tarihte Birleşmiş Milletler gözetimi altında Cenevre\'de Suriye konulu resmi görüşmelerin başlanmasının beklendiğini kaydeden Prof. Dr. Harun Arıkan, şunları kaydetti:\"Bu görüşmelere küresel ve bölgesel aktörlerin yanı sıra Suriye\'deki rejim ve muhaliflerinin katılması da bekleniyor. Görüşmelerde anayasa komisyonunun oluşturulması, Suriyeli mültecilerin geri dönüşü, Suriye\'nin toprak bütünlüğü gibi bir dizi konular muhtemelen ele alınacaktır. Bu bağlamda, özelikle Astana süreci ile başlayan, Soçi mutabakatı ve son olarak 27 Ekim\'de İstanbul\'da gerçekleşen Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa dörtlü zirvesi sonuçları değerlendirildiğinde, Rusya ve Türkiye; Suriye konusunda daha görünür ve rol alan taraflar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanan bu gelişmeler, ABD\'nin Suriye sorununun çözümü konusundaki rolünü ve inisiyatif alma kapasitesini aşındıran gelişmeler olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle ABD\'nin Münbiç yol haritasının uygulanması sırasında Türkiye\'nin terör örgütü olarak tanımladığı PYD/YPG ve PKK konusundaki hassasiyetini göz ardı eden yaklaşımları, ABD\'nin bu örgütleri kullanarak olası Suriye\'nin geleceği müzakerelerinde daha görünür ve inisiyatif kullanma girişimi olarak da değerlendirilebilir.\"FOTOĞRAFLI