Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, Mu varyantının bu yılın ocak ayında ortaya çıktığını, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından takip edilmesi gereken beş varyanttan biri olarak ilan edildiğini belirtti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, Koronavirüs'ün Mu varyantının Türkiye'de iki vakada tespit edildiğini duyurması sonrası konu hakkında açıklama yapan Balık Mu varyantının Delta'ya baskın hale gelebilecek kadar atletik olmadığını belirterek , "Dün çıkmış bir varyant değil, bir hafta önce çıkmış bir varyant değil. Toplumun bu anlamda panik olmasına gerek yok" dedi.
Balık açıklamalarına şöyle devam etti:
"Mu varyantı, Kolombiya’da ilk kez ocak ayında tespit edildi. Orada lokal olarak yaygınlık gösterdi. Daha sonra birçok ülkeye yayıldı ve dolayısıyla DSÖ, potansiyel riske sahip mutant kategorisine aldı bunu. Bu kategoride şu anda DSÖ’nün izlediği beş tane varyant var. Bunlardan bir tanesi de herkesin bildiği Delta Plus varyantı, biri de Güney Afrika’dan çıkan varyantla daha önceki Brezilya varyantı.
Bu varyantların hiçbiri şu anda dünyada yaygın olarak hakim varyant değiller. Hangi varyantlar hakimdi, hatırlayalım. Daha önce Wuhan’da ortaya çıkan, ilk oluşan virüs salgını başlattı. Daha sonra İngiliz varyantı hakim oldu, daha sonra da İngiliz varyantından eli Delta varyantı aldı tabiri caizse. Delta varyantı, bu virüsler içinde en atletik varyant olarak kendini gösterdi. Yani çok hızlı bulaşan, her yaş grubuna çok kolay tutunan bir varyant olması nedeniyle baskın hale geldi.
Şimdi asıl önemli olan şu: DSÖ, bunları yakından izliyor. Acaba bu varyantlardan bir tanesi Delta varyantına da baskın gelip, Delta varyantından sonraki varyantı da bunlardan bir tanesi mi alacak ve salgını o mu devam ettirecek? Bu varyantların halihazırdaki varyantlara göre tedirgin olunan en önemli özelliği, aşıların etkisini biraz daha azaltıcı mutasyonlar olması. Diğer taraftan bulaşma hızı potansiyel olarak Delta’ya üstün görünmüyorlar. Yine hastalık yapıcı etkisi açısından da nasıl bir seyir izleyeceğiyle ilgili çok net veriler yok.
Dolayısıyla DSÖ yakından izliyor bunları, şu an tedirgin olunacak bir şey yok. Eğer gerçekten pandemiyi büyütecek ya da Delta’nın yerine baskın varyant haline gelebilecek gibi bir görüntü oluşursa dünyayı uyaracaktır. Hem de aşı firmaları daha kapsamlı bir analiz yaparak bu varyant için gerçekten yeni bir aşı üretmek gerekiyor mu, aşının içeriğinde değişiklik yapmak gerekiyor mu, bununla alakalı yeni bir veriye ulaşırsalar o takdirde hızlı bir biçimde, 2-3 ay gibi bir süre içinde yeni çıkacak olan bu varyanta karşı da bir aşı geliştirebilirler. Aşının etkinliği, geçmişten bu yana yüzde 95’lerden yüzde 90’lara, 85’lere, 80’lere kadar düştü. Bu varyantlar da diyelim ki yüzde 50’nin altına kadar aşının etkinliğini düşürürse o takdirde aşı firmaları bu varyanta özgü, etkinliği yüzde 95’in üzerinde olan bir aşıyı geliştirip piyasaya verebilirler. Çünkü aşıyla ilgili bilgi birikim yeterince oluştu. Dolayısıyla herhangi bir sıkıntı doğmayacaktır.
Bu Mu varyantı, Delta Plus varyantı ya da Güney Afrika’dan çıkan varyantlar baskın hale gelemediler. Salgını yürütecek kadar atletik olmadıkları görüldü. Öyle olsaydı bu varyantlar Delta’nın yerine geçmiş olurlardı. Dolayısıyla DSÖ endişe verici varyant kategorisine almadı bunları. Sadece takip edilmesi gereken, potansiyel risk taşıyan varyantlar kategorisinde beş varyanttan bir tanesi olarak Mu varyantını kabul etmiş oldu.
Dün çıkmış bir varyant değil, bir hafta önce çıkmış bir varyant değil. Toplumun bu anlamda panik olmasına gerek yok. Kaldı ki bizim klasik koruma tedbirlerimiz, yani maske, mesafe ve hijyen bu varyantların tümüne karşı da etkili. Eğer biz yeni varyantların, aşılara karşı daha dirençli olma potansiyeli taşıyan varyantların yayılmasını istemiyorsak bir an önce tam doz aşı oranımızı artırmamız gerekiyor. Eğer tam doz aşı oranı artarsa bu yeni varyantlar ortaya çıkmadığı gibi, halihazırdaki risk taşıyabilecek varyantların da yayılma fırsatı bulma şansı son derece düşük oluyor." (ANKA)