CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muharrem Akkaya ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararları ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi. Kaboğlu, "Yargıçlar, bu şekilde basın açıklamalarıyla değil, kararlarıyla konuşur. Bu bir yüksek yargıçtır. YSK Başkanı'dır. Bu konuşması, tamamen anayasaya aykırıdır" dedi. Kaboğlu, “'Bir an önce istinaf onaylasın, bir an önce Yargıtay onaylasın ve belediye başkanlığı düşürülsün' biçimindeki bir açıklama, anayasal düzene sahip olan Türkiye Cumhuriyeti açısından düşündürücüdür. Hatta utanç vericidir” diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kaboğlu, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Kaboğlu, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda geçen hafta kabul edilen torba kanun teklifini değerlendirdi.
Kaboğlu, şunları söyledi:
“Dört önemli konudan, birincisi; özelleştirilen limanların 49 yıllığına işletme sürelerinin uzatılmasına dair düzenleme… Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra aynı konuda yapılan düzenleme. 4. kez komisyon önüne gelmekte… Anayasa Mahkemesi, esastan iptal etmiştir. Oybirliği ile iptal etti. Özü itibarıyla şunu söyledi, ihalesiz sözleşmenin uzatılması mümkün değil, dedi. Hiçbir değişiklik yapmadan getirilen yasal bir düzenleme Anayasa’nın ihlalidir… Aynı konuda yasal bir düzenleme yapılamaz. Anayasa madde 148’e yeniden aykırılık oluşturur. Meclis’in yeniden düzenleme yapamayacağı bir alana örnek: 7350 sayılı yasadır. Bu düzenleme ile Meclis, anayasayı açıkça, bilerek ve isteyerek; AKP ve MHP ihlal etmiş bulunuyor. Yeniden bunun oylanması gerçekten, anayasanın açıkça 153. maddesi çerçevesinde, diğer üç maddesinin de ihlali anlamına gelmektedir…
Diğer bir önemli konu ise, kamu görevlilerine ilişkin düzenlemedir. Bu düzenleme de haklı olarak büyük bir tepki uyandırdı, kamu görevlilerinde… Sendika temsilcilerinin hemen hemen hepsi karşı çıktı. Ancak bu itirazlara rağmen, yüzde 2’lik baraj muhafaza edilerek uzlaşmaya bırakıldı. Ama komisyonda kabul edildi. Bunun özü, aslında; Danıştay yüzde 1’lik barajı bile kabul edilmemişti. Aslında anayasanın birçok maddesine aykırılık taşımaktadır… Anayasaya çok yönlü olarak aykırılık taşımaktadır… Dileriz, Genel Kurul’da geri adım atılır. Bu düzenleme aslında kamu barışı, kamu hizmetinde barışın ve verimliliğin sağlanması açısından yüzde 2 baraj kaydının geri alınması gerekmektedir.
Bir başka düzenleme; OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun elinde kalan dosyaların kaynak idarelere aktarılmasına ilişkin düzenleme. Çok sorunlu bir düzenleme. Aslında komisyon iki yıllığına kuruldu. Çünkü komisyonun verdiği kararların çoğu ret biçiminde oldu. Kararların aslında belirgin özelliği, mahkeme kararlarını tanımaması… Sanki kendisi mahkemeler üstü yargı mercii gibi karar vermesi, bu neden olduğu kitlesel haksızlıklar, bu haksızlıkların özel yetkili idare mahkemesine taşınması… OHAL, bir biçimde Türkiye’de devam ediyor, komisyon aracılığı ile. İlgili kurumlara aktarılması dosyaların, OHAL’in devam edeceği anlamına geliyor.”
Kaboğlu, açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
YSK Başkanı Akkaya ve İçişleri Bakanı Soylu’nun, İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararına ilişkin açıklamalarının sorulması üzerine Kaboğlu, şunları söyledi:
“Yargıçlar, kararlarıyla konuşur. Bu şekilde basın açıklamalarıyla değil, kararlarıyla konuşur. Bu bir yüksek yargıçtır. YSK Başkanıd'ır. Bu konuşması, tamamen anayasaya aykırıdır. Dolayısıyla bunun ötesinde bir şey söylemeye gerek yok. Olmamalıydı. Tabii ki bu konuşma, esasen 14 Aralık günü bir tür yargı darbesi olarak nitelendirdiğimiz kararın siyasal niteliğini de teşhir etmiş olmaktadır. Zira bu böyle birkaç ay içerisinde sonuçlanabilecek karar değildir. Çünkü, istinaf mahkemesi, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, yılları alan bir süreçtir. En az bu 2 yıl sürer. Dolayısıyla, 'bir an önce istinaf onaylasın, bir an önce Yargıtay onaylasın ve belediye başkanlığı düşürülsün' biçimindeki bir açıklama gerçekten anayasal düzene sahip olan Türkiye Cumhuriyeti açısından düşündürücüdür. Hatta utanç vericidir. Çünkü, o açıklamadan sonra hemen saray erbabı bazı bakanlar, sıraya geçerek bu yönde açıklamalar yaptılar. Bunlar da aslında benim tarafımdan özellikle bütün mesleğini, yaşamını hukuk devletine adamış olan bir kişi için gerçekten hicap duyulacak açıklamalardır. Diliyorum ki hukuka asgari saygının olduğu günleri, yakın gelecekte görebilelim.”(ANKA)