T24 Yaşam
Karaköy-Tophane arasındaki 1,2 kilometrelik sahil şeridinde liman, otel, alışveriş merkezi, restoranlar, iki müze ve ofis alanlarını kapsayan ve toplam 1,7 milyar dolarlık yatırım planı yapılan Galataport İstanbul, projesi yaklaşıl 20 yıldır tartışılıyor. Tartışmaların odağında; projenin İstanbul Boğazı’nın siluetini bozarak tarihi ve kültürel dokuya zarar vereceği, bölgede gerçekte bir kamusal alan yaratılmadığı ve projenin demografik yapıyı yoksullar aleyhine değiştireceği görüşleri bulunuyor.
Gazeteci Ayşe Banu Tuna, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin üç ayda bir çıkan ‘İST’ isimli dergisi için hazırladığı dosyada, yapımı devam eden proje hakkında bilgi verirken, tartışmalara ilişkin olarak uzmanların görüşlerini paylaştı.
Dünyada ilk kez kullanıldığı söylenen bir yöntem ve özel bir kapak sistemi ile ulaşılan yolcu terminallerinin yerin altında yapıldığını; yolcuların gemilerden yeraltına indirileceğini belirten Tuna; 52 bin metrekare ayrılan bölgede 250 mağaza ve restoran bulunacağını, üç tescilli bina olan Merkez Han, Karaköy Yolcu Salonu ve Çinili Han’ın, 177 odalı Peninsula İstanbul Oteli olarak hizmet vereceğini kaydetti.
43 bin metrekarelik ofis alanı, 2 bin 300 araç kapasiteli yeraltı otoparkı bulunan Galataport İstanbul alanında, Mimar Sinan Üniversitesi’ne bağlı Resim ve Heykel Müzesi ile İstanbul Modern Müzesi de bulunuyor.
Banu Tuna, Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Güvenç, Turist Rehberi ve yazar Saffet Emre Tonguç, İBB Turizm Platformu’ndan Özcan Biçer, Turizm Şirketi Sahibi Melek Gözübüyük, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen ve Galataport İstanbul Genel Müdürü Tolga Engin’e, yapımı devam eden proje hakkındaki düşüncelerini sordu. İST’te yayımlanan Tuna’nın dosyasındaki bazı görüşler şöyle:
Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Güvenç: Galataport’un kamusal alan olma potansiyelini pek gerçekçi bulmuyorum. Kamusal alan niteliğini kaybetti bence. AVM’lere yarı kamusal alan deniyor. Özel alan ile kamusal alan arasında bir şey. Gerçek bir kamusal alanda bir insan canı isterse gidip flüt çalabilir mesela. Bir AVM’de kimse kafanıza göre flüt çalmanıza izin vermez. Flüt çalınmasını isterse de kendi düzenler. Fakat projenin içinde iki önemli müzenin bulunması olumlu bir gelişme.
Öte yandan, Paket Postanesi ile eski Liman Lokantası’nın bulunduğu yapının yıkılmasıyla İstanbul çok şey kaybetti. İkonik binalardı, güçlendirip özgünlüğünü korumak çok daha iyi olurdu.
Galataport gibi bir proje, bulunduğu bölgedeki arazi fiyatlarını yükseltir, fakirleri kimsenin ruhu duymadan temizler. Rant o kadar artar ki, kiracılar artık fiyatları karşılayamaz. Yerine karşılayabilenler gelir. Biz buna soylulaştırma diyoruz zaten. Kalan mal sahipleri de Tarlabaşı’nda olduğu gibi kentsel dönüşüm adı altında çıkarılır. Fakat bu proje COVID-19 öncesi planlandı. COVID-19, kruvaziyer turizmini berbat etti. Tüm endüstri çöktü. Gemilerin bir kısmı yepyeni, çalışır durumda olduğu halde hurdaya çıktı. Ne zaman canlanır, nasıl canlanır, canlanır mı bilmiyorum. Bir gün canlanabilir, çok zenginler gelebilir ama uzun yıllar alır. Bu durumda da oradaki AVM, restoranlar ve otel yeni anlamlar kazanıp emlak geliştirme operasyonuna dönüşebilir, şehrin cazibe merkezi haline gelebilir.
