Prof. Dr. Murat Tuzcu: Statinlerin yan etkileri çok mu?

Prof. Dr. Murat Tuzcu: Statinlerin yan etkileri çok mu?

T24 - Prof. Dr. Murat Tuzcu, gelen okuyucu sorularını cevaplayarak, kolestrol ilaçlarının temel maddesi statinin yan etkilerini yazdı.  Prof. Dr. Murat Tuzcu'nun Milliyet'te "Statinlerin yan etkileri çok mu?" başlığıyla yayımlanan (6 Aralık 2011) yazısı şöyle: Prof. Dr. Murat Tuzcu: 'Gerçekleri gizliyorlar' demek insafsızlıktır Prof. Dr. Murat Tuzcu: Kolstrol düşürücü statin riskli mi? Statin alırsam AlzheImer hastası olur muyum? Ender de olsa statin almaya başladıktan sonra hafızalarının zayıfladığını söyleyen hastalar var.  Literatürde de buna dikkat çeken vaka bildirimleri var. Buna karşılık, bu ilaçların Alzheimer hastalığını önlediğini destekler çalışmalar da mevcut. Ama şimdilik elde olan verilerin bütününe bakınca böyle bir koruyucu etkinin olduğu görülmüyor. 20 bin kişilik bir araştırmada, özel testlerle anlama ve hatırlama fonksiyonlarına bakıldı. Statinlerin bu açıdan olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmadığı görüldü. Özetle, hastalar Alzheimer endişesi olmadan statin ilaçlarını kullanmaya devam edebilirler.

 

 

İnmeden korunayım derken beyin kanaması geçiririm diye korkuyorum!

 

 

İnme geçirenlerde yapılan araştırmalar statinlerin beyne pıhtı gitmesiyle oluşan ikinci bir inme riskini azalttığını gösterdi. Bu çalışmalardan birinde, beyin kanaması riskinin az da olsa arttığı gözlendi.

Bu çok ciddi komplikasyon haklı olarak tıp çevrelerinde endişe yarattı. Diğer çalışmalara bakıldığında bunu destekler bulgular bulunamadı. Yine de daha ayrıntılı çalışma yapıldı. Kanadalı bilim insanları, 15 yıl boyunca inmeyle hastaneye yatan 18 bin hastayı inceledi. Statin alanlar ile almayanlar arasında beyin kanaması açısından hiçbir fark olmadığı saptandı.

 

 

Kolesterolümü düşüreyim derken diyabet olur muyum?

 

 

Son 5 yıl içinde yapılan çalışmalar, statinlerin özellikle yüksek dozlarda alan her 300 hastadan birinde kan şekerini diyabet sınırını geçecek kadar yükselttiğini gösteriyor. Unutulmaması gereken nokta, kalp damar hastalarında statinlerin sağladığı yarar, az sayıda insanda görülen diyabet yapıcı etkisinden kat kat daha fazla. Bu nedenle, tüm uzmanlar bu yan etkinin tedaviden vazgeçmek için bir neden olmadığı görüşünde.

 

 

Statinler kanser yapıyormuş, doğru mu?

 

 

İskoçya ve Hollanda’da 90’ların sonunda 70 yaşın üstündeki insanlarda yapılan karşılaştırmalı bir araştırmada, statinlerin kalp krizlerini ve ölümleri azalttığı gösterildi. Ama 3 yıllık takipte, statin alan 100 kişiden birinde, almayanlara göre fazladan 1 kanser vakası olduğu görüldü. O güne kadar yapılan diğer araştırmalar incelendi, benzer bir bulguya rastlanmadı. 90 bin hastanın 5 yıllık takibinde statinlerin kanseri artırdığına ait hiçbir ipucu bulunamadı. Denilebilir ki, 5 yıl kısa bir süre. Son yıllarda, büyük araştırmaların 10 yıllık takip sonuçları açıklanınca bu endişe de giderildi. Statin alanlarda kanser oranlarında hiçbir artış görülmedi. Kısacası, eldeki verilerin bütünü, statinlerin kanser yapıcı olmadığını gösteriyor.

Dünyanın dört bir yanında birçok merkezde yapılan araştırmalarda 90 bin hasta titizlikle incelenip izlendi. Statin alanlar ile boş hap alanlar arasında kanser açısından hiçbir fark olmadığı görüldü. Karaciğer test bozukluğunun ender, öldürücü kas erimesinin 100 binde bir olduğu ortaya çıktı.

 

 

Bu ilaçlar karaciğerimi bozar mı?

 

 

Statin grubu ilacı alan 100 kişiden bir veya ikisinde karaciğer enzimi denilen maddelerde yükselmeler görülüyor. Ama her yükselmenin ilaca bağlı olduğu fikri de doğru değildir. Yale Üniversitesi’nin doktorları, yaklaşık 75 bin hastayı içeren 35 araştırmayı incelediklerinde, statin alanlar ile almayanlar arasında karaciğer testlerinin bozulması açısından önemli bir fark olmadığını gördüler. Kaldı ki, bu enzim yükselmeleri, ilaç dozu azaltılınca veya kesilince normale dönüyor. Daha da önemlisi, şimdiye kadar tıp literatüründe, statine bağlı olarak ortaya çıktığı ispatlanmış kalıcı veya ölümcül bir karaciğer hastalığı vakası yok.

 

 

Kas ağrıları tehlike işareti mi?

