Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT)'de öğretim görevlisi olan Ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu, salgın sonrası demokratik yaşamın ve ekonominin bazı tehditlerle karşı karşıya olduğunu ve bunun önlenmesi için teknolojinin devlet tarafından belirlenecek kurallara tabi hale getirilmesi gerektiğini söyledi.
Daron Acemoğlu, IMF’nin 2010 yılında ölen Mali İlişkiler Departmanı kurucusu ve ilk direktörü Richard Goode anısına başlatılan ‘Richard Goode Dersleri’nin altıncısına konuk oldu. Salgın nedeniyle online yapılan ve IMF Başkanı Kristalina Georgieva tarafından takdim edilen derste Acemoğlu; ABD ve kısmen Avrupa örneklerine dayanarak Koronavirüs salgını, dünyaya ilişkin olası görüş ve önerilerini sundu.
Dünya gazetesinin haberine göre, Acemoğlu, teknolojik değişimlerin yeni işgücü talebi doğurduğu yönündeki yaygın görüşe rağmen, son dönemde yaşanan otomasyon (robot) ve akıllı yazılımların oluşturduğunun çok ötesinde kişinin işini kaybetmesine yol açtığını belirtti. Bu durumun ABD’de ayrışma ve sosyal çalkantıya neden olduğunu belirten Acemoğlu, ABD için yaptıkları analizde son 30 yılda teknolojinin yarattığından çok fazla iş kaybına neden olduğunu, oysa 20. Yüzyılın ortasından itibaren bir denge gözlendiğini anlattı. Acemoğlu, yapay zeka (Artificial Intelligence) tasarımlarının da ağırlıklı olarak işgücü azaltmaya odaklandığını vurguladı.
Daron Acemoğlu, 1980 ile 2018 arasında işgücü ile yazılım ve donanım teknoloji şirketlerinin efektif vergilerine (ödedikleri vergilerin gelire oranı) yönelik bir analizini de sunduğu konuşmasında, bu dönem arasında işgücünün efektif vergisinin yüzde 20’nin üzerinde neredeyse sabitken, zaman zaman dalgalanmakla birlikte teknoloji şirketlerinin efektif vergisinin bunun çok altında, son dönemde ise yüzde 5’in altında kaldığını gösterdi.
Acemoğlu, teknolojinin en önemli olumlu sonuçlarından sayılan faktör verimliliğinin 2000’li yıllarda önceki yıllara kıyasla çok daha düşük artış gösterdiğini belirttiği konuşmasında, “Çok sayıda yenilik yapıyoruz icat yapıyoruz ama aynı ölçüde verimlilik artmıyor. Belki de yanlış hesaplıyoruz ama teknolojiden beklediğimiz faktör verimliliğini alabiliyor muyuz? Yanıtı hayır. Aşırı otomasyonun buna neden olduğunu düşünebiliriz” diye konuştu.
Acemoğlu, ABD’de reel asgari ücretin son 40 yıllık ortalamanın yüzde 30 altında olduğunu da hatırlatarak, salgın sonrası firmaların otomasyon yatırımlarını sürdürme eğilimi bulunduğunu, yetersiz koruma, sendika ve toplu pazarlık gücünün zayıflamasının sorunu derinleştirdiğini vurguladı. Sendikaların güçlenmesi ya da ücret artışının firmaları daha fazla otomasyona yönelteceğini, çok sayıda yandaş bulan Evrensel Temel Gelirin (Universal Basic Income) geçici süre rahatlama sağlayacağını çünkü yeni işler üretme ya da tekrar insanları üretim sürecine sokmanın söz konusu olamayacağını anlattı.
Evden çalışma vb. yeni işgücü kaynakları ve şirket maliyeti düşürücü etkilerin “ekonomiyi çöküşten kurtarmayacağını” belirten Daron Acemoğlu, teknolojinin yapısal bir regülasyonla ve devlete yeni rollerle çerçevelenmiş bir dönüşüm önerdi. Bu regülasyon için toplumsal uzlaşmaya işaret eden Acemoğlu, “İşe hangi teknolojilerin mevcut kötü gidişi değiştirerek toplumsal fayda sağlayabileceğine dair şirketler, toplum ve hükümet uzlaşmalı. Kolay değil ancak Ulusların Düşüşü kitabında söylediğimiz gibi, dönüşüm belirsiz ve olumsaldır, uygunsuz durumu düzeltmek için kurumların yapısı uygun değildir ama yine de dönüşüm için bir kurumsal yapı gerekir” dedi.
Daron Acemoğlu, soru-cevap bölümünde bu şekildeki bir müdahalenin, “tepeden inmeci bir değişim” olup olmayacağı yönündeki soruya, Avrupa’daki sosyal demokrasi yaklaşımlarını örnek göstererek, “Evet, dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışmak, özellikle yukarıdan başlayarak şekillendirmeye çalışmak dünyanın en berbat değişim modeli olabilir. Ancak mevcut durumda zaten köklü bir değişiklik oluyor tabanda. Yeni teknoloji her şeyi değiştirmeye başladı. Medya, demokrasi, üretim vs. zaten değişiyor. İşlerin doğası değişti. Bu değişim küçük bir grup teknoloji üreticisi firma tarafından yapılıyor. Ben bunların organize edilmesini öneriyorum” dedi.
Salgın döneminde beceriksizlik ve kurumsal özerkliğe saldırıların bütün dünyada devlete ve kurumlara güveni sarstığını belirten Acemoğlu, 4 olası geleceğin ortaya çıktığını belirterek bu 4 senaryoyu şöyle sıraladı:
Alışılageldik Trajik İşler (Tragic business-as-usual): Hiçbir şey değişmez, gelecekte bugünkünden daha kötü sonuçlar doğuracaktır.
Küçük Çin (China-lite): Krizden yanlış bir ders çıkarılarak otoriter bir yönetimin göreli olarak demokrasiden daha iyi sonuçlar verdiği zannına kapılmak. Çin’in iyi işleyen bürokratik yapısını taklit etmek pek öyle kolay değil.
Silisyum Yönetim (Devlet-Silicon government): Bu da bir yanlış ders çıkarmadır. Daha güçlü şirketler, zayıf sosyal güvence ve zayıf düzenlemeler. Alışılageldik işin bir başka versiyonu olur.
Refah Devleti 3.0 (Walfare state 3.0): Refah Devleti 3.0. önerisi; teknolojinin regülasyonu, devlete yeni roller verilmesi, bazı teknolojilerin öne çıkarılması olarak sıralanıyor. Öncelikli teknolojiler yeşil teknolojiler ile yenilenebilir enerji oluyor. Bu düzenlemeler sadece otomasyon nedeniyle oluşan ücret eşitsizliğini gidermek değil, yapay zekanın kontrolü, demokrasi ve genel olarak yaşamamız için gerekli.