Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova, bağışıklık kazanılması için bugüne kadar toplumun yüzde 60-70'inin aşılanması gerektiğinin söylendiğini ancak virüsün mutasyona uğramasıyla bunun biraz daha yukarı çıkmasının söz konusu olduğunu belirtti.Türkiye'nin 50 milyon doz alacağı Çin menşeli aşı ile ilk etapta 4,5 milyon için sözleşme imzaladığı Alman menşeli aşının Türkiye'deki Faz-3 çalışmalarının koordinatörlüğünü yürüten ekipten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova, iki aşının da güvenli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Akova, Pfizer-Biontech firmasına ait aşı ile ilgili Türkiye'de yürütülen çalışmalarda ciddi bir yan etki görmediklerini; ancak ABD ve İngiltere'de 8 kişide bu aşı yapıldıktan sonra ciddi bir alerji oluştuğunu kaydetti. Prof. Dr. Akova, "Can kaybına yol açacak bir durum söz konusu değil ve hemen müdahale edilmiş. Sinovac aşısı çalışmasında ise benzeri bir tablo ile bir kişide karşılaştık. O kişi de bir gece hastanede yatırıldı, ertesi gün taburcu edildi. Nadir olsa da bu tür yan etkiler gözükebiliyor" diye konuştu.
Pfizer-Biontech benzeri olan Moderna aşısında da benzeri bir etkinin bir kişide görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Akova, "Her aşının içinde farklı katkı maddeleri var. O maddeler dolayısıyla alerjik reaksiyonlar görülebiliyor; önemli olan bunlara zamanında müdahale edebilmek. Zaten ABD'de de şöyle bir uyarı var; Bu aşıların bir sağlık ortamında yapılması ve en az alerji hikayesi olan gönüllülerin yarım saat kadar gözlem altında tutulması gerekiyor. Genellikle aşıdan kısa süre sonra ortaya çıkıyor bu tür reaksiyonlar ve bir 'adrenalin enjektörü' dediğimiz iğne var, onun el altında bulunması gerekiyor. Aşıların bu koşullarda yapılması bu tür yan etkilerin kişilere zarar vermesini önleyecektir" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akova, mRNA yöntemiyle geliştirilen Biontech-Pfizer aşısının yeni teknoloji olduğu için riskli bulunduğu iddialarına ilişkin "Bu aşıların hiçbirisinin uzun vadeli sonuçlarını bilmiyoruz. Bizim Sinovac aşısıyla ilgili bakanlık tarafından açıklanan veriler kısa süreli takibi içeriyor, bütün gönüllülerin hepsinin takip edilmesi tamamlanmadı. Aynı durum Pfizer ve Moderna aşısı için söz konusu. Orada da büyük sayıda 30-40 bin civarında gönüllü var; ama bunların takip süreleri çok uzun değil. Biz bunlara Faz-3 çalışma diyoruz. Bunların hepsi, 1-2 yıl bu gönüllülerin takip edilmesiyle ortaya çıkacak. Bu tür şeyleri spekülasyon olarak kabul etmek lazım. Üstelik 'yeni teknolojide üretilende yan etki çok olur, eskisinde olmaz' gibi şey söz konusu değil. Bunların hepsi yeni bir virüse karşı geliştirilmiş aşılar. Ama şu anda elimizdeki veriler ciddi yan etkilerinin olmadığını gösteriyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Akova, kendisinin de hangi aşıyı temin edebilirse o aşıdan yaptıracağını söyleyerek, "Bağışıklık kazanılması için bugüne kadar toplumun yüzde 60-70'inin aşılanması gerektiği söyleniyordu. Ancak virüsün mutasyona uğramasıyla bunun biraz daha yukarı çıkması söz konusu. Toplumun yüzde 70'i aşılanırsa pandeminin seyri değişebilir. Ondan sonra daha yukarı rakamlara ulaştığınız zaman yüzde 90'lık rakamlar ile hastalığın tamamen ortadan kaldırılması söz konusu. Yüzde 90'a ulaştığınız zaman zaten ortalıkta hastalık diye bir şey kalmaz. Sonuçta ne kadar çok kişi aşılanırsa hastalığın ortadan kaldırılması o denli kolay ve çabuk olacaktır" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akova, Türkiye'nin 25 milyona kadar almayı düşündüğü Pfizer-Biontech firmasına ait aşının eksi 70 derecede saklanması gerektiğine dikkat çekerek, "Bunun için özel soğuk hava depoları merkezlerinin bulunması gerekecek. Bu aşının da yapılmaya başlandığı zaman bu muhafaza koşullarına sahip yerlerde yapılabileceğini düşünüyorum. 'Eczaneler de dağıtabilir' söylemi var. Oralarda da özel dolaplar olması gerekecek. Özel kutularda gelir. O kutular da 10 gün içinde tüketilmesi gerekecek" dedi. (DHA)