Bursa’da 133 kişi, yaşadığı binaya karot testi yaptırmak için Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü'ne başvurdu. Ancak hiçbiri işlemleri tamamlamadı. Bu durumun ekonomik yetersizlikten dolayı olduğunu söyleyen BUÜ Rektör Yardımcısı, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, "Bina riskli çıkarsa 60 gün içinde yıkılmak zorunda. İnsanlar, 'nereye gideceğim?’ diye düşünüyorlar” dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından, ülke genelinde bina dayanıklılık testi başvuruları arttı. "Evim depremde yıkılır mı?", "Binam sağlam mı" sorularına yanıt arayanlar, "Deprem Dayanıklılık Testi" yapan belediyeler, lisanslı mühendislik firmaları ve üniversitelerin kapısını çalıyor. Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne de 133 kişi başvurdu. Ancak bu 133 kişiden hiçbirisi oturdukları binalarda inceleme yapılabilmesi için gerekli olan işlemleri tamamlamadı. Başvuruların kayıt aşamasına geçmediğini ve inceleme sürecinin başlamadığını söyleyen Prof. Dr. Doğangün, vatandaşların evleri yıkılır korkusuyla başvurularını tamamlamadıklarını belirtti.
Bina dayanıklılık testi için iki tercih olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Doğangün, bunların birinin kentsel dönüşüm, diğerinin ise bireysel başvuru olduğunu belirtti. Prof. Dr. Doğangün, “Kentsel dönüşümde, maliklerin yaptığı başvurular işleme giriyor. Bir kişi bile başvurabilir. Eğer riskli çıkarsa 60 gün içinde binanın yıkılması gerekiyor çünkü bakanlığın sisteminde görülüyor. Bir de bireysel başvuru var. Başvuru sahibi, isterse onu resmiyete sokabilir. Belediyeden iyi güçlendirme projesi hazırlayabilir, binasının yıkılmasına karar verdirebilir ya da kendi bileceği bir iş. Biz kentsel dönüşümle lisanslı olmamıza rağmen oradan pek başvuru almıyoruz. Lisanslı bürolar var onlar yapıyor” dedi.
Bina dayanıklılığının belirlenmesi için de iki farklı uygulama olduğunu söyleyen Doğangün, şöyle devam etti:
“Bize, 133 vatandaşımız bireysel olarak başvurdu. Bunların yaklaşık 50’sinin projesi ve zemin etüdü yoktu. Olanlar da iki türlü seçenek sunuyoruz. Birincisi deprem yönetmeliğine uygun karot alınması, kolonların sıyrılması, belli yerlerde kırılarak donatının görülmesi, kirişlerden sıyırma yapıp donatının görülmesi gibi. Tahribatlı yöntemler olarak adlandırıyoruz biz bunu. Bunu da mutlaka, yönetmelik neyi emrediyorsa onların hepsini yapmak zorundayız. İkinci seçeneğimiz ise beton dayanımını karot almayarak, yüzey sertliğine bağlı beton test çekiçlerimiz var. Bir de ultrasonik yöntemlerle beton dayanımını belirliyoruz ama diğer işlemler aynı. Tabii bunun sonucunda malzemeyi biz beton dayanımını yönetmeliğe göre belirlemediğimiz için, deprem yönetmeliğindeki emniyeti sağlar veya sağlamaz şeklinde değil de binanın risk durumunu ortaya koyuyoruz. Risk durumuna göre de artık o malikler kendileri, binaların durumuyla ilgili oturup karar verebilirler. Bundan sonra tekrar kentsel dönüşüme sokabilirler eğer girmek istiyorlarsa ya da binalar sağlamsa diyecekler ki, ‘Bizim herhangi bir şey yapmamıza gerek yok. Biz bu binada oturmaya devam edeceğiz’ diye karar verebilirler.”
Üniversiteye danışmanlık hizmeti için başvuru yapan 133 kişiden hiçbirisinin, oturdukları binalarda inceleme yapılabilmesi için gerekli olan işlemleri tamamlamadıklarına dikkati çeken Prof. Dr. Doğangün, bunun başlıca nedenini ise ekonomik yetersizliğe bağladı. İnsanların evleri yıkılır korkusuyla gerekli testleri yaptırmadıklarını belirten Doğangün, “Şu anda bir tedirginlik var. Bir kısmı kentsel dönüşümle ikisinin arasındaki farkı bilemediği için. Çünkü, ‘Oturduğum bina riskli çıkarsa 60 gün içinde yıkılmak zorunda. ‘Nereye gideceğim, nereye yerleşeceğim, nasıl bulacağım, Şimdi kiralık ev bulmak çok zor’ diye düşünüyorlar” diye konuştu. (DHA)