TBMM Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar, “11 yaşındaki çocuklar zeka gelişimi bakımından 15 yıl önceki akranlarından 2-3 yaş geride” dedi.
Seda Şimşek'in Bugün gazetesinde "Prof. Dr. Necdet Ünüvar: İnternet çığ gibi büyüyor" başlığıyla yayımlanan (30 Nisan 2012) Prof. Dr. Necdet Ünüvar söyleşisi şöyle:
Teknolojik bir devrim yaşanıyor, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz?
İnternet artık ülkelerin ekonomisinin de bir parçası. Örneğin, İngiltere ekonomisinin yüzde 7.2’si, Türkiye ekonominin ise yüzde 1,2’si internete bağlı. 2003 yılında dünyanın nüfusu 6,3 milyarmış. 6,3 milyar nüfusa karşılık 500 milyon, bütün bu teknolojik cihazlara bağlıymış. 2011 yılında dünya nüfusu 6,8 milyar, bağlı cihaz sayısı 12,5 milyar. 2020’de, dünya nüfusunun 7,8 milyar olacağı, bağlı cihaz sayısının da 50 milyar olacağı öngörülüyor. Ananonimleşmiş bir ifadedir, televizyon dünyayı evimize taşıyordu, internet evimizi dünyaya taşıyor. İnternet su gibi. Diyelim ki önünüzde bir bardak su var, o suyu içtiğiniz zaman faydalı, ama suyu üstünüze dökerseniz ürperiyorsunuz.
Bilişim sektörünün genel durumu nedir?
Krizden en az etkilenen ve katma değeri en yüksek sektör. 2001’de nüfusumuzun yüzde 5’i internet sahibiyken bugün mobil erişimle birlikte düşünüldüğünde bu oran yüzde 55’lere çıktı. Bilişim gelirlerimiz 2003 yılında 11,5 milyar dolarken 2011 yılında 34 milyar dolara yükseldi. Bu alanda yetkilendirilmiş işletme sayısı 2001’de 120’lerdeyken, bugün 560’lara yükseldi. Geniş bant abone sayısı incelendiğinde, 2003 yılında 200 bin seviyesindeyken 2011 yılına gelindiğinde 16,1 milyon seviyesine ulaştı.
Bilişim dünyaya hükmedecek.
Tabii, dünya nüfusu 6,8 milyar, bunun yüzde 52’si kent nüfusu. İnternete bağlı nüfus 2,08 milyar, mobil telefon abonesi 5,9 milyar, mobil geniş bant kullanıcı sayısı 1,2 milyar. 4 yıl içinde sabit geniş bant kullanıcısı sayısı 2 misli arttı. 1,48 milyar kişi sosyal medya kullanıcısı. Facebook’a 6 milyon kişi kayıtlı, bir dakikada 277 bin kişi bağlanıyor. Bir dakikada 320 kişi Twitter hesabı açıyor, bir dakikada yaklaşık 100 bin tweet, 168 milyon e-posta atılıyor. YouTube’e dakikada 30 saat video yükleniyor, bir dakikada 1,3 milyon kişi video izliyor. Google’da bir dakikada 2 milyon sorgu yapılıyor, düşünün 2011’de yaptığı disk yatırımı 1 milyar dolar, marka değeri 153 milyar dolar, bir dakikada kârına 75 bin dolar ekliyor.
Geleneksel oyunların yerini internet üzerinden oynanan oyunlar aldı, bu da internetin cazibesini artırıyor.
Türkiye’de Dijital Oyunlar Federasyonu çok yeni, başkanı dinledik. Çok önemli bilgiler verdi. Dünyada 1 milyarın üzerinden insan dijital oyun oynuyor. Öyle ki, mesela “Angry Birds” oyununu 450 milyondan fazla insan indirmiş. Sektörün büyüklüğü 70 milyar dolar. Facebook yüzde 80 oyun oynamak için kullanılıyor. Türkiye’de 20 milyon oyuncu var. Oyun sektörü genç nüfus için büyük bir istihdam imkânı yaratıyor ama interneti kullananların sadece yüzde 1’i oyun veya yazılım üretebiliyor, yüzde 4’ü bilgi transferi yapıyor, yüzde 94 sadece kullanıcı. Türkçe içerikli, bizim ürettiğimiz, bizim kültürümüze uygun oyun sayısı çok az. Kendi oyunlarımız olmalı. Geleneksel oyunlarımızı dijital ortama aktarmalıyız. Gençler sadece oyun oynamak için değil, oyun üretebilmek için de aktif hale getirilmeli. Yakın gelecekte dijital oyun olimpiyatları yapılacak.