İkincisi, 2015’te bombalar patlamadan evvel, Galataport projesi o bölgeyi soylulaştırmaya başlamıştı zaten. Fiyatlar yükselince burada yaşayan sanatçılar, öğrenciler, entelektüeller Kadıköy Yeldeğirmeni’ne kaçtı.
Bundan sonra da çok zenginlere yönelik, manzaralı bir yerleşime dönüşebilir. Bu ölçekte projeler kendi müşterisini kendisi getirir, ondan emin olabilirsiniz. O kadar yatırım yaptıktan sonra bulunduğu bölgeye uyum sağladı mı, sağlamadı mı bakmaz. Temizler etrafını.
Cihangir’e doğru çıkan yokuşlar, Kuledibi, Karaköy, tüm Tophane semti bu projeden etkilenecektir. Karaköy’deki orta sınıf oteller mevcut profilde devam edemez, çok lüks olur.”
Mimarlar Odası: Tarihi dokuya zarar veriyor, AVM’ler kamusal alan değildir
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen: Bu proje; Boğaz silüetini değiştiren bir projedir. Özellikle de Tophane silüetini... İlber Hoca’nın da vurguladığı konu özellikle Kriko Amira Balyan’ın eseri olan 19. yüzyıla ait Nusretiye Camisi ve Mimar Sinan’ın eseri olan Kılıç Ali Paşa Camisi önlerine yapılan yapılar nedeniyle kapanmaları. Tarihî dokuya ve kültürel mirasa zarar veren bu yapılaşmanın kentin mimari dokusuna katkı sağladığını söylemek de mümkün değil.
Salı Pazarı’nda yapılan inşaatın hem kendi bulunduğu alandaki silüete zararı (en üzücü örnek Nusretiye Camisi’nin düşürüldüğü durumdur) hem de Tarihî Yarımada ve Haydarpaşa etkileşimi şehircilik ve koruma ilkelerine aykırı. Usulüne uygun bir ÇED toplantısı gerçekleştirilmeden prosedür tamamlanmış gibi yapıldı. Davalara, itirazlara ve sürdürülen kent mücadelesine rağmen antrepolar ve Karaköy Yolcu Salonu yıkıldı, alandaki diğer tescilli eserler ise geri dönüşü olmayan zararlar gördü. Yargımızın düşürüldüğü durum nedeniyle kruvaziyer limanı dışında oteller, alışveriş merkezleri, restoranlar gibi fonksiyonları da kapsayan Galataport projesinin inşaatı hâlâ devam ediyor.
Galataport İstanbul Genel Müdürü Tolga Engin: Galataport İstanbul, İstanbul ve Karaköy bölgesinin mahalle dokusuyla uyumlu bir yerleşim planına sahip. Liman sahasında yer alan ve kent kimliğinin önemli birer öğesi olan kültür varlığı yapılarıyla ilgili koruma ve restorasyon çalışmaları, ilgili tüm resmî kurum ve mercilerden gerekli izinlerin tamamlanmasıyla başladı ve devam ediyor. İlk günden beri ifade ettiğimiz gibi, projemiz hayata geçtiğinde Tophane, Saat Kulesi’nin yer aldığı İstanbul’un en güzel tarihî meydanlarından biri, tarihî dokuya uygun olarak İstanbulluların ve yerli-yabancı tüm turistlerin kullanımına sunulacak. Ayrıca projemiz kapsamında geliştirilen yeni binalar, ihaleyi aldığımız dönem sahada yer alan antrepoların yüksekliğiyle uyumlu ve çoğu noktada verilen izinlerin de altında kalacak şekilde tasarlandı. Galataport İstanbul, Karaköy ile Kabataş arasında uzun zaman önce bağlantısı kopmuş bir uzantıyı tamamlıyor. İki asırdır çeşitli sebeplerle halka kapalı kalan 1,2 kilometrelik bir sahil şeridi, tekrar şehrin kullanımına sunulacak.”
Yazının tamamını okumak için TIKLAYIN