Trabzon'un Maçka ilçesi Karadağ eteklerindeki Sümela Manastırı'nda taş düşmesi sonucu 2 turistin yaralanması ile sonuçlanan olayın ardından 6 yıl süren, kayalıkların jeolojik ve jeoteknik bakımdan araştırılması ve güçlendirilmesi projesi, yeniden gündeme geldi. Kaya düşmesini önleme çalışmalarında yanlış strateji izlendiğini öne süren eski Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) öğretim üyesi ve jeoloji mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, “Restorasyon çalışmaları yapılmadan önce manastırda herhangi bir kaza, taş düşmesi veya birisinin yaralanması söz konusu değildi. Patlatma ve kaya düşürmeleri olmasaydı şimdi bu kadar tehlikeli olmayacaktı" dedi.
Türkiye'nin önemli tarihi, turistik ve inanç mekanlarından olan, yerli ve yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan, Trabzon'un Maçka ilçesi Karadağ eteklerindeki Sümela Manastırı'nda; 2016 yılının Şubat ayında restorasyon, çevre düzenlemesi, kayalıkların jeolojik ve jeoteknik bakımdan araştırılması ve güçlendirilmesi projesi başlatıldı. Kaya düşme riskine karşı yamaçtaki riskli parça ve bloklar patlatma yöntemi ile düşürülerek ıslah çalışması yapıldı. Endüstriyel dağcılar, taş düşmelerine karşı yamaçları çelik ağlarla örüp, güçlendirdi.
Ziyarete 1 Kasım'da 4'üncü kez kapatılan manastır girişinde tehlike oluşturan 360 tonluk kaya kütlesi, çelik ağ ile bohçalama yöntemiyle yerine sabitlendi ancak kaya blokunda süren risk nedeniyle yeni bir tedbirin alınması kararlaştırıldı. Bunun üzerine manastırın giriş kapısının üstünde yer alan kaya bloku, 16 metrelik çelik kazıklarla yamaca sabitlendi.
Kaya düşmesini önleme çalışmalarında yanlış strateji izlendiğini öne süren jeoloji mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, "Manastırı daha güvenli hale getirmek için yapılan çalışmalarda yanlış strateji izlendi. Restorasyon çalışmaları yapılmadan önce manastırda herhangi bir kaza, taş düşmesi veya birisinin yaralanması söz konusu değildi. Bölgede 'tektonik kırık' dediğimiz; jeolojik yapıda 3 farklı doğrultuda çok derin kırıklar var. Bunlar kuzeybatı, kuzeydoğu ve doğu-batı doğrultulu tektonik kırıklar. Bunlar çok derin kayaları, kesen kırıklardır. Bu kırıklar, Sümela yamacının blok şeklinde oluşmasını sağlıyor. Bir de yamacın eğimi var, grative etkisiyle bu bloklar zaman zaman düşüyor. Bunu önlemek için askıdaki kayaları düşürüp, patlattılar. Bu çalışma sonuç almadı çünkü arkadan yine kayalar düşmeye başladı" dedi.
Giriş kapısının üzerindeki devasa blokun düşebileceğini belirten Prof. Dr. Bektaş, "Patlatmalar veya kaya düşürmeleri zamanında olmasaydı şimdi bu kadar tehlikeli olmayacaktı. Şimdi ister istemez sabitleme çalışmaları var, kayayı düşüremiyorlar. En doğru sonuç, bohçalama yöntemiydi. Başlangıçtan bu yana bohçalama yapılsaydı; bugüne kadar 4 kere kapatmaya da gerek olmayacak ve çok daha sonuç alıcı bir çalışma yapılırdı" diye konuştu.
Yamaç ıslahı sırasında yapılan patlatma ve kaya düşürmelerin daha derin kırıklar oluşturabileceğini belirten Prof. Dr. Bektaş, şunları söyledi:
"Patlatmanın başlangıçta yapılmaması gerekirdi. 'Patlatma yapmadık' dediler ama bizzat şahit oldum. Bu patlatmalar yamaçtaki blokların hareketlenmesine neden oldu. Düşen ve arkadan yeniden sabit olmayan blokların yeniden hareketlenmesi söz konusu. Orada kaya düşmesini kesinlikle önlemek mümkün değil. Yüzeydeki kayaları düşürmek ile 'Kaya düşmesini önledik, burayı ebediyen güvenli hale getirdik' demek; söz konusu olamaz. Kırıklar çok derin. Ayrıca ısı farkı ve yağışlar olduğu ve karlar eridiği sürece kırıklar zamanla genişleyecek ve yeni kaya blokları düşmeye başlayacak. Kaya düşürmek ve patlatmak yerine demir halat ve çelikler ile beraber bohçalama dediğimiz, kaplama yöntemine gidilseydi; bu sorun çözülmüş olurdu. Kısa zamanda çok daha az parayla ve güvenli şekilde çözülürdü. Bir restorasyonun bu kadar sürmesi teknik açıdan sorgulanabilecek bir meseledir."
Maçka ilçesinde Karadağ'ın Altındere Vadisi'ne bakan eteğinde, yaklaşık 300 metre yükseklikteki ormanda kayaların oyulmasıyla yapılan Sümela Manastırı, halk arasında 'Meryem Ana' adıyla da biliniyor. Hakkında çeşitli rivayetler de bulunan ve kuruluşu bilimsel verilere göre, 13'üncü yüzyıla uzanan tarihi manastırda, hizmet birimleri, misafirhane, mutfak ve ayazmanın dışında toplam 72 oda bulunuyor. 88 yıl sonra manastırda 2010'da binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen ayini, Fener Rum Patriği Bartholomeos yönetti.