Gençler teknoloji bağımlısı mı oluyor?
Geçenlerde katıldığım bilimsel toplantıda bir akademisyen arkadaşımız, bugünün gençlerine artık “screenager” denildiğini söyledi. Tarayarak arayan bir nesil. Gençler yoğun bir şekilde sanal bilgi bombardımanı altında, bir genç 20’li yaşlara gelene kadar 30 bin saat sanal bilgi akışına maruz kalıyor. 12 yaşına gelene kadar bir çocuk haftada ortalama 8 saat internet kullanıyor. 11 yaş altı çocukların yüzde 80’inin cep telefonu var.
İnternetle birlikte bilgiye erişim kolaylaştıkça yetenekler gelişiyor mu köreliyor mu?
Komisyonumuzda Gazi Üniversitesi’nden nöroloji profesörü Hayrünisa Belen Hanım’ı dinledik. Çocukların 15 yaşına geldiğinde bilgi birikimi açısından akranlarından 2 yaş geride kaldığını söylüyor. Bugünkü nesil daha çok teknoloji kullanıyor, daha hızlı ve daha çok bilgiye erişiyor ama böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Neden geri kalıyor çocuklar? Çocukların kulağında bir müzik, bilgisayarda bir pencerede oyun sitesi, bir pencerede sosyal paylaşım sitesi, bir pencerede haber sitesi, bir ona, bir ona girince odaklanamıyor. 4 yaşına kadar televizyon başında geçirilen her saat dikkat eksikliği problemini artırıyor. Yine bir başka araştırmaya göre, 11 yaşındaki çocuklar zeka gelişimi bakımından 15 yıl önceki akranlarına oranla 2-3 yaş geride bulundu. Sebebi internetle birlikte ortaya çıkan odaklanma problemi. Kağıtla daha fazla odaklanıyor, çocuklara kitabı unutturmamak lazım.
Çocuklar interneti daha çok ne için kullanıyor, oyun oynamak için mi?
ODTÜ’den bir akademisyen arkadaşımızın sunumunda vardı. Çocukların internette yaptığı aktivitelere bakıldığında yüzde 92’si okul ödevini yapmak için, yüzde 59’u klip izlemek, yüzde 49’u oyun oynamak, yüzde 48’i sosyal ağlar, yüzde 40’ı haber okuma, yine yüzde 40’ı müzik dinlemek ya da film izlemek için kullanıyor. Bu araştırmalarda, şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Çocukların yüzde 49’unun sosyal paylaşım sitelerinde hesabı var. Sosyal paylaşım sitelerinde hesabı bulunan çocukların da üçte biri 13 yaşın altında. Sosyal paylaşım sitesi kullanan çocukların yüzde 86’sı Facebook profiline sahip. Yalnız bu çocukların yüzde 59’u profillerinin güvenlik ayarını nasıl değiştireceklerini bilmiyorlar. Çocuklar başlangıçta ödev yapmak için interneti kullanıyor, oyun oynama, haberleşme derken bu sarmalda tehlikeli mecralara doğru da gidebiliyorlar.
Nedir bu tehlikeli mecralar?
Mesela, internete erişimi olan çocukların yüzde 25’i pornografik yayınlara maruz kalıyor. Çocukların yüzde 75’i aileleri veya kendilerine ait kişisel bilgileri herhangi bir endişe hissetmeksizin ve gönüllü olarak tanımadıkları kişilerle paylaşıyor. İnternette cinsel içerikli mesaj gelen, taciz edilen çocukların yalnızca dörtte biri durumu ailesine veya bir yetişkine haber veriyor. İnternette gerçekleşen tüm saldırıların yüzde 77’sinin hedefi 14 yaşın üstündeki çocuklar.
