Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Türkiye'de artık insanların “Makine alayım, şirketimi genişleteyim, yeni üretim tesisi kurayım” demediğini belirten Gürkaynak, “Böyle bir şey görmeyişimizin nedeni de faizin yüksek olması değil memleketin bayağı yaşanmaz hale getirilmiş olması. İnsanlar yaşamaktan korktukları yerde elbette yatırım yapmaktan da korkuyorlar” dedi.
Medyascope.tv'de açıklamalarda bulunan Gürkaynak, son dönemde yaşanılanların önceki 10 yılı anlamadan anlaşılamayacağını söyleyen Refet Gürkaynak, “Buraya kadar biriktirdiğimiz dengesizliği, aldığımız borcu düşünmeden süreci anlamak mümkün değil. Ortada bir Türkiye siyaseti, sosyolojisi, toplumsal yapısı, adalet sistemi var” ifadesini kullandı.
İnşaat yatırımlarının öne çıkmasının belirli bir rant yaratımı ve paylaşımının sonucu olduğuna değinen Gürkaynak, şunları söyledi:
“Genel otoriterleşme, tüm yetkilerin önce bir partide sonra tek kişide toplanmasının bir sonucu, aslında ülkedeki hiçbir kurumun işini yapamaması. Kurun böyle olmaması için enflasyonun kontrol altında olması lazım. Enflasyonun kontrol altında olabilmesi için Merkez Bankası'nın işini yapabilmesi lazım, bunu yapacağına güven duyulması lazım. 2 aydır gördüğümüz şey, 10 yıldır sistematik olarak bozduğumuz şeylerin bozukluğunu kuvvetle fark etmemiz ve bunları sistematik olarak düzeltmek yerine, seçime kadar idare eder şekilde düzeltmeye çalışmanın sonuçları.”
Gürkaynak, 2008-2009 yıllarında yaşanan global finansal krizin Türkiye'yi teğet geçtiği söylemlerini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aslında Türkiye çok sert şekilde etkilendi. Temel bir neden yoktu, bankalar sağlıksız değil, çok fazla borçlu değildik. Peki, neden daralıyorduk? Çünkü ihracat yaptığımız pazarlar kayboldu. Merkez Bankası bunu çok erken gördü ve 2008 sonbaharında faizindirmeye başladı. O zaman ben dahil birçok insan eleştirdik ama haklıydı. Ne oldu, maliye politikası iyi olduğu için borç alıp harcadık. Para politikası da talebi destekleyici yönde faiz indirdi. Mesele de talep eksikliği olduğu için hızla büyüdük. Akılda kalan ‘Harcıyorsun, faizi indiriyorsun arkasından da büyüme geliyor, ne güzelmiş' oldu. Hiçbir iktisat anlayışınız yoksa bunu öğrenmiş olabilirsiniz. Ama hasta oldum, şu ilacı aldım, iyi geldi, yine aynı ilacı alayım ama hastalık aynı değil. O ilaç artık işe yaramaz. Şu anda Türkiye yapısal sınırlarında. Bizim üretimimizi kısıtlayan şey talep eksikliği değil artık. ‘Fabrikalar, çalışan insan burada ama neden üretim yapmıyorlar' değil mesele. Fabrika orada değil zaten, biz yatırımı apartmana yaptık. Türkiye'de bir yatırım talebi yok artık. Nedeni de faizin yüksek olması değil, memleketin bayağı yaşanmaz hale getirilmiş olması. İnsanlar yaşamaktan korktukları yerde elbette yatırım yapmaktan da korkuyorlar. Bunlar iktisadi sorunlarımızın sonuçları değil, siyasi sorunlarımızın iktisadi sonuçları. İşlerin iyi gittiği memleket algısı çok iyi bir şey; yatırımı getiren de, becerikli insanı burada tutan da bu.”
2001-2006 dönemlerinde Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapan Süreyya Serdengeçti dönemini hatırlatan Prof. Refet Gürkaynak, “Türkiye ekonomisi 2000-2007'ye kadar bir yandan hızlı büyürken bir yandan enflasyonu düşürmeyi başardı. Diğer yandan Avrupa Birliği ile yakınlaşma, idamın kaldırılması, özgürlüklerin artırılmasıyla memleket bir yandan insanlar için yaşanır bir yer, üreticiler için yatırım yapılır bir yer oldu. Dolayısıyla istihdamın arttığı, üretim yapılan ve gelir elde edilebilen bir ülkeydi. 2007'ye kadar böyleydi. Sonra durduğumuz bir dönem var, 2010'a kadar. Sonrasında ise yaptıklarımızı bir bir geri almaya başladık” dedi. Merkez Bankası'nın bağımsızlığının ve güvenilirliğinin önemine dikkat çeken Gürkaynak, siyaseten emir altında olan bir merkez bankasının güvenilirliğinin olmayacağını belirtti. Bağımsız olmayan bir merkez bankasının her seçim zamanı geldiğinde biraz daha büyümek için düşük faiz politikasını güdebileceğini söyleyen Gürkaynak, dolayısıyla hükümetin “canı nasıl istiyorsa öyle yapacağı” algısı yarattığı için Merkez Bankası'nın kredibilitesinin sağlanması gerektiğini kaydetti.