 

 

Statin grubu ilaç alanlarda en sık rastlanan yakınma kas ağrıları. Yüksek dozda ilaç alanlarda ağrılar daha sık görülüyor. Diğer bazı ilaçlarla beraber alındığında ortaya çıktığı da oluyor. Kas ağrısı olanların yüzde 99’unda altta yatan ciddi bir kas problemi yok. Hayat tehdit edici kas erimesi 100 binde 1’den az görülen bir yan etki. Ağrı, çoğu zaman bacaklarda olsa da, her tarafının ağrıdığından yakınan hastalar da oluyor. Ağrılar yüzünden ilacı bırakan hasta sayısı oldukça az ama yok değil. Kas ağrısı nedeniyle maluliyet fevkalade ender.

Yaklaşık 20 yıl önce İskandinavya’da 4444 kalp hastasının 5 yıl izlendiği ilk büyük statin araştırmasında, statinlerin ciddi yan etkileri kalp krizi ve ölümlerin yanında devede kulak bile denilemeyecek kadar azdı. Daha sonra yapılan çalışmalar da bu bulguları destekledi.

 

 

Statin almaya başlayanların birçoğu ilaçları bırakmak zorunda kalıyormuş!

 

 

Uzun süre ilaç almak durumunda olan hastaların, hastalıkları ne olursa olsun verilen ilaçları bir süre sonra kestiklerine sık rastlanır. Statinler için de durum farklı değil. Ama kontrol grubuyla karşılaştırıldığında şaşılacak bir durum ortaya çıkıyor. İlaç bırakma oranı, boş ilaç alanlarda neyse gerçek ilaç alanlarda da o kadar.

Bu grafikte statin ile boş ilaç alanların karşılaştırıldığı uzun takipli, çok hastalı 6 araştırmada her 100 hastadan kaçının almakta olduğu ilacı kestiği görülüyor. İlaç bırakma oranı, her 2 grupta da eşit sayıda hatta bazı çalışmalarda boş ilaç alanlarda biraz daha fazla. Bu veriler, birçok hasta statinlerin yan etkilerine tahammül edemediği için ilacı bırakıyor iddiasını çürütüyor. Bu nedenle bırakanlar varsa da bu sayı iddia edilenden çok daha az.

 

 

Son söz

 

 

İlaçlar arasında statinler kadar derinlemesine incelenmiş çok az ilaç var. 30 yılda biriken bilgilerimize bakıp şunu söyleyebiliriz: Statinlerin yan etkileri var ama bunlar, bazı ender istisnalar hariç, kalıcı ve hayat tehdit edici değil. Yine de, kolesterol düşürücü ilaç reçetesi vermeden önce terazinin bir kefesine beklenen yararı, diğer kefesine olası zararlı etkileri koyup tartmak gerekir. Özellikle sağlıklı insanlara koruyucu amaçlı tedavi yapılıyorsa bu ilke en başta düşünülmelidir. Bunun kadar önemli ikinci bir nokta da, kolesterol düşürücü tedaviden yarar gördükleri yadsınamaz biçimde kanıtlanmış olan insanları bu ilaçlardan mahrum etmemek gerektiğidir.

Bizi yönlendirmesi gereken, son 30 yılda, yüzlerce tıp merkezinde binlerce bilim insanının katıldığı çok sayıda araştırmanın ortaya koyduğu bazı genel doğrular var. Bu birikmiş bilgi hazinesine bakıp işimize yarayan bulguları öne çıkarıp işimize gelmeyenleri göz ardı edemeyiz. Verilerin tümünü değerlendirip öyle sonuç çıkarmamız gerekir. “Söylenenlerin hepsi yanlış, sizi aldatıyorlar” dersek, karşımıza cevap vermemiz gereken sorular çıkar. Araştırmacıların hepsi mi yanılıyor? Bilimsel çalışmaları değerlendiren hakemler, yayımlayan bilimsel kurullarının üyelerinin hepsi mi bu yanlışa ortak ya da aldatılmış? Bu yalan 30 yıldır sürüyor olabilir mi? Her yıl ciddi zararlı etkileri nedeniyle piyasadan çekilen birçok ilaç varken, statinler için niye böyle bir niyet bile yok? İlaç denetleme kurumları da mı gaflet içinde?

Genel kabul gören doğrulardan şüphe edilmesin, tartışılmasın demek istemiyorum. Lakin böyle bir tartışmayı bilimsel kanıt göstererek yapmak gerekiyor. Yoksa “Ben bunlara inanmıyorum, araştırmacıların hepsi ilaç firmalarından para aldıkları için yalan söylüyorlar, gerçekleri gizliyorlar, doktorlar da ilaç şirketi temsilcileri tarafından aldatılıp yönlendiriliyorlar” gibi dayanaksız iddiaları meşru bir tartışma olarak kabul etmek mümkün olmaz. Bu tarz ithamlarda bulunmak bile anlaşılabilir, tartışılabilir, yeter ki güvenilir kanıtlarla desteklensin. Bilimsel tartışma tabii olmalı, kimsenin sesi kısılmamalı, hem de en aykırı fikirler ses bulabilmeli, ama dayanaksız suçlamalarla, kanıtsız iddialarla değil. Bu görüşlerle ben, “Kalp hastaları statin ilaçlarını almamalı, alıyorlarsa bırakmalıdırlar. Çünkü bu ilaçların yararı yoktur, zararı vardır” diyen öğretim üyesi hekimlere bir çağrı yapmak istiyorum. Değerli meslektaşlarımı, iddialarına temel oluşturan gözlemlerini ve literatür bilgilerini bilimsel bir metodolojiyle değerlendirip tezlerini kapsamlı olarak saygın tıp dergilerinde yayımlamaya davet ediyorum. Bu gerçekleşmediğinde, seviyeli, doyurucu ve saygıyla incelenip cevap verilecek bir tartışmayı sürdürebilmeleri çok zor olacaktır.