Aileler nasıl bir rol üstlenebilir?
Bir akademisyen arkadaşımız, “1995’ten sonra doğanlar dijital yerli, 1995’ten önce doğanlar dijital göçmen, bir de bilgisayarla öyle veya böyle hiç irtibatı olmayan dijital dinozorlar var” dedi. Bir kuşak var, anne-baba, çocuklar ve küçük çocuklar. Dijital dinozorla dijital yerli aynı ortamda, aynı evde ama ayrı dünyalarda yaşıyor. Hatta “çevrim içi” dil kullanan çocuklarla anneleri ve babaları ayrı bir dil konuşuyor. Aile içi çatışmaların başladığını görebiliriz.
Ne yapılabilir bunu önlemek için?
Uzmanlar, internet aboneliği veya bilgisayar alındığında çocuklarla ebeveynlerin bir anlaşma yapmalarını öneriyor. Bilgisayarın ortak kullanım alanına konulması çok önemli. Ortak kararlar alın, hiç olmazsa temel bilgisayar bilgilerine sahip olun, onlarla yazışın, onlarla oyun oynayın, konuşun, beraber kullanın, size bir şeyler öğretmesini sağlayın ama onlarla aşık atmaya çalışmayın, yüz göz olmayın. Mutlaka bir filtreleme yapılması gerekir. Çocukların yüzde 59’u güvenlik şifrelerini nasıl değiştireceğini bilmiyor, yani hırsızın eve girebilmesi için kapı açık.
Teknolojik gelişmelerle birlikte siber zorba nesillerle mi karşı karşıya kalacağız? Aile içi sorunlar, düşük özsaygı, başarıyı bu şekilde yakalamaya çalışma, popüler olma arzusu, benzer davranışlara karuzkalma, akıl sağlığındaki sorunlar siber zorbalar üretebiliyor. Çocuklar 2 yaşına kadar ekran başına oturtulmamalı. Yaş grubu ile ilgili farklılıklar var, bir bilim adamı 2 yaşından sonra da günde en fazla 2 saat izin verilmeli diyor. Çocuk, annesi babası istediğinde ekran başından kalkabilmeli ya da kendi kendine ekranın düğmesine basıp bilgisayar oyunundan, internetten veya televizyon başından kalkabilmeli.
Kimler internet bağımlısı oluyor?
Teknolojiye hızlı ve kolay erişimle internet bağımlılığı arasında yakın bir ilişki varmış gibi görünüyor. Bu doğrudur ama uzmanlar internet bağımlısı olan kişilerin yüzde 50’sinde başka bir psikiyatrik bozukluğun saptandığı bilgisini verdiler. Mesela, yüzde 38’inde madde kullanımı, yüzde 33’ünde duygudurum bozukluğu, yüzde 25’inde depresyon ve distimi, yüzde 14’ünde psikotik bozukluk, yüzde 10’unda anksiyete bozukluğu saptanmış. İnternet bağımlılığı ile birlikte yine yüzde 38 civarında başka bir bağımlılık bulunuyor. Mesela, aşırı alış veriş bağımlılığı, patalojik kumar oynama alışkanlığı gibi.
Sadece ruhsal bir tahribatı mı var?
Sürekli klavye ile oynamak parmak eklemlerinde kalıcı anatomik bozukluklara yol açıyor. “Karpal tünel” sendromu dediğimiz, el bileğinden geçen sinirlerde sinir sıkışmalarına yol açıyor. Bel ve omur bozukluğu, boyun fıtığı, obezite, gözde bozulmalar, bilgisayarın verdiği hafif şuadan kaynaklanan uyku bozuklukları, huzursuzluklar, panik ataklar bilgisayarla beraber gelen sorunlar. Yatmadan önce 1 saat bilgisayarla uğraşan kişilerin uykuya geçişinde 1 saat gecikme söz konusu. O yüzden yatmadan en az 2 saat önce bilgisayarın başından kalkıp başka bir şeyle uğraşın.